Ebu Zer olun ki!..
Cenab-ı Hak (c.c.) cennetliklerden
bahsederken; cennete koyulduklarını anlattıktan sonra; “Geçmiş günlerde
yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin için” buyurulacağını
anlatır. (Hakka, 24) Yani bugün bir
lütufla, bir mükâfatla karşılaştıysanız; dünya hayatında mükâfata layık bir
hayat yaşamınızdan ve güzelliklerinizden dolayıdır. İnsan cennetini de
cehennemini de bu dünyadan götürür.
Peygamber Efendimiz (a.s.); “Yedi
sınıf var. Hiçbir gölgenin bulunmadığı günde Allah'ın arşının gölgesi altında
gölgelenecekler.” buyuruyor. Ne yaptılar, hangi vasıfları taşıdılar, hangi
özellikleri vardı da bu özel ilgiye ve iltifata mazhar oldular?
Bu yedi sınıftan ilkinin “Adil
yöneticiler” olduğunu haber veriyor Hz. Peygamber (a.s.).
Adalet; düzenli ve dengeli
davranmak, her şeyin hakkını vermek, demektir. Kültür, bilgi, mevki, cinsiyet,
ırk ve dil farkı gözetmeden insanlara, insan olmaları yönünden eşit davranmak
ve haklarını vermektir.
Kuranı Kerim’de adaletle ilgili
olarak şöyle buyrulmaktadır: "Ey iman edenler! Adaleti titizlikle
ayakta tutan ve Allah için şahitlik eden insanlar olun. Hükmünüz veya
şahitliğiniz velev ki, kendiniz veya ananız, babanız, yakın hısımlarınızın
aleyhine olsun. İsterse onlar, zengin veya fakir bulunsunlar...".
(Nisa 135)
"Şüphesiz
ki Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz
zaman adaletle hükmetmenizi emreder..."
(Nisa 58)
Peygamber Efendimiz (a.s.) adil
yöneticiden bahsediyor. Adil yönetici denince aklımıza sadece devleti
yönetenler gelmemeli.
Toplumdaki görev ve
sorumluluklarımıza baktığımızda yöneticilik vasfının sadece devleti yönetenlere
mahsus bir vasıf olmadığını görüyoruz. Devletin başında olan idareciler de
yönetici, daha alt kademede bir kurumun, bir kuruluşun sorumluları da yönetici,
bir fabrikanın genel müdürü, bir teşkilatın idarecisi, daire başkanı, yardımcısı,
şefi vs. de yönetici. Hangi kademede olursa olsun kendisine başka
insanların sorumluluğu verilmiş olan kimseler de yöneticidir.
Ailede aile reisi yönetici, sınıfta
öğretmen yönetici, okulda müdür yönetici…
Uzatabilirsiniz.
Her insanın sosyal konumuna göre
bir şekilde yöneticilikle yolu kesişmektedir ve sorumluluğu da yönettiği alanla
doğru orantılıdır. Yönettiği alan küçükse daha az sorumluluk sahibidir; daha
fazla sayıda insana ve daha geniş yetkilerle yöneticilik yapıyorsa sorumluluğu
da o nispette artar.
İnsanın bu yöneticilik esnasında
adaleti tesis edememesi bir felakettir. Hangi pozisyonda yönetici olursa olsun
adaleti tesis ederek yönetmek başarılabilirse onun karşılığı da “arşın
gölgesi altında gölgelenmektir” mahşer meydanında.
Bu ne muhteşem bir müjdedir! Bu ne
güzel bir akıbettir!
Yöneticiyle yönettikleri arasında
birbirlerini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen bir bağ olabilir.
Yaptığı kimi
uygulamalardan dolayı zalim lakabı ile anılmış olan Haccac-ı Zalim adlı, Emevi
valisinin yanına birtakım insanların geldiği ve şöyle dedikleri anlatılır: “Biz
Hz. Ömer (r.a.)’ı da biliyoruz. Hz. Ömer, adaleti ile ismi bütün dünyada
duyulmuş ve ismi zihinlere ve tarihe kazınmış büyük bir insandır. Sen neden
Ömer gibi adil olmayı seçmiyorsun da insanlara zulmediyorsun, haksızlık
yapıyorsun ey Haccac?”
Haccac, zalim bir
adamdır. Kötülükleri, yaptıkları uygulamalarıyla zalim ismini hak edecek
yanlışları vardır. O zalim adamdan tarihe geçen güzel bir cümle sadır olmuştur:
“Siz Ömer'in döneminde yaşayan Ebu
Zer’ler gibi olun. Ebu Zer (r.a.) gibi zahit, Ebu Zer gibi dünyaya kıymet
vermeyen, Ebu Zer gibi haram yemeyen, Ebu Zer gibi Allah'ın rızasını her şeyin
önünde tutan kimseler olun; ben de Ömer gibi olayım.”
Tabiki bu söz
Haccac’ın yaptığı yanlışları ve zulümleri meşrulaştırmaz, haklı hale getirmez
ama adil bir muamele görebilmek için bizim de adil olmaya, adalete layık olmaya
gayret etmemiz gerekir.
Adalete layık olmak
ve adaletle muamele edilmek arasında bir ilişki olduğu hakikatini gözden uzak
tutmamak gerekir. Eğer kişi, haksızlıkta kendi tarafını, taraftarını
desteklemezse; her insana Allah’ın emrettiği şekilde ve olması gerektiği gibi
davranmayı başarabilirse; bile bile haksızlık ve zulüm olarak
nitelendirilebilecek yanlışlar yapmazsa; kendi annesi-babası, kendi nefsi,
kendi yakınları bile olsa Hz. Peygamber (a.s.)’ın yaptığı gibi hakkaniyetle,
adaletle davranmayı başarabilirse bunun karşılığı Allah'ın arşının gölgesi
altında gölgelenmektir.
Çocuklarımız
arasında yönetici olarak adalet babaya da anneye de düşen bir sorumluluktur.
İşçileri arasında
adalet, fabrikanın patronuna düşen bir sorumluluktur.
Emri altında
çalışan memurlar arasında adalet, o kurumun yöneticisine düşen bir
sorumluluktur.
Sınıftaki ders
verdiği öğrenciler arasında adalet, ders hocasının sorumluluğudur.
Her birimiz
sorumlu olduğumuz alanda adil olmayı başarabilirsek bunun neticesinde mükâfatımız
Allah'ın arşının gölgesi altında gölgelenmektir.
Rabbim (c.c.)
adalet üzere yaşayıp adaleti savunabilmeyi ve mahşerde arşının gölgesi altında
gölgelenen mesut insanlardan olabilmeyi nasip eylesin…