Efsanevi bir mistik: Hacı Bektaş-ı Veli
Hararet nârdadır, sacda değîldîr/ Kerâmet baştadır, tâcda değîldîr/ Her ne ararsan kendînde ara/ Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değîldîr.”
Hacı Bektaş (1209-1271), efsanevi-menkıbevi kişiliğiyle
yüzyıllardır geniş bir coğrafyada etkili
olmaya devam etmektedir. Tarihsel anlamda
hakkında çok az şey bildiğimiz Hacı Bektaş, modern dünyada geçerli olan birçok fikri ve
değeri kendi zamanında dile getirmiştir. 751 Yıl sonra Hacı Bektaş,
anılmaktadır. Efsanelerle örülü gizemli bir hayata ve kişiliğe sahip olan Hacı
Bektaş’ıilham kaynağı olduğu fikirlerle
anlamak önemlidir.
Hacı Bektaş, din ve
maneviyatı kuru ve şekilsel emir ve yasaklar mecmuası olarak
anlamamaktadır. O, din ve maneviyatın
yasakçılığa ve şekilciliğe indirgenmemesi konusunda çok hassastır. Dinin ve maneviyatın bir ruhu olması gerektiğini düşünen
Hacı Bektaş, şöyle demektedir: “Dinine dizlerinle değil, kalbinle bağlan. ”Dinin
legalizme hapsedilmemesi konusunda Hacı Bektaş’ın ortaya koyduğu yaklaşım, insanların açık ve dinamik dini ve insani ilişkiler gerçekleştirmesine
imkan sağlamaktadır.
Ekonomik, siyasal ve sosyal çıkarlar elde etmek uğruna
insanları ırk, din, dil, coğrafya,
kültür adına parçalamanın yıkımdan başka bir şey getirmediğinin farkında olduğu için
“yetmişiki milleti bir nazarda gören” Hacı Bektaş, "Bir olalım, iri
olalım, diri olalım" demektedir. Hacı Bektaş, kadın-erkek ayırımı yapmadan
evrensel insani eşitlik ve birlik düşüncesinin sözcülüğünü yapmıştır. Hacı
Bektaş’ın bir olma, iri olma ve diri
olma düşüncesi, içi boş bir slogan
değildir. Hacı Bektaş, birliği insanla,
doğayla ve doğa üstüyle bir ve
bütün olarak anlamaktadır. Doğa, doğaüstü ve insanlık arasındaki ilişkinin
birlik olması haline gelişmenin ve
olgunlaşmanın iri olmak şeklinde ortaya çıkacağını düşünen Hacı Bektaş,
üzerine ölü toprağı atılmış atıl bir
hayat yerine canlı ve dinamik bir yaşamı gerçekleştirmek sorumluluğunu insanlara hatırlatmaktadır. Hacı Bektaş
düşüncesinde bir olmak, iri olmak ve diri olmak bir slogan değil, bütün
insanlığın önünde duran çetin bir meydan
okumadır.
İçinde yaşadığımız dünya belirsizliklerle ve gizemlerle doludur. Belirsizliklerle ve iniş çıkışlarla dolu dünyada insanın
sahte klavuzlara, inançlara, mürşitlere, şeyhlere, mesihlere, mehdilere ve
kurtarıcılara ihtiyacı yoktur. Hayatını, iradesini ve kişiliğini sahte şeyhlere,
mürşitlere ve kurtarıcılara teslim edenlerin sonunun felaket olacağı konusunda
Hacı Bektaş, açık bir uyarıda bulunmaktadır: "İlimden gidilmeyen yolun
sonu karanlıktır." İlim ve öğrenmek dışında insanın önünde başka bir yol
bulunmadığını ifade eden Hacı Bektaş,
ilim, öğrenme ve araştırma sayesinde insanın
özgürlük, adalet ve barışı
gerçekleştirmesinin mümkün olacağını söylemektedir. Özgürlük, hukuk ve adalet,
insanın önünde hazır duran şeyler
değildirler. Hacı Bektaş, özgürlüğün, hukukun ve barışın nasıl elde edileceğini
iki kelimeyle dile getirmektedir: “Ara,
Bul!” Aramadan, çalışmadan, emek sarf etmeden insanın aydınlanması ve olgunlaşması
mümkün değildir. İlim dışındaki bütün
sahte otoriteler, güçler, liderler ve kurtarıcılar insanlığı vahşete,
zulme, köleliğe ve şiddete götürmektedirler. İlmin gerçek yol gösterici
olduğunu söyleyen Hacı Bektaş, insanın aklın önemini ve değerini kavramasını
istemektedir, çünkü ona göre “İyiyi ve kötüyü seçen akıldır.” Din, ideoloji,
kimlik, tarih, mezhep ve cinsiyet adına akıl düşmanlığının alıp başını gittiği, derin bir akıl
tutulmasının yaşandığı günümüzde iyiyi
ve kötüyü seçmekte güvenilir kaynağımızın
akıl olduğunu yeniden keşfetmeye ihtiyaç vardır. Akıl olmadığı takdirde ahlak, bilim, felsefe, sanat ve maneviyat
sahibi onurlu ve özgür insan olmamızın mümkün olmadığını kavrama olgunluğundan çok uzak durumdayız.
Akıl olmadan aydınlanma olmaz.
Yolsuzluk ve hırsızlık, bütün
dünyayı çok kirli, karanlık ve kanlı bir yer haline getirmiştir. Dünyayı
kirleten ve karartan şey, yolsuzluk ve
hırsızlığa dayanan ahlaksızlıktır. Hacı
Bektaş, ahlaki kirliliğe, kokuşmuşluğa ve çürümüşlüğe karşı ahlaklı, adil ve akıllı yaşamanın pratik
yolunu şu şekilde ifade etmektedir: "Oturduğun yeri pak et, kazandığın
lokmayı hak et." Hacı Bektaş, oturduğu yeri pak eden, kazandığı lokmayı
hak eden insanlar sayesinde sahici ve
sahih bir temiz eller operasyonunun gerçekleştirilebileceğini
söylemekte, temiz insanın ve temiz toplumun
nasıl gerçekleştirileceğinin yolunu net olarak göstermektedir. Dünyanın
bütün sorunları oturduğu yeri
kirleten, elindeki lokmayı çalışarak
değil, çalarak gasp eden kişilerden,
güçlerden ve gruplardan kaynaklanmaktadır. Çalan insan, kirletmekte, çürütmekte,
yozlaştırmakta ve etrafına her türlü pisliği saçmaktadır. Çalışan insan ise,
temizlemekte, tazelemekte ve diriltmektedir. “Çalışan insanın kötülük
düşünmeyeceğini” söyleyen Hacı Bektaş, çalan insanın bütün kötülüklerin kaynağı
olduğu gerçeğini bize fark ettirmektedir. Hacı Bektaş, çalma ve çalışmanın
birarada olamayacağını, birinin olduğu yerde
diğerinin olamayacağı gerçeğini bilge bir şekilde ifade etmektedir.
İnsanlar, gelip geçici çıkarlar uğruna birbirlerine karşı her
türlü kabalığı, şiddeti ve hoyratlığı
yapmaktadırlar. Hacı Bektaş, insanların birbirlerine karşı vahşiler olarak davranmamasını, medeni olgun insanlar olarak davranmasının yolunu
"İncinsen de incitme” ilkesiyle dile getirmektedir. İnsanların birbirini
incitmeden, yaralamadan ve yok etmeden
yaşaması için Hacı Bektaş, şu çetin okumayı önümüze koymaktadır: “Eline,
diline, beline sahip ol.”