Eğitim Şûrası'nda konuşulmayan
20. Milli Eğitim Şurası Ankara'da toplandı. Şurada,"Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği, Mesleki Eğitimin İyileştirilmesi ve Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi başlıklarında komisyonlar kuruldu ve tavsiye kararları alındı.
128 tavsiye kararı arasında;
ücretsiz öğle yemeği, 3-4 yaş için eğitime erişim imkânı, 5 yaş
okullaşma oranının arttırılması, öğretmenlere sınav kazanmaları durumunda
ödenecek para miktarları ve teftiş sistemi gibi daha birçok başlık
bulunmaktadır.
Yalnız ben meseleye çok farklı bir yerden giriş yapmak
niyetindeyim.
Geçenlerde bir öğretmen arkadaşım ortaokul öğrencilerine
geçmişte yaşamış Müslüman bilim adamlarımızı soruyorve sonra bu konu hakkında
herhangi bir fikre sahip olmadıklarını fark ediyor.
İnanın bu hususta çocuklarımızın bir kusuru yok. Onlara
Müslüman bilim adamlarımız ve tarihimiz yeterince öğretilmedi. “Bu ülkenin çocukları neden tarihlerinden
kopuk yetişiyor? Bu konuda bir şeyler yapılmalı” dediğimizde aldığımız cevap
da; ardı ardına çekilen tarihi diziler oldu.
Newton’un başına bir
elma düşmesiyle yerçekimini bulduğunu sanan çocuklarımız, ondan çok önce
yerçekimini bulan Hazini’niyi tanımıyorlarsa, ilk katarakt ameliyatının1846’da Balanchet tarafından
yapıldığını öğrenen çocuklarımız,bunu içi oyuk bir tüple ilk yapanın Ali
Mevsiliolduğunu bilmiyorlarsa suç onların değil.
Bundan 1200 yıl önce, “Bütün varlıklar ve varlığın fiziki
olayları izafidir. Yani görecelidir” diyen El
Kindi’yi tanımayan çocuklarımız Albert
Einstein’i gelmiş geçmiş en zeki insan olarak biliyorlarsa, Dalton, Thomson veEinstein’den çok önceatomla
ilgili ilk bilimsel çalışmayı yapanınCabir
bin Hayyan olduğunu bilmiyorlarsa suç kimin?
Bugünkü sibernetik, bilgisayar ve robot biliminin temelleri
atan El Cezeri’yi tanımayan çocuklarımız,
James Watt’ın buhar motorunu
keşfetmesiyle birlikte Sanayi Devrimi’nin başladığını düşünüyorsa buradaki
eksiklik kime ait?
Mikroskobun bile olmadığı bir zamanda mikroplara ve
virüslere dikkat çeken, “mikrop ve bulaşma” tezini ortaya atan Akşemsettin’i bilmeyen, Fransız cerrahı Pare'ye büyük ün
kazandıran ve 1552 yılında ilk kez onun tarafından yapıldığı sanılan büyük
damarların bağlanmasını aslında ondan 600 yıl kadar önce yapan hekimimiz Zehravi’yi öğrenmeyen çocuklarımızın
aldığı eğitim nasıl bir eğitimdir?
Galileo'dan 600 sene önce Dünya`mızın küreye benzediğini ve
"döndüğünü” yaptığı bilimsel araştırmalar sonucu bulan kişinin aslında
Müslüman bilim adamlarımızdan El-Birüni
olduğunu bilmeyen, Maragha, Bağdat,
Kurtuba ve Semerkant gibi bilim ve teknoloji merkezlerinden yetişen bilim
adamlarımızı tanımayan bir nesilde özgüven oluşur mu?
Tarihte ilk üniversiteyi kuranın Müslüman bir kadın olduğunu
bilmeyen, tarihlerinden, kültürlerinden kopuk bir nesil en çok kimlerin işine
yarar?
Bu tür soruları devam ettirsem sayfalar yetmez.
Rahmetli Fuat Sezgin, “Batı
Medeniyeti, İslam Medeniyeti’nin çocuğudur” derken bir bakıma bu cephede
uğradığımız yenilgiye de dikkat çekiyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da benzer bir hakikati şu sözleriyle
ifade ediyordu; “Batı dünyası, tıptan
sosyolojiye kadar pek çok alanda ilhamını bizim köklerimizden almıştır.”
Ne var ki " Medeniyet
tasavvurumuzu layıkıyla faaliyete geçiremiyoruz" diyereko da acı
gerçeğimize dikkat çekiyordu.
Bugün ise eğitimde bir sorunumuz olmadığı ifade ediliyor.
Oysa var. Ve ne yazık ki yüzlerce insanın katıldığı şurada bu sorunlar
konuşulmadı.
Örneğin, neden eğitim
sisteminin felsefesini sorgulayan bir öneri yok? Türk eğitim sisteminin
Tanzimat’tan bugüne kendine özgü bir felsefesinin olmadığı bilinmiyor mu?
Ve bu sistem bugüne kadar hiç değişmemiştir, batı
değerlerini esas alır ve ideolojiktir.
Asıl sorun da bu değil midir?
Diğer taraftan
sınavla öğretmen kalitesi belirleyen bir sistem ne işimize yarayacak? Eğitim
kalitesini arttırmak gibi bir niyetimiz varsa bunun yolu evvela çocuklarda bir
merak uyandırmak değil midir?
Teoman Duralı Hoca’nın dediği gibi;“Merak yok. Merak olmadığında ne yapıyorsun? Taklit ediyorsun. Biz
bütün geçmişimizi havaya uçurduk.”
Taklitçi eğitim sisteminden bize özgü, hakiki, bu
toprakların değerleri, birikimi üzerine inşa edilen bir eğitim sistemine geçiş
yapmadığımız sürece bu ülkenin çocukları ezberledikçe ezilecek, ezildikçe de
aidiyet duygularını yitireceklerdir.
Evet, neden bunları konuşmuyoruz?