Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2969.22
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Haziran 2022

Edebiyatın Divaneleri

Toplum tarafından zaman içerisinde belirlenen, kalıplaşan kurallara uymadıkları, davranışlarında, söylemlerinde intizam bulunmadığı gerekçesiyle ötekileştirenler ya da bir biçimde toplum bünyesine dâhil edilmeye çalışılanlar arasında “mecnun”, “deli” , “divane” , “meczup” gibi sıfatlarla anılan bireylere de sıklıkla rastlanılmaktadır.

Şiir, hikâye, roman, deneme, hatıra, masal türleri içiresine her konu girdiği gibi ‘delilik’ mevzusu da edebiyatın konusudur. İzzet Paşa Vakfı’nın yayını Bizim Külliye dergisi her sayısında farklı bir konuyu dosya haline getirerek edebiyat dünyamıza yeni sayfalar eklemeye devam ediyor. Sahipliğini Elazığ İzzetpaşa Vakfı Adına Prof. Dr. Necip İlhan’ın üstlendiği dergide, Yazı İşleri Müdürlüğünü Mustafa Yalçın, Genel Yayın Yönetmenliğini Nazım Payam, editörlüğünü ise Kemal Batmaz yaptığı dergi aksamadan yayınlanıyor.

Yahya Akengin, Sadık K. Tural, D. Mehmet Doğan, Muhammet Enes Kala gibi aşina isimlerin yanı sıra karikatürleriyle Osman Suroğlu yer aldığı Bizim Külliye son sayısında “Edebiyatta Delilik” konusu ele alınmış.

Dosya konusu derginin teknik servisinden bir görevlinin Bedia Tuncer’in derlediği ve1964 de basılan “Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler/ İnilti” kitabının fotokopisini getirmesiyle başladığını Nazım Payam’ın yazısından öğreniyoruz. Kapak deseninde karasinek bulunan İnilti ’deki şiirlerden de örnekler verdiği ön yazısında Payam deliliği tanımlamak için lügate bakma ihtiyacı hissettiğinden bahisle delilik ve delilerin her zaman yanımızda, yöremizde bulunduklarını ifade ediyor. Hatta “Delilik olgusunu psikolojik bir vaka olarak masaya yatırmasına, çoklukla kulak tıkamışız” cümlesiyle modernizmi de tenkitten de geri durmayıp deliliğe manevi bir boyut kazandırdığımızı ifade edip Muhyî mahlaslı mutasavvıf şairlerimizden, Gören bizi sanır deli/ Usludan yeğdirdelimiz mısralarını aktardıktan sonra inanç geleneğimizde akılla, deliliğin sınırlarına işaret eden kuşatıcı bir örnek olduğunun altını çiziyor.

Öte yandan Dede Korkut Hikâyelerindeki Deli Dumrul’un isminin başındaki deli sıfatının bize göre pervasız, ölçüsüz bir meydan okuyuştan samimi imana erişmenin bir sembolü olarak görülmesi gerektiğine dikkat çekerek edebiyatımızın deliliği ve delileri felsefi ve psikolojik düzlemde ele almaya elverişli bir zeminde ele almak istediklerini ifade ediyor.

Öğretmen Bedia Tuncer, 1961-64 yıllarında Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesine Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından görevlendirilmiş, orada bazı hastaların acılarını, isteklerini şiirle dile getirdiklerini görüp ‘sisli, bulutlu dünyalarına nurlu ve ışıklı küçük bir pencere açabilmek ’cümlesiyle açıklamış. Nezaketen de isimlerini vermeden yayınlamış. Mesela: 33-B, Y... K...

“Zorba kız kaçırır,

Kamarot kurşun kaçırır

Zengin hanım kürk kaçırır

Ağa koyun kaçırır

Orman eşkıyası kütük kaçırır

Ve sonunda kaçırmak için bizlere

Elbette akıl kalır.”

Deliliğin/divaneliğin toplum yapımızda farklı konumlandırılması atasözlerinden deyimlere, efsanelerden masallara kadar pek çok sözlü kültürürününde görülmektedir ki, bu konuda Elazığ özelinde geçtiğimiz senelerde Necati Kanter’in “Bizim Şehrin Divaneleri” kitabından sonra böylesi derli/toplu bilgilendirme ile Bizim Külliye arşivlerimizde yerini almış oldu. Emeği geçenleri takdir ve tebrik ediyorum ve’s-selam.