Edebiyat Dergisi mi?
Şimdiye kadar pek çok edebiyat dergisi elime geçti. Kiminde yazı, kiminde şiir, kimi dergiyi de okudum sadece. Bazen dergiler çok geldiği de oluyordu. Aralarında bir kaç tanesini seçip olumlu ve olumsuz eleştirelerimi yazıyordum.
Gün oldu edebiyat dergisi olmaya aday dergi de çıkardım. Mahalli dergi de çıkardım. Edebiyat dergisi olma yolunda dergiyi Türkiyenin pek çok yerine gönderdim. Oradaki edebu00ee muhitlerin eline geçtiydi. Adı Memleket Edebiyat Dergisi idi. İstanbul dışında pekçok yerden tebrik ve takdir mesajları almıştım . İstanbuldaki edebu00ee muhitler ise galiba bize rakip dergi mi çıkıyor düşüncesiyle burun kıvırtmıştı.
Bütün bunlardan dolayıdır ki dergi ile ilgili bir iş oldu mu ilk aranan kişiler arasında olduğumu söyleyebilirim. Yine böyle bir mesele vuku' bulmuş ve genç bir arkadaş beni telefonla aramıştı. Çalıştığı kurum adına bir debiyat dergisi çıkarmak istiyorum. Bu hususta tecrübelerinize ihtiyaç duyduklarını söylemişti. Aslında çıkaracakları dergi bir edebiyat dergisi değil, kültür ve sanat ağırlıklı bir dergi olacağını tahmin ediyordum. Çünkü hiç bir kurum Cemil Meriç'in kalın çizgilerle altı çizdiği
"dergiler hür tefekkürün kaleleridir."
Sınırını geçemezdi.
Kurum adına dergi çıkarmak isteyen genç arkadaş bizimle çalışmak istediğini ifade etmiş ve bizimle çalışacağı için de diğer bazı gurupların tepkisini alacağını şimdiden tahmin ettiğini beyan etmişti. Bu biraz da "bak size kıymet veriyoruz. Hadi nazlanma kabul et teklifimizi anlamına da geliyordu."
Bu genç arkadaşıma beni bu projelerinde düşündükleri için defaatle teşekkür etmiş ve yıllar önce yaşadığım bir tecrübeyi paylaşmıştım. "Dergi çıkarmadan önce beni aramakla sana dergi çıkarmanın zorluklarından bahsedeceğim şimdi ve senin de moralin bozulacak. Çıkaracağın dergiyi çıkaramayacaksın. Neden mi? Açıklayayım.
Yıllar önce mahalli bir dergi çıkarmış ve şehrin en entellektüel adamının yanına gitmiş dergiyi takdim etmiştim. Derginin bir kaç sayfasını çevirip tam da okuma moduna geçecekti ki bu entellektüel zat, "hımm! Çok güzel. İyi ki dergiyi çıkardıktan sonra bana getirdin. Yoksa sana dergiyi çıkarmama adına bin bir sebeb söylerdim. Ve sen de dergiyi çıkarmaktan vazgeçerdin." Çünkü bu entellektüel zat da vaktiyle dergi çıkarmış. Fakat gel gör ki derginin ikinci sayısını bu entellektüel zat hapiste çıkarmak zorunda kalmış. Bu nedenle dergisinin zaman periyoduna "vakit buldukça çıkar" notunu eklemişti.
Sözün ve edebiyatın irtifa kaybettiği zamanımızda kurumlarımızın edebiyat dergilerine el atmasından ziyade edebiyat dergilerini desteklemesi düşüncesinden hiç bir zaman vazgeçmiş değilim. Benim gibi hür tefekkürün kalesine sığınan bir çok dostumun varlığından haberdarım. Yıllar önce Ay Vakti dergisinde kendisi ile yapılan bir söyleşide Şair Arif Ay beni desteklercesine şunları söylemişti. "Ben; kurumların, holdinglerin, çıkardığı dergilerden çok şahısların çıkardığı amatör ruh dergilerini daha çok önemsiyorum. Tabi bu tür dergicilik günümüzde büyük özveri gerektiriyor. Çünkü küresel sermaye ahtapot gibi her alanı kuşatmış durumda.Sırf kendi anlayışını insanlar üzerinde hakim kılmak için. Buna direneceğiz, başka çaremiz yok." (Ay Vakti, Ekim 2008)
Şimdilerde yeniden bir dergi çıkarmaya niyatimiz yok ve bir kurum dergisinde de kurulmuş saat olmak niyetinde de değilim. Ama kültür ve sanat kurumlarımızın popüler kültürün otlağı haline dönüşmesine müsade etmeyeceğimiz. Var gücümüzle de buna karşı direneceğiz.