Eğitim nereye toplum oraya
Eğitimi nasıl kurgularsanız size hedeflediğiniz kitleyi elinize verir. Bu önemli araç 19. yüzyılda faşizm rüzgârlarının estiği bir dönemde çok etkili bir silah olarak kullanıldı.
Hamdullah Suphi
Tanrıöver’in, “Mussolini’yi, doğru yolu gösteren büyük bir vatanperver olarak
gördüğü yıllardan bahsediyorum.
Diğer bir CHP Vekili,
Feridun Fikri Düşünsel ise; Bütün
Avrupa, faşizmin cihana getirdiği emniyet ve neşe ile ona doğru atılırken
faşizmin bu suretle sanki pek tehlikeli bir şeymiş gibi görülmesi beni derin
düşüncelere sevketti” diyerek İtalyan faşizmini, İstiklal Harbi’ni kazanmış
bir ülkeye örnek model olarak tavsiye ediyordu.
Kafa böyle olunca eğitim de bu anlayış üzerine bina edildi. Yani
faşizmin etkin olduğu böyle bir zaman diliminde tek bir renkten, inançtan,
dilden ve ırktan müteşekkil yeni bir ulus yaratılmaya çalışıldı.
Rahmetli Nurettin
Topçu’yu hatırlayalım, o da ;"maarif
hangi yöne yürürse millet ruhu da onun arkasından gider" diyordu.
Haklıydı rahmetli haklı olmasına ancak bir ilerleme dini ihdas edilince bu dinin de militan yuvaları kuruldu
ve toplumun yönü, yörüngesi şaştı, şaşırdı.
Şaşıran insan yolunu
kaybeder, kendini kaybeder, benliğini ve şuurunu yitirir.
O günden beri sanat, edebiyat, felsefe ve düşünce
üretemiyoruz. Her an göçecekmişiz gibi şekilsiz, zevksiz, derinliksiz,
alelacele binalar dikmemizin bir nedeni de budur.
Uzun zamandır ne şair, ne düşünce adamı ne sanatçı ne ressam
ne de senarist yetişiyor.
Bin yıllık sanat, felsefe, düşünce birikimine ve tarih
şuuruna sahip olan bu milletin derinliği elinden alındı.
Asıl sormamız gereken soru şudur; bu milletin fertlerini büyük düşünmekten alıkoyan nedir?
Şöyle de düşünebiliriz; elli
yıldır, aynı toprağın, aynı iklimin, aynı kültürün çocuklarının, ölüm
bayraklarıyla donatılan devrimci ideolojilerin, üniforma manyağı kafası kırık
meczup ideologların tuzağına düşürülmesinin nedeni ne olabilir?
Tamam, Amerika’nın ve İngiltere’nin tuzakları diyebilirsiniz,
hakkınız var. İçimize yerleştirdikleri ajanların, vatansızların marifetiyle
gerçekleştirildiğini de ifade edebilirsiniz. Tamamıyla katılıyorum.
Ne var ki ultra
ırkçı, gevşek, insanı ve değerlerini öncelemeyen, düşünce melekelerini dumura
uğratan eğitim sistemini de hafife almayınız derim.
FETÖ gibi proje bir terör örgütüne kaptırdığımız
çocuklarımızın sonrasında vatan düşmanı azılı birer militana dönüştürülmesini
nasıl izah edebilirsiniz?
FETÖ’nün bundan elli
yıl kadar evvel bu ülkenin okullarını karargâh gibi kullanarak buradan
üzerimize bomba yağdıracak, tank sürecek ve kurşun sıkacak kadar gözü kara
militanlar yetiştirmesini tahlil edebildik mi?
Bugün “Batı” pazarında maaş kollayan, marka esiri, şöhret
tutkunu, şuursuz bir kitlenin varlığını neye borçluyuz dersiniz?
Ülkemizde marjinal
bir kitle olarak karşımıza çıksalar da Nazi benzeri bir partinin sırf Kürt,
Alevi, Arap diye insanları soykırımla tehdit etmesi nasıl bir akıl
tutulmasıdır?
Asgari ücretin belirlenmesinden hemen sonra fiyatları ikiye
katlayan bir ahlaksızlığı nereden edindik?
Neden bu ülkenin insanı küresel elitlerin kirli tezgâhların
farkına varamıyor? Aralıksız yirmi yıldır bu soruları soruyorum dostlar…
Açıkçası cevaplarını
bildiğim sorular bunlar. Yüz yıl önce temeli atılmış ideolojik, militarist, tek
düşünce egemenliğine sahip, derinliği olmayan bir eğitim sistemin varlığını, o
dehşet verici öğütücü, aynılaştırıcı yönünü dikkat çekiyorum.
Maalesef bu korkunç yıkım kimsenin umurunda değil. Her gelen bakanın, bir diğerinin programını
değiştirmesi, büyük reform olarak takdim ediliyor. Yirmi yıldır bu
yanıltıcı illüzyondan kurtulamıyoruz.
Kısacası eğitim konusunda hala kafamız karışık ve ne yapmak
istediğimiz konusunda net değiliz. Bir yolumuz yok ve yolda kaybolduk…