Düz mantık
Her tartışma konusundan bu kadar ayrışmanın çıkması gerçekten çok tuhaf değil mi? Tartışma, herkesin görüşlerini söylemesi ile bir platforma girer ve nihayetinde neyin ne kadar haklı olduğuna insanlar bu argümanlar eşliğinde karar verirler. Ancak bizde öncelikle argümentatif bir tartışma söz konusu değil.
Herkes hakikati bulduğu için, diğerini o hakikate boyun eğdirmeye çalışıyor ve boyun eğmediğinde ise nezaketsiz sözlerle aşağılamaya başlıyor. Her şeyden önce bir fikrin doğru olduğuna ikna olabilmemiz için onun nezaket kuralları ve diliyle ifade edilmesi gerek bir şarttır. Ama sosyal medyaya bir girin; maalesef o nezaketten büyük oranda eser yok. Çoğunlukla bir başkasını yargılayan bir bakış açısı ve argümanlarımı söyleyip, başkalarını dinleyeyim nezaketinin işlemediği anlayışlar hakim.
İkinci bir temel problem de, sürekli düz mantığın işletilmesidir. Bir kere farklı görüşler, ideolojik angajmanlar ve dinin farklı yorumları arasında, “madem ki o şöyle söyledi ve o benim rakibimdir; o zaman onun söylediklerinin tersi doğrudur” şeklindeki düz mantıklar. Bu mentalite sürekli sloganlar peşinde koşuyor; mantık ve aklın kurallarıyla da zerre kadar ilintisi yok.
Bir kere bir düşünce veya görüş, tamamıyla doğru olabilir, tamamıyla yanlış olabilir. Ya da bir kısmı doğru bir kısmı yanlış olabilir. Bunun tespiti ancak onun detaylarıyla irdelenmesi sonucu ortaya çıkacaktır. Ama maalesef hiç kimsenin o kadar bekleyecek vakti yok. Hemen damgayı yapıştırıyor ve hükmü veriyor. Sosyal medya bu tür damgalama ifadelerinden geçilmiyor. Buradaki özdeşleştirmeler de yine düz mantıkla yapılıyor.
Gerçekten bilgi sahibi olan, bilgiye değer veren, öncelikle bir konuda hüküm verirken kendisinin yeterli olup olmadığını, meseleyi doğru anlayıp anlamadığını sorgular. Ama herkes bilgisinden o kadar emin ki. Diğer yandan dini metinleri doğru anlayıp anlamadıklarını da hiç sormuyorlar. “Allah şöyle dedi”, “Peygamber böyle dedi” diye kendi anladığını belirtiyor. Halbuki herkesin okuduğundan anladığı, gerçekten Allah’ın muradının kendisi midir? Bundan nasıl emin olunuyor? Hz. Ali’ye atfedilen sözde olduğu gibi “Kur’an konuşmuyor, konuşturuluyor.”
Aliya İzzetbegoviç, gerçekten çok önemli eseri olan Doğu ve Batı Arasında İslam’da, eğer sosyalizmin hepsi yanlıştır derseniz, İslam’ın da bir kısmı yanlıştır demiş olursunuz” diyor. Bu cümleyi söylediğimizde bazıları, “ne yani batılda hakikat mi aracağız” cümlesini popüler bir biçimde bize söylüyorlar. Olaylara öyle bakmak, kendisinden başkasını görmemek anlamına gelmektedir.
Bu sözün anlamı; size söylenen her cümleyi, bu cümlenin ifade ettiği anlamı ve içinde barındırdığı hakikati analiz ederek alın demektir. İşte bu mentaliteyle muhatap dinlenmediği için maalesef ülkemizde yaşanan bir sağırlar diyaloğu olmaktadır. Birisi size bir yanlışınızı söylediğinde, hakikat ölçülerine göre bunu tekrar tartmak ve yanlışsa düzeltmek gerekiyor. Ama bu, “senin de şu yanlışın var” denilerek karşılıklı atışmaya dönüşüyor.
Tabii bu bir diyalog olmaktan ziyade atışmaya dönüştüğü için, tartışmalardan verimli sonuçlar elde etmek de çok olası görünmüyor. Dolayısıyla tartışmanın metodolojisini değiştirmek, zihniyeti düzeltmekle belki o verimlik elde edilecektir. Suçluya taş atmaya çok hevesli güruha Hz. İsa şöyle demişti: “İlk taşı bu suçu işlemeyen atsın.”