Eğitim, Toplum ve Devlet ilişkisi
Eğitim; okullarda veya farklı kurumlarında formal, informal yöntemlerle öğrencilere verilen bir hizmet aracı olmasının yanı sıra eğitim devletler için de son derece zarurî bir ihtiyaç, hatta zorunluluktur. Afrika ülkeleri de dahil hiçbir ülkeyi/devleti eğitimden bağımsız düşünemeyiz. Güçlü devletler; teknolojisini, sanayisini, ekonomisini güçlü eğitim sistemlerine borçludurlar ve bu borçlu olma durumu bile, devletlerin eğitime olan ihtiyacı tezinin bir nevi ispatıdır.
Gelişmekte olan ülkelerin daha iyi bir eğitim sistemi arayışı içinde olmaları devletlerin eğitime olan ihtiyacından kaynaklanır. Eğitimde başarıyı yakalamış Finlandiya, Yeni Zelanda, İspanya gibi ülkeler de dahil dünyada en iyi eğitim sistemlerine sahip ülkeler bile kendi eğitim sistemlerini nasıl daha iyi bir noktaya getirebilirler, nasıl daha ideal bir eğitim sistemi oluşturabilirler konusuna kafa yoruyor; bilim insanlarıyla, yazarlarla, akademisyenlerle geceli gündüzlü çalışıyorlar. Türkiye de o ülkelerden biri….
Devletler, insanlara benzer; biraz mübalağa sanatı ile “bir insanın büyütülmüş hali” diye de nitelendirebiliriz sanırım. Zira insan aklına benzer “devlet aklı”, insanın nefes almasına benzer “ülke nefes aldı” cümlesi başta olmak üzere onlarca benzerlikler var. Yazımızla ilgili en önemli benzerlik ise ideoloji; İnsanın ideolojisine benzer devletlerin de ideolojileri var. Hatta Devletler kendi ideolojilerini vatandaşa aktarmakta eğitimi bir araç olarak kullanırlar. Bu bağlamda eğitim, ideolojinin aşılanmasında veya yayılmasında en önemli kanaldır. Eğitim sistemleri güçlü olduğu ölçüde aktarılmak istenen ideolojiler hedefine ulaşabilir. Aksak, kör topal işleyen eğitim sistemlerinde istenmeyen farklı ideolojiler de işin içine girebilir ki bu da bir devlet için tehlikeli ve risklidir.
Gücünü devletten almayan hiçbir eğitim sistemi, eğitim sisteminden almayan hiçbir devlet ayakta duramaz. Tam da bu noktada gelecekte güçlü bir devlet ve yine gelecekte güçlü bir eğitim sistemine sahip olmak adına dünyada tüm devletler geleceğin dünyasını konuşuyor, ama pek kimse geleceğin eğitimini konuşmuyor, neden? Oysaki geleceğin dünyası geleceğin eğitim yöntemi ile doğrudan bağlantılı değil mi? Geleceğin dünyasını devletler belirleyecek, biz insanlar yerine devlet aklı tercih edecek… Türkiye olarak iyi şeyler yapmak ve Dünyada söz sahibi olmak istiyorsak geleceğin eğitimini de eğitimin geleceğini de konuşmamız gerekiyor.
Devlet yöneticileri, geleceğe yönelik ülke politikalarını belirlerken ülkenin ideolojisini göz önünde bulundurur, eğitim sistemlerine yönelik politikalar da dahil; özellikle modern ulus devletlerde “eğitim”, toplumu dizayn etme, toplumu şekillendirme unsuru olarak görülür. Bu nedenle okullara, eğitim kurumlarına bakarsanız okulların fiziki yapısında ülkenin kuruluş ideolojisine ait birçok şey görebilirsiniz.
Daha önce de bu köşeden bir yazımda şöyle yazmıştım; “Eğitim ortamları; ilkeleri, prensipleri, değerleri belirlenmiş kontrollü mekanlardır. Eğitimin kontrollü oluşu devletlerin kontrollü bir oluşumdan meydana gelmesinden kaynaklanır. Bu nedenle eğitimcilere belirlenen roller de tanımlı ve kontrollüdür. Devlet nezdinde özel kurulan bir birim tarafından yönetilir ve kontrol edilir. Yönetim sürecinde milli-manevi değerlerin aktarılması ön planda olmakla beraber, günün manevi ruhuna aykırı olmayacak bir misyon şeklindedir.” diye.
Eğitim sistemini kontrol edemeyen ülkeler, kendi devletlerinin bekasını da kontrol edemezler. Bu nedenle 15 Temmuz’da devletin bekasını kontrol altına almamız, dershaneler olayına neşter vurup eğitimi kontrol altına almamızdan kaynaklanır.
15 Temmuz’dan bugüne, özellikle son gelişmelerle birlikte eğitimde çok yol kat edildi ama asla yeterli ve toplumun da devletin de ihtiyacını karşılayacak düzeyde değil. Umuyor ve inanıyorum ki, 2023’e gelinirken çok daha güçlü bir devlet ve çok daha güçlü bir eğitim sistemine sahip olacağız.