Edremit’ten Türkiye manzaraları
Bir kaç haftadır ülkemizin değişik bölgelerinden vatandaşlarımızla ve hemşerilerimizle görüşme buluşma ve muhabbet etme fırsatım oldu. Bayram nedeni ile mamelektim Maraş’tan yansıyanları sizlere yansıtmış ilgilenenlere farklı konularda bilgiler aktarmıştım. Geçen hafta İstanbul, Bu hafta da Edremit.
Nerede kim ile ne konuşsan mesele ülkemiz ve devletimize başkana ve siyasilere evriliyor, sorular soruları doğurarak memleketimin hali pür melalinin fotoğrafı çıkıyor karşıma. Soruları ve sorunları meyveli ağaç taşlanır atasözünün tecelliyatı diyerek geçiştirmek pek mümkün değil. Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz günlerde bir konuşmasında Ömerler aradığını beyan ederek bendenizi heyecanlandırmış ve bende hangi Ömerler gerçeği mi çakmaları mı diye sorarak bir makale yazmıştım.
Makalemin özeti aşağıda;
“Ömer ismi ; toplum hafızasında , adalet, cesaret, dürüstlük, mertlik ve erdemlilik gibi şümullü anlamlar çağrıştırır. Güç ve kuvvet adaletle buluşunca ortaya çıkan tablo aranan. Cumhurbaşkanımızın yeni Ömerler arayışının altında bu gerçeklik yatıyor sanırım. Devletimizin çatısını oluşturan Bürokrat ,aristokrat monşer, amir, başkan ,müdür, memur ,hademe vs .. kendisinden başlayarak bu Ömer arayışının sebebi hikmetini ayna karşısına geçerek araştırsa diyesim geliyor. Başkanın yeni Ömerler aramasının sebebi hikmetinde ben olabilir miyim? Bana verilen vazifeleri layığı ile yapabildim mi? Hesabın hasbi olduğu günde hesabı verenlerden olur muyum? gibi soruları ilgili kişiler başkalarına çuvaldızı batırmadan kendini iğne batırarak yoklasa nasıl olur?
Cumhurbaşkanı 94 ruhunu arıyorsa inna lillah diyorum. O günleri şartları ile birlikte getirmek pek mümkün değil. Mücahitler müsaitlermiş. Cukkacılık erdem fazilet olmuş.
En önemlisi de diğerkâmlık enayilik olarak pazarlanıyor. Herkes hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için durup dinlenmeden çalışıyor. Helal haram demeden biriktirdikçe biriktiriyor.
Hesapmış kitapmış kimsenin dinlediği yok. Fetvalar fetvaları kovalıyor. Umreler ve haclar ile günahlardan temizleniliyor. Öbür dünyayı düşünecek ne zaman var ne akıl nede feraset.
Devlet malı deniz deyip yedikçe domuzlaşan içi dışı farklı garip bir güruh türedi.
94 de İstanbul belediyesine başkan olan Erdoğan , o günlerden kalma tek tük Ömer bulabilir .Ancak bu Ömerlerin gücü kuvveti ve kudreti maalesef bu kötü gidişatı durduracak gibi değil.
Kendileri 1994 de Belediye başkanı seçildiğinde İstanbul yaşanılacak bir kentten çok uzaklarda her tarafından dökülmüş adeta büyük bir köy idi. Çöp dağları, susuzluktan kokan, havasının kirinden ölen insanlar vardı.
O günlerde sur içi Topkapı’da biriken çöp dağını kaldırmada birkaç Ömer’le birlikte bende bir gece çalışmış ve ellerimde oluşan kabarcığı günlerce izlerken kendimi mutlu hissetmiştim.
15 temmuz kalkışmasında gençlerin ve milletin verdiği tepkiden de biraz umutlanmış ve işte Ömerler demiştim ama gidişatımızdaki kötüleşmeyi gördükçe umudumu yitirmek üzere olduğumu itiraf etmeliyim.
Birkaç yıl önce TMSF de çalışan Ömerler hiç yok sebepten gerekçesiz görevden atılıp yerine Ömer görünümlü müsveddeler getirilince eyvah dediğimi hafızamdan hiç silemiyorum. Bu Ömerlerin belki de tek suçu demir bilye olup haramilerin dişlerini döküp çene kemiklerini kırmalarıdır.
TMSF’nin bugünkü hali pür melali ile ilgili yayılan kötü kokular ve insana küçük dilini yutturan duyumlar ve dönen dolapların gizemi bendenizi ziyadesi ile huzursuz etmeye devam ediyor.
Görev vermede liyakat, hak hukuk gibi temel kavramlarda adalet ölçü olmaktan çıkınca yapılan hizmetlerin betti bereketi kalmıyor Ömer müsveddelerinin foyası bir bir meydana çıkıyor.
SGK, Kızılay ,Türk Hava Kurumu ,bazı belediyeler ve birçok devlet kurumundan yayılan etrafı rahatsız edici kötü kokular muhakkak sizlerin de burun direğini sızlatıyordur.
Başkanım sizin samimiyetinize ülkemizde yaşayan büyük çoğunluk hala inanıyor. Tüm dünya mazlumlarının ortak inancı da hala bu yönde.
Kılıcı kınından çıkarma zamanı geçmek üzere. Sayın başkan kangrenleşen parmaklar adalet hak hukuk kılıcı ile kesilmediği sürece bu kangren tüm vücuda yayılır. Son pişmanlığın para etmediği güne doğru daha fazla savrulmaya tahammülümüz yok artık.
Malum atasözüdür. Kılıç yarası geçer gönül yarası geçmez.
Yaşanılan her gecikmenin yaraladığı gönüllerin tedavisinin telafisinin olmayacağını bilmenizi ister sağlık ve mutluluklar dilerim.