Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Kasım 2024

​E-reçete skandalına denetim ve çözüm arayışı

Konya’da bir psikiyatristin e-reçete sistemi üzerinden uyuşturucu ticaretine aracılık etmesi, sağlık sistemimizin güvenliğine ve işleyişine dair derin endişeler yaratıyor. Bir psikiyatr, sadece 7 ayda 7.071 reçete yazarak milyonlarca lira kazanç sağlamış. Bu denetim eksikliği, sistemin nasıl istismar edilebileceğini açıkça gösteriyor. Psikiyatrın reçeteleri, hasta muayenesi yapılmadan, yasa dışı yollarla vatandaşlık numaraları kullanılarak düzenlenmiş. Dahası, bu reçeteler uyuşturucu tacirleriyle iş birliği yapılarak organize şekilde gerçekleştirilmiş.

Bu olay, bireysel bir suistimalin ötesinde, sağlık sistemimizin yapısal bir sorunla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Sağlık Bakanlığı, yıl içinde özel sağlık tesislerine yönelik 54 bin 885 denetim gerçekleştirmiş. Ancak görünen o ki, bu denetimler yeterli değil. Sağlık Bakanlığı ve Eczacılar Birliği, e-reçete sistemini daha güvenli hale getirmek için acil önlemler almak zorunda. İlaç temin zincirindeki her aşamanın sıkı denetlenmesi, şüpheli işlemlerin tespit edilmesi ve süreçte yer alan tüm tarafların (eczacılar, hekimler, hastalar) daha iyi eğitilmesi gerekiyor. Biyometrik doğrulama gibi teknolojik yeniliklerin kullanılması, reçete yazımındaki sahtekârlıkları önlemekte etkili olabilir. Ayrıca, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun da denetimleri sıkılaştırması ve artırması gerekiyor.

Bu skandal, sistemdeki açıkları bilenlerin suistimal riskinin arttığını gösteriyor. Hükümetin sadece cezalandırıcı değil, aynı zamanda önleyici politikalar geliştirmesi şart. Kamuoyunun güvenini yeniden tesis etmek için şeffaflık ve suistimallere karşı sıfır tolerans yaklaşımı benimsenmelidir. Aksi halde, sağlık sistemi gibi hayati bir alan, hem vatandaşlar hem de çalışanlar nezdinde güven kaybetmeye devam edecektir.

Bu olaylar, Türkiye Cumhuriyeti'nin en kuvvetli olduğu alanlardan biri olan sağlık turizmini de ciddi manada etkileyebilir. Ticaret Bakanlığı, Türkiye'nin, sağlık turizmi alanında uluslararası kabul gören akreditasyonuna sahip 40 sağlık kuruluşuyla dünyada 7. sırada yer aldığını ve bu yıl 2,3 milyar dolarlık gelire ulaştığını bildirdi. Eğer bu gibi skandallara daha sıkı müdahale edilmezse, yalnızca sağlık sektöründe güven kaybı yaşanmakla kalmaz, aynı zamanda uluslararası alanda da prestij ve ekonomik zararlar yaşanması kaçınılmaz hale gelir. Sağlık turizmi gibi önemli bir gelir kapısının zarar görmesi, ülkenin ekonomik dengesini de olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, sistemin güvenliğini sağlamak ve vatandaşların sağlık hizmetlerine olan güvenini sabit tutmak için acil ve etkili önlemler alınmalıdır.

Bir de Yenidoğan Çetesi davası var ki, hala devam ediyor ve her gün yeni bir itiraf ortaya çıkıyor. Bu dava, sağlık sistemimizdeki denetim eksikliklerinin ne kadar derin olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Mahkeme, örgüt lideri ve diğer sanıkların yargılandığı davayı 26 Kasım'a erteledi. Peki, neden sürekli Sağlık Bakanlığı gündemde? Bu soruyu kendimize sormamız gerekiyor. Sağlık sistemimizdeki bu tür skandalların önüne geçmek için daha sıkı denetim ve daha şeffaf bir yapı şart.