''Duyar Kasmak!''
Sokağın ve sosyal medyanın ayrı bir dili var.
Her ikisinden de yoğun beğeni alan “de-yiş”: Duyar Kasmak.
Anlamını bilirsiniz;
Bazı konularda pek de öyle hissetmediği halde, “duyarlıymış” gibi yapmak suretiyle “reyting” çekmeye çalışmak!..
Geçtiğimiz günlerde, bir kendini bilmezin bir gariban yaşlıyla dalga geçme görüntüleri sosyal medyaya düşünce, müthiş bir “duyarlılık” iklimi oluştu.
Yaşlıya saygısızlık üzerine nice “bent, beyit” döktürüldü ve kendini bilmez şahsa nice “küfür” yağdırıldı.
Kendini bilmezin “sosyal medyadan gelen tepkiler üzerine” gözaltına alınması ve iki haftalık ev hapsinin yanı sıra haftada iki kere “huzurevi ziyaret etme cezasına” çarptırılması da bolca alkış aldı.
Milyonlarca vatan evlâdı, bu vesileyle “yaşlılara” ne denli saygı ve sevgi gösterdiğini ispatlamakla kalmadı…
“Huzurevi ziyaret etme cezası”nı “çok yerinde” bulmak suretiyle bu alandaki görevini de yerine getirmiş oldu.
O yaşlıları huzurevlerine kimlerin attığını soran “vicdanlarımızı” da bastırmış olduk böylece, güzel şey!..
O kendini bilmeze kızanların ve “cezaları” alkışlayanların kahir ekseriyeti “özel hayatlarında” yaşlıya ne kadar hürmet ettiklerini pek düşünmemişlerdir herhalde; nasıl düşüneceksin, baksana hallere:
“Virüs korkusundan” üç buçuk!..
Bütün tedbirleri almaya evet, panik havasına hayır…
Bu ayrı mesele; bir de “yaşlıları” ne denli tahkir eden yayınlar yapıldığını görmedik mi?..
Sokağa çıkma yasağının ilân edildiği gün hemen harekete geçen “kanal”izasyonlar, evlerinin önündeki taşlara oturarak nefes almaya çalışan “yaşlıları” nasıl da damgaladılar; ekrana çıkmak istiyorlar mı istemiyorlar mı, sorma ihtiyacı hissetmeden!..
Evde huzurları var mı yok mu, anlamaya çalışmadan!..
İçlerine helva sıkıştırdıkları ekmeklerini yemeye çalışan yaşlı amcaların, teyzelerin başlarına dikilerek “büyük büyük öğütler veren” tipler gördük ekranlarda, “suçlu avı” gibi bir şey!..
Ekranlarda çokça görürüz; Şöyle giyimi kuşamı yerinde, kalantor tipli vatandaşlarla mutlaka “siz”li konuşulur…
Karşıdaki “sıradan vatandaş” ise…
Tarz değişir…
Mikrofonu tutan şöyle bir yayılır ve “üstten” tavırlarla “Sen”leri sıralar!..
Bir “köylü”ye “siz” diye hitap edildiğini görmemişsinizdir herhalde, gördüğünüzde haber verin lütfen!..
Gelelim şu “Huzurevini Ziyaret Cezası”na…
Gerçekten de “ceza” gibi, sadece o kendini bilmez için değil; “anasını, babasını” huzurevine “atan” nice vatan evlâdının “arada bir” ziyareti bile “ceza” olarak gördüklerini orada kalanlardan işitebilirsiniz[S1] [S1]!..
Çoğu ziyaretçiye hasret nice yaşlı var oralarda;
Kahir ekseriyeti çoluk çocuk, hatta torun torba sahibi...
“Bir ben beş çocuğa baktım, beş çocuk bir bana bakamadı!” diyen nice yaşlı.
İnsanoğlu acayip oldu… Şimdilerde “kreş modası” veya “mecburiyeti” hayli yaygın; bebekler, hava kadar, su kadar muhtaç oldukları “anne” ve “baba” şefkatinden, güveninden mahrum bir şekilde büyütülüyorlar umumiyetle.
Milyon “kreş annesinin” bir anne etmeyeceği bilinir ama, kahrolası kapitalizm bunu da yaptırır bize, çocuklarımızı bile “huzurevi”ne attırır!..
Bir gün bir virüs gelecek, bizi eve kapatacak da, bebeklerimizle birlikte olacağız…
Ne dünya!..
Bu “coronavirüs” gündeminin bize gösterdiği:
Çocuklar ile anneler, babalar, nineler, dedeler arasındaki mesafe iyice açılacak.
Bilgisayara takla attırmayanın devre dışında kaldığı, daha da fazla kalacağı bir süreçteyiz.
Boşanma oranları hızla artıyor ve evlenmeler hızla azalıyor; dedeler ve nineler de bitecek bu gidişle!..
Buna karşı tedbir…
Alabilir miyiz acaba?..
Neyse…
Bu kadar derinlere girmenin vakti değil.
İyisi mi duyar kasalım:
“Bir gariban yaşlı ile dalga geçmeye cür’et eden kendini bilmeze” bir “küfür” daha göndermek ne iyi gider, şu kavanoz dipli dünyada!