E-bildirinin asıl hedefi Kanal İstanbul'dur
Bu yazıyı hasta yatağımda yazıyorum. Bu nedenle kısa tutacağım. Malum Kovid-19 bize de uğradı. Ailecek imtihandayız.
“Hastalandığımda bana o (Allah) şifa verir.”
(Şuara 26/80)
Lütfen dua buyurun.
Şu soruları sorarak başlayalım.
104 emekli amiralin bir gece yarısı alelacele yayınladığı darbe imalı bildiri ne anlama geliyor?
Arkasında kim ya da kimler var?
Bir kere bu bildiri muhtemel bir darbenin ayak sesi olarak değerlendirilmelidir diye düşünenlerdenim. İçerden ve dış destekçileri var. Tüm darbelerde böyle olduğu hep görülmüştür çünkü.
Perdenin arkasındaki sivil darbeciler diğer darbelerde olduğu gibi bir kez daha sulandırma yarışına girmiştir. “Emeklilerden darbe çıkmaz” söylemi bir hedef saptırması değil de nedir ki?
Bu söylem, E-bildiriye imza koyan emekli subayları koruma ve kollama çabası anlamına da geliyor. Darbeciliğin emeklisi, muvazzafı olmaz. Darbeci darbecidir. Emeklisi de olur, sivili de...
Türkiye’de darbeler tarihi incelendiğinde tüm darbelerin arkasında bizzat emekli subayların ve sivil ayaklarının olduğu görmüştür. Cuntacı Talat Aydemir ve Cemal Madanoğlu bunlara örnektir. Her ikisi de emekli subaydır.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu darbe bildirisinin arkasında bizzat CHP’nin olduğunu söylüyor. TBMM'deki Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada “Bunlar sadece 104 emekli amiralden ibaret değil” diyor. CHP’nin bu işin tam göbeğinde olduğunu söylüyor. “Çok açık net olarak söylüyorum. Bu emekli generallerin merkezinde CHP’nin kendisi vardır” diyor.
CHP bugüne kadar darbecilerle ilişkisini hep sürdürebilmiştir. Bunu da içselleştirmiştir. Darbelerin tadını ve rantını almıştır çünkü. Halktan iktidar alamayan CHP darbelerin rantını hep yiyegelmiştir. Sonuçta iktidarda olmadığı halde darbelerden daha fazlasını elde etmiştir.
Tarih şahittir, 1960, 1971, 1980, 28 Şubat darbelerinin arkasında bizzat CHP vardı. CHP’nin mevzisi hiç değişmemiştir. Mevzi bellidir; darbecilerin durduğu yerdir. CHP bu sivil görünümlü diktatör tavrı ile darbelerle anılagelmektedir ne yazık ki!
15 Temmuz darbe girişimini hatırlayın, CHP’nin, “Safsata, kontrollü darbe” söylemi ne anlama geliyor? Darbecilere destek anlamına geldiği okunuyor. Aksi halde darbeye karşı olan direnirdi, o gece bir evde saklanmazdı.
O darbe gecesi, hain darbecilerin kimlerin kendilerine karşı olduğunu ve direneceğini kimlerin de direnmeyeceklerini biliyordu.
Tekrar bildiriye dönelim. Ayak sesleri önceden geldi. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Başkanı İmamoğlu’nun çıktığı yurt dışı gezilerinde, gezilerin amacını da aşan bizzat Kanal İstanbul’un yapılmaması yönünde şikayette bulunmuştur. Bu tavır darbe heveslilerini cesaretlendirmiştir.
Bu şikâyetler başka ne anlama geliyor?
İçerdeki bir konuyu dışardaki dostlarına taşıyarak dışardan destek istemek anlamına geliyor. BIDEN’ın “Türkiye’deki dostlarımız” sözünü tekrar hatırlayın.
İmamoğlu bir belediyenin başkanı olarak milli bir konuyu uluslararası arenaya taşıyarak dış bağlantılarını deşifre ediyor. Kendisine uluslararası bir güç vehmediyor ayrıca.
İçerde de yaptırdığı ısmarlama anket sonuçlarıyla, afiş, bildirilerle bazen de “yaptırmayız” tehditleriyle Kanal İstanbul’u engelleme çabası boş bir çabadır.
Özetle, tüm CHP Kanal İstanbul’a ta başından beri karşıdır. Yanında başka kimler mi var?
Yaşam alanı savunucuları, HDP, PKK, Sol Parti, tüm marjinal sol örgütler, Türk tabipler Birliği, Gezi Platformu, yandaşı işçi ve işveren kuruluşları hatta LGBT. Velhasıl tüm darbelerde olduğu gibi darbenin sivil ayağını oluşturan sivil kuvvetlerin tamamı var.
Sizi istemeyen size karşı olan hatta düşmanlarınız yapmasını istediğiniz bir şeye karşıysa aksine onu yapın. Çünkü size karşı olanlar sizin iyiliğinizi istemezler. İstanbul Kanal projesi bu yüzden mutlaka yapılmalıdır.