Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.87
Gram Altın
2428.83
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Duyularımızla algıladığımız her şey değişiyor mu?

Aristo, Antik Yunan düşüncesinin en önemli iki filozofundan biridir. Onun kevn (oluş) üzerine ileri sürdüğü görüşlere göre eşya, başka bir ifade duyularımızla algılayabildiğimiz her şey değişiyor.

İslâm felsefesi geleneğinde Aristo’yu benimseyenlerden biri Keykâvus’tur. Oğlu Gilan Şah’a hitaben yazdığı Kâbusnâme adlı eserinin 44. Bölümünde Keykâvus da Aristo’nun bu konudaki görüşlerine benzer görüşler ileri sürer. Bu tür felsefi bir konuda söz söyleyebilecek bilgi birikimine sahip değilim. Dolayısıyla bu hususta herhangi bir söz söyleyemem. Ancak Keykâvus’un Miladi 1082 yılında yazdığı söz konusu eserindeki nasihatlerin değerinden bir şey kaybetmediğini ve değişmediğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Hem bu iddiamızı ispatlamak hem de böyle bir eserden haberi olmayanları haberdar etmek için bugünkü yazımda, Keykâvus’un eserinde yer alan nasihatlerden birkaçını dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Yaklaşık bin yıl önce oğlu Gilan Şah’a hitaben yazdığı eserindeki bu nasihatler, o gün olduğu gibi bugün de daha ileri bir toplum düzeninin oluşturulması için büyük önem arz eder. Bu nasihatlerden bazıları için İlyasoğlu Mercimek Ahmed tarafından Farsçadan tercüme edilen ve Atilla Özkırımlı tarafından sadeleştirilen Kâbusnâme sayfalarında dolaşalım:

Sabah kalktığında zenginlikte senden yukarıda olanlara bakıp üzülme; senden yoksul olanlara bakıp şükret.

Akıl ve bilgiyle zenginlik elde edilebilir ama zenginlikle akıl ve bilgi elde edilemez. Eğer aklın var ise bir hüner öğren.

Kişinin büyüklüğü ve değeri soy sop ile değil akıl ve edep iledir. Eğer soydan gelen cevherin yok ise sonradan elde edilmiş hünerin olsun.

Bütün hünerler içinde söz söylemekten daha iyi hüner yoktur. Sözün yerini bilmedikçe söyleme ve zahmetini artıracak sözden uzak dur.

Kalabalık içinde kimseye nasihat verme. Çünkü halk içinde birine nasihat vermek onun ayıplarını ortaya koymak gibidir.

Başkalarının dert ve kaygılarına sevinme ve senden zayıf olanlara zulüm etme, adalet göster.

Nankör kişiye iyilik etme. Çünkü çorak yere tohum ekersen ürün vermez. Ama layık olana da iyiliği esirgeme. İyilik ettiğin kişinin gönlü ne kadar huzur bulursa senin de o kadar huzur bulur.

İster kaygılı ister sevinçli ol, kaygını ve sevincini öyle kimselere söyle ki kaygılandığında seninle kaygılansın, sevindiğinde seninle sevinsin.

Öfkelenenlerden olma. Eğer bir kimse öfkeyle sana bir şey söyler ise ona yumuşaklıkla cevap ver ama ahmaklara cevap verme. Böylelerine verilecek en iyi cevap susmaktır.

Yabancı biriyle arkadaş olduğunda gönlüne şüphe düşer ve ondan soğursan hemen ayrıl. Çünkü gönül kuşkuya düştüğünde sıkıntıya girer.

Halkın adını, sanını, malını ve mülkünü gözleme, bilgisini ve hünerini gözle. Bilgisiz ve hünersiz olmamaya çalış. Ayrıca bil ki ilim ve hüner öğrenmenin yaşı ve zamanı olmaz.

Kötü huylardan ve kötülük yapmaktan utanmak gerekir. Ancak iyiliğe sebep olacak şeylerden utanma. Çünkü utanma yüzünden kişi pek çok şeyden mahrum kalır.

Senden bir şeyler umana sitem etme ve yaptığın iyiliği başına kakma. Çünkü senden umudu olana sitem etmek, ben de umucuyum demek olur.

Daima halim ol, yavaş ve yumuşak ol. Ama çok yumuşak ve çok mütevazı olma ki seni sömürmesinler.

Sınanmış, iyi ve şefkatli dostların sana nasihat verdiklerinde reddetme. Böyle dostların ziyaretine yalnız iken git ki verdiği nasihatin sana faydası olsun.

Başkasına fikir danışmayı ayıp sayma. Rey benim reyimdir, başkası doğru olanı ne bilir deme ve kendi bildiğinle hareket etme. Çünkü danışmaya önem vermeyen ve sadece kendi bildiğini yapan kişi pişman olur.

Doktor hastalandığında kendini tedavi edemez ve bilgisi kendine fayda vermez. Bir başka doktordan yardım alması gerekir. Sen de bir konuda sıkıntı yaşarsan uzmanına danış.

Bilgin ve hünerin ne kadar çok olursa olsun söz ehlinin yanında edebini takın. Söz söylemek istediğinde de sözün yerini ve söz söylemenin usulünü bilerek söyle.

Ne kadar temiz, arı ve duru gönüllü olursan ol kendini övme. İyi bil ki kişinin kendi hakkındaki tanıklığı geçersizdir.

Kâbusnâme’den aldığımız bu nasihatleri okuduğumuzda eserin yazıldığı Miladi 1082 yılından günümüze dek geçen süre zarfında gündemdeki konuların pek de değişmediğini söylememiz doğru değil mi?

O hâlde duyularımızla algılayabildiğimiz her şey değişse de gündemimizi meşgul eden konular ve çözüm önerileri hep aynıdır.