Duygular niçin kontrol edilmektedir?
Romantik ilişkiler, bireyler arasında gelişen
tutkuların, bağlılıkların ve yakınlıkların birleşiminden oluşan duygusal
ilişkiler olarak anlaşılmaktadır. Romantizm, salt bireylerin duygularından
ibaret bir hal değildir. Romantizm, bireysel bir duygu hali olmanın ötesinde
bir sosyal inşa durumudur. Romantizme dair her şey, duygularımızın,
evliliğimizin, cinsel ilişkilerimizin anlamı ve yapılanması sürekli olarak
regüle edilmekte ve yapılandırılmaktadır. Romantizmin regüle edilmesi ve
yapılandırılması, mülkiyetin üretimi, dağıtımı ve tüketimiyle yakından
ilişkilidir. Kültürlerde insanların bedenleri, cinsel yaşamları ve
romantizmleri biyolojik olmanın ötesinde sosyal, kültürel ve ekonomik bir güç
olarak anlaşılmaktadır. İnsanların duygusal yaşamı, onların estetik, siyasal,
ailevi, toplumsal ve ekonomik hayatlarından ayrı düşünülemez. Cinsellik ve
romantizm, güçtür. Bu güç, çok erken yaşlardan itibaren toplum ve kültür
tarafından kontrol edilmekte, sınırlanmakta ve mülkiyet başta olmak üzere
ekonomik ve sosyal yapıya uygun hale getirilmektedir.
Malinowski’nin Trobriandlılar etnografisinde
Trobriandlılar arasında anaya dayalı bir toplumsal düzen bulunmaktadır.
Trobriandlılar, anasoylu, babayanlı bir toplumdurlar. Erkek ve kadınlar
arasında iş bölümü vardır. Erkek asla yemek pişirmemektedir. Suyu sadece
kadınlar temin etmekte ve başlarının üzerinde taşımaktadırlar. Birçok eşi
olduğu için reisin ayrıcalıkları vardır. Erkek evlendiğinde kadının ailesinden
birçok hediye almakta ve ekonomik güç kazanmaktadır. Erkek ağır işlerde
çalışmakta ve bu durum büyülere de yansımaktadır. Erkek, av, savaş, kano
yapımı, kara büyü gibi büyüleri yapabilmekte, gebeliğe ve dişi cadılığa ilişkin
büyüler ise kadına bırakılmaktadır. Güzellik, aşk, özel bahçe büyüsü gibi
büyüler de kadın ve erkek tarafından yapılabilmektedir. Trobriandlılar arasında cinsel ilişki çok
erken yaşlarda gerçekleşmekte, çocuklar çalılıklar arasında aşk oyunları
oynamakta, evcilik ve ana-babalık oyunları oynamaktadırlar. Kızları ve erkekleri
değişik yaş basamaklarına ayıran Trobriandlılar, evlilik öncesinde kadın-erkeğin
birlikte yemek yemesine olumlu bakmamakta, beraber yemek yemeyi, evliliğe
hazırlık olarak görmektedirler. Evlilik armağanları, erkeğe ekonomik güç ve
yarar sağlamaktadır. Evlilik ilişkisi, aslında ekonomik bir ilişkidir. Reis,
oğullarını kuzenleriyle evlendirmek suretiyle onların itibarlı ve avantajlı
statülerinin devamını sağlayabilmektedir. Trobrandlilar, aile şerefine ve
yiyecek teminine çok önem vermektedirler. Boşanmak istediğinde kadın kendisine
aiit her şeyi alıp kocasının evinden ayrılmakta, annesinin veya bir kadın
akrabasının evine yerleşmektedir. Erkek, kadını boşanmadan vazgeçirmek için ona
hediyeler yollayabilir. Boşanmada kararlı olan kadın, hediyeleri reddeder.
Malinowski’nin etnografik çalışmasında Trobriandlıların cinsellik, evlilik ve
romantizm gibi konularda bizim gibi benzer örüntülere sahip olduklarını
göstermektedir. Trobriandlıların cinsel yaşamı,
mülkiyet ilişkileriyle bağlantılı ve ona bağımlı bir kurumdur.
Birçok kültürde çok erken yaşlardan itibaren ataerkillik çerçevesinde bir romantizm,
evlilik ve duygu çerçevesi
oluşturulmaktadır. Evlilik dışında cinsel ilişkiye izin verilmemektedir. Erkeğin
yemek gibi ev işleri yapılmasına izin verilmemekte ve ev işi yapan erkekler
küçümsenmektedir. Çok erken yaşlardan
itibaren oynanan evcilik oyunlarıyla kadın ve erkek rolleri empoze edilmektedir.
Kadın, büyük ölçüde erkeğe ait özel mülkiyet olarak düşünülmektedir. Namus ve
şeref kavramları, kadını erkeğin özel mülkiyeti ve malı olarak gören
anlayışların sonucudur. Romantşizm ve hazzın olabildiğince gizlenmesi ve
bastırılması hedeflenmektedir. Evliliğin
ailenin mallarının parçalanmasına izin vermeyecek şekilde yapılması
önemsenmektedir.
Ataerkil haz ve tatmin kurgusunun çok doğal
olduğuna dair bir anlayış her iki
kültürde de bireylere empoze edilmektedir.
Bedenlerimiz, duygularımız, hazlarımız ve romantizmimiz mülkiyet ve güç
ilişkilerine uygun bir şekilde sosyal ve kültürel otoriteler tarafından
şekillendirilmekte ve kısıtlanmaktadır. Ataerkil egemenlik, mülkiyetin üretimi,
dağıtımı ve tüketimi ilişkilerine sindirilmektedir. Geleneksel yasak ve
tabularla, aslında mülkiyetin üretimi, dağıtımı ve tüketimi belirlenmekte ve
kontrol altında tutulmaktadır. Romantizmin, hazzın ve duygusal doyumun kontrol
edilmesi, ataerkilliğin ve güç ilişkilerinin mülkiyet ilişkilerindeki
yansımasıdır. Ataerkil tahakküm,
kültürlerin çoğunda en yaygın ve etkili ideolojidir. Duygusallığın ve
romantizmin bir başka insanı domine etmek olarak tanımlanması, aslında domine
edilmek şeyin mülkiyet ve güç olduğunu göstermektedir.