Eğilme Türkiye ümit sende!
Gine Devlet Başkanı Alpha Conde'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sarılışı hala gözlerimin önünden gitmez. "One minute" isyanından sonra Şimon Peres'in yüzünde beliren korku da öyle. Türkiye, son yıllarda Afrika'dan Ortadoğu'ya, Balkanlardan, Orta Asya'ya, Uzakdoğu'dan, Latin Amerika ülkelerine varana kadar dünyanın hemen yerinde varlığını hissettiren ve ciddi ilerlemeler kaydeden bir ülke durumuna geldi. Örneğin bugün itibariyle Türkiye, Afrika'da 39 büyükelçilik ve 4 başkonsolosluk ile temsil ediliyor. Bu sayı önceden 10'du.
TİKA'nın neredeyse adım atmadığı ülke kalmadı. Orta Asya, Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu, Afrika, Doğu ve Güney Asya ile Pasifik ve Latin Amerika'yı da içine alan çok geniş bir alanda önemli projeler yürütüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir ara gençlere şöyle seslendiğini hatırlıyorum: 'Son birkaç yüzyıldır dünyaya hakim olan düzen, artık çatırdamaktadır. Yaşanan sancılar, üst üste gelen krizler yeni bir değişim dalgasının habercisidir. Bu süreci çok iyi değerlendirmeliyiz. İslam dünyasının umudu Türkiye'dir, bunu böyle bilesiniz." İşte bizim meselemiz tam olarak bu. Kaldı ki bu fani dünyayı en iyi biz tanırız. Çünkü uzun yıllar dünyayı adaletle yönettik. Ve yeniden yönetmeye talibiz.
Bu yüzdendir ki 2002'de bir enkaz devralan Erdoğan milli geliri 820 milyar dolar seviyelerine çıkartarak ekonomiyi güçlendirdi. Bu hedef 2023'te 2 trilyon dolar. Türkiye 2023'te kişi başı milli geliri 25 bin dolara, ihracatı da 500 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Çünkü Türkiye'nin İslam dünyasının umudu, dünya mazlumlarının sesi olabilmesi için evvela güçlü bir ekonomiye ve yerli sanayiye sahip olması gerekiyor. Türkiye, önümüzdeki dönem bölgesel ve küresel sorunların ve adaletsizliklerin giderilmesinde öncü rol oynamayı hedefliyor. Bugün ülkemiz, Suriye'de Esed katilinin yol açtığı savaştan mağdur olan 3 milyona yakın insanı dünyanın parmakla gösterdiği modern kamplarda ağırlıyor. Bölgede terörle sahici anlamda mücadele veren de yine Türkiye'dir.
Kaliforniya'da yaşayan Region Post yazarı Bilge Girgin, Amerika'da yaşayan göçmen Müslümanların Türkiye'ye bakışını yansıtan güzel bir yazı kaleme aldı. Tunuslu Toumi, Cezayirli Samira, Katarlı gençler, Etiyopyalı Muhammed bunlardan bazıları. Örneğin Etiyopyalı Muhammed, Katolik bir aileden gelen ve İslam'ı kabul etmiş bir kadınla evlenen iki çocuk babası Amerikalı bir Müslüman. Muhammed, haklı olarak Afrika'nın kabile çatışmalarının sıkça yaşandığı bir coğrafya olduğundan dert yanıyor. Bir gün Erdoğan'ın Somali'nin tüm kabile şeflerini bir araya getirerek onları uzun süre İstanbul'da misafir ettiğini ve şöyle seslendiğini ifade ediyor: 'Burada kalacak, konuşacak ve ne derdiniz varsa halletmeden buradan ayrılmayacaksınız.' Muhammed; "Erdoğan'ın Somali'ye yaptığı en büyük hizmet işte budur" diyor. Batıdaki Müslümanlar, Erdoğan aleyhine üretilen tüm algı operasyonlarına rağmen Türkiye'nin ekonomisinde, siyasi hayatında, eğitim sistemi ile sağlık sistemi ve hatta emlak piyasasındaki değişimleri çok yakından izliyor. Bilge Girgin'in ifadesiyle; Türkiye, Türkiye dışındaki pek çok Müslümanın ayağa kalkması için sessizce dua ettikleri, pek çok Müslüman ailenin de göç etmek, yerleşmek, yaşamak istedikleri ve bunun imkanlarını araştırdıkları bir ülke durumuna geldi. Gel de bunu Karar'ın Çakırı'na anlat!
Türkiye, Erdoğan'la birlikte yerliliği ve milliği her alanda hayata geçirerek bağımsız, güçlü ve demokratik bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Bu yüzdendir ki bir Batı, Erdoğan'ı Kanuni ve Fatih'ten sonra en tehlikeli Türk olarak gösteriyor. Elbette üst aklın içerideki uşakları da boş durmuyor. Buna rağmen Türkiye bir taraftan ulusal güvenliğini tehdit eden unsurlarla mücadele ederken diğer taraftan da her geçen gün İslam dünyasının umudu olma yolunda adım adım ilerliyor. Tam da böyle bir zamanda Karar'ın Çakır'ı Bülent Abisinin bilmem nerede bir konferansı engellendi diye Türkiye'yi tek parti rejimine benzetebiliyor. Batıdaki göçmen Müslümanların bile hayal ettiği bir ülke durumuna gelen Türkiye için, benim hayal ettiğim ülke böyle değildi diyor!
Oysa daha dün kendisi: "Çok yıprandın. Türlü ithamlara, iftiralara, kirli oyunlara maruz kaldın. Kolay değil 'Uzun Adam' vesayet odaklarıyla uğraşmak. Yürek ister, cesaret ister, ölümü göze almak gerekir. Sen bu ülkenin geleceği için ölümü göze aldın 'Uzun Adam' demiyor muydu? Bir yıl sonra ne değişti? Bu yazarları kısa sürede Erdoğan'dan nefret ettiren şey nedir? El insaf ya hu!
@ufukcoskunn