Duyarlılık olarak sanat
Sanat, duyum ve duyarlılık tecrübesidir. Sanatı derinliğine yaşayanlar, sıra dışı bir şekilde üzüntüyü, neşeyi, coşkuyu, tutkuyu, ümitsizliği derinliğine yaşarlar. Herkesten daha fazla arzu etme, herkesten daha fazla coşku duyma, herkesten daha fazla üzülme sanat duyarlılığına ve duyumuna sahip kişilere has özelliklerdir. Sanat, ruhumuzda dalgalar, alt üst oluşlar yaratmakta, bedenlerimizi ve ruhlarımızı en derin zerrelerine kadar sarsmaktadır. Sanatın varoluşsal gücü, varlığımızı her zerresiyle uyarmasından, duyumsamasından ve duyarlı hale getirmesinden kaynaklanmaktadır. Estetik, duyarlılıktır. Duyarlılaştırmayan bir sanat ve estetik, sahte, yapay ve sığ bir üründen başka bir şey değildir. Sanata bakarken duyarlılaştırıp duyarlılaştırmadığına bakmak lazımdır.
Sanatın ve sanatçının derin
duyarlılık düzeyi, onu karanlık, üzüntü ve çürüme karşısında çok daha hassas
hale getirmektedir. Sanatçı insan, utangaç, çekingen ve yalnızdır. Çoğu zaman yüksek
duyarlılık düzeyi, kişinin depresyon düzeyinde altüst oluşlar yaşamasına neden
olabilir. Özellikle sanat duyarlılığına sahip bireyler, kaba, kırıcı, yoz ve
dar bir zihniyetin hâkim olduğu toplumlarda ve kültürlerde çok kolaylıkla
depresyon ve çöküntüye maruz kalabilirler. Kaba, ahlaksız, saldırgan ve çürümüş
bedevi toplumlar ve kültürler, sanat duyarlılığına sahip değildirler. Sanat,
duyarlılık, bilgi, umut, tutku, aşk adına ne varsa her şeyi yağmalamak, yıkmak
ve yozlaştırmak bedevi toplumların ve kültürlerin ana karakteristiğidir. Bedevi
toplumlarda ve kültürlerde sanat yaratılmadığı gibi, bu toplumlar sanat
karşısında gözleri, kalpleri ve kulakları mühürlenmiş duyarsız, ölü ve yoz bir
durumdadırlar.
Sanatçı duyarlı olduğu için
yaratıcıdır. Sanatta duyarlılık ve yaratıcılık birlikte gitmektedir. Duyarlılık
olmadan yaratıcı olmak mümkün değildir. Sanatçı insan, toplumu ve doğayı
tecrübe ettikten sonra kendine doğru çekilir. Yaşadığı ilişkileri, ilgileri,
arzuları ve tecrübeleri yaratıcı süreçler içinde duyarlı bir şekilde yeniden
ele alır, duygusal dinginlik ve duyarlılık içinde düşlerini, duygularını ve düşüncelerini
yeniden oluşturur. Kişinin duyarlılığı derinleştikçe, yaratıcılığı ve
üretkenliğinin derinliği ve sarsıcılığı artmaktadır.
Müzisyenler, şairler, ressamlar,
ozanlar, heykeltraşlar, edebiyatçılar, tiyatrocular ve artistler ve diğer sanat
dallarında faaliyet gösteren bireyler, utangaçlığı ve üzüntüyü çok yoğun yaşarlar.
Bazen yaşadıkları duygular ve duyarlılıklar, onları yerlerinden kımıldayamaz
hale getirir. Sanatçının yaratıcı ve duyarlı kişiliği, düz bir çizgide
ilerlemez. Sanatçının kişiliği, ruhu
ve bedeni derin dehlizlerden, komplekslikten, çelişkilerden ve çatışmalardan
oluşur. Sanatçı, içindeki ateşi canlı
tutmak için radikal olur, çatışır,
yenilir, yıkılır, tutarlı olmak yerine çelişkilerini sonuna kadar yaşar ve
onlarla yüzleşir. Sanatçı, sürekli olarak kendisiyle ve doğayla yüzleşme
duyarlılığı içindedir. Kendisiyle ve dünyayla sürekli olarak yüzleşmeyen ve
çatışmayan sanatçının yaratıcı süreçler yaşaması neredeyse imkansızdır.
Sanatçının uyuma ve huzura ihtiyacı yoktur. Sanatçının, ekmek ve peynir gibi
huzursuzluğa, farklılığa, çelişkiye ve çatışmaya ihtiyacı vardır.
Sanat duyarlılığına sahip
kişiler, çoğu zaman göründükleri gibi değildirler. Dışarıdan çok mutlu ve rahat
gözüken bir sanatçı, iç dünyasında derin acılar ve huzursuzluklar yaşıyor olabilir.
Bazen bir sanatçı, dünyadaki en neşeli ve eğlenceli kişi görüntüsü verebilir.
Sanatçı bir kişilik, mutluluğu, öfkeyi, üzüntüyü, sevinci ve bütün duygularını
sürekli olarak yoğun olarak yaşama potansiyeline sahiptir. Sahnede coşkulu bir
gösteri yapan bir sanatçı, sonra da yoğun bir şekilde kendi kendisiyle baş başa
kalabilir. Sanatçı, zıtlıkları arka arkaya veya birlikte yaşayabilir.
Sanatçının duyarlılığı, yoğun ve derindir. Sanat, bizi hayata, insana ve doğaya
karşı duyarlı yapmaktadır. İnsan, doğa ve insan dışında bizleri başka şeylere
bağımlı yapan eserler ve tecrübeler, sanat olmadığı gibi, duyarlılıkta
değildirler. İnsanı silikleştiren ve silen her şey, vahşet ve barbarlıktır.