Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2963.09
BIST 100
9662.87
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ocak 2023

Eğitim sistemleri ve itaat kültürü

Platon, çocukların yaşça büyüseler de zihinsel anlamda çocuk olmaya devam edeceklerini çok iyi biliyordu. Öyle ki “Devlet” adlı eserinde şöyle bir sohbet geçer:

“Çocuklarımızın oyunlarını daha başlangıçta sıkı bir düzene sokmalıyız. Çünkü çocuklar oyunlarında kuralların dışına çıkarsa büyüyüp adam oldukları vakit kanunlara saygı göstermezler.”

Örneğin bugün video oyunları ile çocuklar, ancak oyun geliştiricisinin koyduğu kurallara uyarsa başarılı olabileceğini öğrenir değil mi?

Bu şekilde, genç nesiller, başarılı olmak veya hayatta kalabilmek için tüm talimat ve kuralları eleştirmeden takip etmek üzere eğitilirler. Bu noktada okul kurallarına bakmanız kâfi.

Kariyer söz konusu olduğunda örneğin ancak uyum sağlayarak, sisteme uygun davranarak ilerleyebilirsin. Dolaysıyla burada "eleştirel düşünen" herkes ayıklanacaktır.

Çocuklar, 204 yıl önce Prusya’da, ulusu inşa edecek kurbanlar olarak seçildiler ve okullara kapatıldılar diyerek asıl konumuza giriş yapalım.

Grace Llewellyn bir makalesinde, “bütün gün okuldaysanız bir diktatörlük altında nasıl yaşanacağını iyi öğrenirsiniz” diyor. Yani, okul zili çaldığında defterinizi kapatırsınız, izin almadan konuşamazsınız, “günaydın” denildiğinde hazır ola geçip gür bir sesle “sağ ol” dersiniz. Kısacası size günün yedi saati boyunca ne yapacağınız, ne söyleyeceğiniz, ne düşüneceğiniz dikte edilir.

Hal böyle olunca da olgunluk, neredeyse hayatın her alanından sökülüp çıkarıldı. John Taylor Gatto’nun ifadesiyle; Yargılarımızı ve irademizi, normal şartlarda bir yetişkinin kendisine edilmiş bir hakaret olarak göreceği siyasi vaazların ve ticari kandırmacaların eline teslim eden çocuk bir millet olup çıktık.

Sonra hikâyemiz farklı bir boyutta ilerledi. Önce televizyonu satın aldık sonra televizyonda izlediğimiz şeyleri "satın alır" olduk. Sonra da ihtiyaç duysak da duymasak da önümüze gelen her şeyi satın almaya başladık.

Anlayacağınız okullar artık kapitalizme tüketici yetiştirmeye başladı. Bu zihinleri iğdiş edilmiş tüketici sürüsü en çok Rockefeller gibi baronlara yaradı. O yüzdendir ki daha yolun en başında kamusal eğitime en çok bu baronlar destek verdi.

Zira zorunlu eğitim sistemi çocukları doğrudan düşünmemeye teşvik ediyordu. Böylece çocuklar, modern çağların bir başka büyük buluşu olan "pazarlama" için kaderlerini bekleyen birer koyuna dönüştürüldü.

Gatto, “Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı” adlı kitabında bunu uzun uzun anlatır.

Örneğin 1928 yılında eğitim sosyolojisi ve eğitim psikolojisi gibi kitaplar Rockefeller destekli vakıflarda yazıldı ve yaygınlaştırıldı.

O yüzden Gatto benim gibi kafayı eğitime takmış bir yazardı. Ona göre okul, genç zihinlerin denek olduğu bir laboratuvardır. Devletlerin ihtiyaç duyduğu alışkanlıkların ve davranış kalıplarının üretildiği bir imalathanedir.

Burada asıl amaç mümkün olduğunca fazla sayıda bireyi, tehdit oluşturmayacak bir düzeyde tutmak, standartlaşmış bir vatandaşlık öğretisini yaymak, eleştirel düşünceyi ve özgünlüğü köreltmektir.

Yakın bir zamanda Elon Musk, 2008 yılında WEF’in patronunun “…aynı zamanda öğretmenleri yeniden eğitmek ve yeni bir müfredat sunmak için de çalışıyoruz…” şeklindeki konuşmasını alıntılayarak şöyle demişti:

“WEF şimdi de eğitimden/müfredattan mı sorumlu? Genç neslimizin çıldırmış olmasına şaşmamalı. Bize öğretmenlerimizi geri verin ve çocukları rahat bırakın!”

O yüzden diyorum, dünyadaki eğitim sistemleri kurgulanmıştır.

Şimdi, yapacağımız iş şu:

Okullar çocuklara düşünsel olarak itaat etmeyi öğretiyorsa biz kendi çocuklarımıza eleştirel ve bağımsız düşünmeyi öğreteceğiz.

Çocuklarımıza kendi tarihimiz başta olmak üzere, edebiyat, felsefe, ekonomi ve inanç gibi okulda verilmeyen birçok konuda onları dışarıdan sağlam ve güvenilir kaynaklarla besleyeceğiz.

Yani kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz…