Eğitim reformu ve Sayıştay'ın MEB raporu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başakşehir’de İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada daha önce pek çok kere dile getirdiği bir hususu yeniden gündeme getirdi.
Konuşmasında “eğitim
reformu” vurgusu yapan Erdoğan, 18 yıllık iktidar döneminin de muhasebesini
yaptı: “Samimi bir muhasebeyle, geçtiğimiz 18 yılda her alanda, tarihi
eserlere ve hizmetlere imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu
ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.”
Hatırlanacağı üzere
Cumhurbaşkanı buna benzer tespitlerini geçtiğimiz yıllarda da yapmıştı. Bu
tespitlerin her biri önemlidir. Zira en azından mevcudun performansı, tüm
paydaşlarının memnuniyetsizliği ortadayken “İşler yolunda gidiyor” gibi
bir yanılsamaya teslim olunmadığını yahut olunmayacağını ilan ediyor.
Bunu ayrıca
tartışalım; lakin benim bugün konu etmek istediği bu değil. Bu konuşmadan
yaklaşık bir ay önce Sayıştay bir MEB Raporu yayınladı.
Eylül ayında
yayınlanan Sayıştay’ın 2019 yılı MEB raporunda yer alan bulgular, devasa
büyüklükteki yapının ürkütücü boyutta kötü yönetildiğini ortaya koydu.
Rapordaki bulguları devletin resmi bir denetleme organının tablolarla,
istatistiki verilerle ortaya koyması gerçekleri daha çarpıcı kılıyor. Raporda
ele alınan hangi başlığa bakılsa enkazın farklı bir yönü görülüyor, kötü
yönetimin daha doğrusu yönetememenin dersi olarak okutulacak örneklerle
karşılaşılıyor.
Rapordaki tespit edilen sorun alanları şu şekilde maddelendiriliyor:
1.Öğretmen Kadrolarının İhtiyaç Planlaması Çerçevesinde Eğitim
Kurumlarına Dengeli Dağıtılmaması.
2. Zorunlu Çalışma Yükümlülüğünün Etkin Bir Biçimde
Uygulanmaması.
3. Sözleşme İle Taahhüt Ettikleri Yerde Asgari Çalışma Sürelerini
Tamamlamayan Sözleşmeli Öğretmenlerin Başka Yerlere Atanması ve Kadroya
Geçirilmesi.
4.Taşımalı Eğitimde Planlamanın Sağlıklı Yapılmaması.
5. Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okullarına Bakım-Onarım, Donatım ve
Demirbaş Harcamaları için Bakanlık Bütçesinden Ödenek Gönderilmesi.
6. Şirketler ile Yapılan Protokollerden Elde Edilen Gelirler ile Bu
Gelirlerden Yapılan Harcamaların Bakanlık Bütçesine Dâhil Edilmemesi.
7. Destekleme ve Yetiştirme Kurslarının Temel Amacından Uzaklaşması
ve Bu Kurslar İçin Ayrılan Kaynağın Sürekli Artması.
8. FATİH Projesi Altyapı Yatırım Harcamaları Arasında Uyumsuzluk
Bulunması.
9. Eğitim Yapılarını Projelendirme Sürecinde Sorunlar Yaşanması.
10. Yapılan Yasal Düzenlemelere Rağmen Eğitim Tesis Alanlarının
Bedelsiz Tahsisine İlişkin İmar Uygulamalarından Kaynaklı Sorunların Sona
Erdirilememesi.
11. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Kadrolarına Gerekli Koşulları
Sağlamayan Kişilerin Atanması
12. Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından Kesilen İdari Para
Cezalarının Bakanlık Bütçesinden Ödenmesine Rağmen İlgililere Rücu Edilmemesi
13. Ödenek Üstü Harcama Yapılması
Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Birbiçer, Sayıştay Raporu ile tescillenen MEB’deki enkaz üzerine bir açıklama yaptı. Devletin bir kurumunun başka bir devlet kurumu ile ilgili hazırladığı raporun çarpıcı tespitleri ile değerlendirilmeyi hak ettiğini vurguladı.
Özgür Eğitim-Sen ise
Sayıştay’ın 2019 MEB Raporu’nu Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Birbiçer’in
kaleminden madde madde değerlendirerek kamuoyu ile bir yazı dizisi olarak paylaşacağını
duyurdu. İlk yazı “MEB’de Sayıştay Raporuna Yansıyan Devasa Enkaz -1” başlığı
ile sendikanın internet sitesinde yayınlandı.
( https://ozguregitimsen.org.tr/mebde-sayistay-raporuna-yansiyan-devasa-enkaz-1/ )
“5018 sayılı Kanun’un “Hesap verme sorumluluğu” başlıklı 8’inci maddesinde her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanların, kaynakların etkili, ekonomik, verimli olarak elde edilmesinden ve kullanılmasından sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Fakat yukarıda belirtilen plansızlığı, kaynak israfını, uğratılan zararı üstlenmeye ve hesap vermeye niyetli kimse gözükmediği gibi kamuoyuna bakanlığın çok başarılı olduğu gibi bir imaj verilmekte, algılarla oynanmaktadır.”
Sayıştay raporu Özgür Eğitim-Sen’in de ilan ettiği gibi madde madde satır satır değerlendirilmeli. Bunun eğitim reformuna değen bir tarafı da var kuşkusuz.
Uhdesindeki işi hak, hukuk, adalet ölçüsünde icra etmeyen hiçbir yönetim hangi fikri savunursa savunsun en başta o fikrin itibarını kaybedecektir. Zira temsil edildiği iddia edilen değerler ile temsilcilerinin uygulamaları arasında bir intibaksızlık varsa; maliyet geniş kalabalık tarafından her zaman savunulan fikre, benimsenen inanca çıkartılacaktır. Dolayısıyla fikri ve düşünsel ufkumuzun gerçeğe dönüşmesini istiyorsak evvela mevcut halimizin muhasebesini yaparak kendimize çeki düzen vermek durumundayız. Ancak o takdirde sözümüzün, önerimizin, ufkumuzun bir kıymeti olacaktır.