Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2501.00
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Ağustos 2021

Dut Ağacı

İster isen almağa hikmet kitâbından sebak

Hâme-i kudret ne yazmış safha-i eşcâra bak

(Hayâlî Bey)

1986 yılı idi. Ben henüz çocuk idim. Yaşadığım şehre yaklaşık 100 km uzaklıkta bir ilçemiz ve bu ilçemize 5 km mesafede bir köyümüz var idi. Hiç unutmam ulaşım vasıtalarının çok az olduğu o yıllarda köyümüz ve bağlı olduğumuz ilçe arasında vasıta olarak daha ziyade at ve eşek kullanılırdı. Bir sabah bineğimizi aldık ve babamla birlikte ilçeye doğru yola koyulduk. Bir mezarlığın önünden geçerken babam bineği durdurdu ve hürmetle kabir ehline selam verip bir kabrin yakınlarında durdu, derin bir huşu ile Fatiha okudu. Bir süre gözleri uzaklara daldı. Sonra birden haydi evlat, vakit insanın en değerli malıdır; devam edelim, dedi. Bineğe beni bindirmiş kendisi ise yürüyordu. İlçeye giden yol ayrımına geldik. Karşıya geçtik ulu bir dut ağacının önünde durduk. Babam dut ağacından birkaç dut aldı bana uzattı ve sonra kendisi yedi. Dut ağacının gölgesinde biraz dinlendikten sonra ayağa kalktı ve dut ağacına dönerek ellerini açtı bir Fatiha okudu ve içtenlikle ellerini yüzüne sürdü. Şaşırmış idim. Ölenlerin ruhunun şad olması için okunan fatihanın bir dut ağacına karşı okunmasına bir anlam verememiş lakin utancımdan babama bunun sebebini de soramamış idim. İlçeye vardık, alışveriş yaptık ve köyümüze dönerken babamın aynı ritüelleri tekrarladığını gördüm. Yol boyu babamın bu davranışının hikmetini düşündüm. Eve vardığımızda biraz dinlendikten sonra babama mezarlıkta okuduğu fatihanın aynısını bir dut ağacına selamsız okumasının sebebini sordum. Gülümsedi. Otur da anlatayım dedi. “Kabristanda durdum ve orada yatan mevtalara selam verdim. Sonra babamın kabrine yaklaştım ve fatiha okuyup dua ettim. Bu inancımın bir gereğiydi. Sonra yol ayrımındaki dut ağacının gölgesinde dinlendik ve duttan yedik. O dut ağacını rahmetli deden dikivermiş idi. Buradan geçen yolcuların, kuşların, böceklerin dut ağacının gölgesinden ve meyvesinden istifade etmesini arzulamış idi. Biz de istifade edenler arasında idik bu sebeple ruhuna bir fatiha okudum” dedi.

Birkaç yıl sonra evimizin önüne babam da bir dut ağacı dikti ve yıllar sonra köyümüzün yaşlı kadınlarının o dut ağacının altında oturduklarını, gölgesinden ve meyvesinden istifade ettiklerini gördüm. Kıymetli okur, dedem ben doğmadan önce vefat etmişti. Daha sonra babam da vefat etti. Lakin hem dedemin diktiği dut ağaçları, hem de babamın diktiği dut ağaçları duruyor. Hala gölgesinden ve meyvesinden insanlar ve hayvanlar faydalanıyorlar.

Ormanlarımızın cayır cayır yandığı bu yaz mevsiminde bir fidanı toprakla buluşturmanın nasıl bir değer olduğunu daha iyi anlıyorum simdi. Gölgesi, meyvesi, yaprağı, kütüğü, dalı, budağı, odunu hepsi CANLI varlıkların yararlandığı bir değer. Ağacın duruşu bile sanat ve hikmetle doludur ki bu sebeple Hayâlî Bey ne hoş söylemiş:

İster isen almağa hikmet kitâbından sebak

Hâme-i kudret ne yazmış safha-i eşcâra bak

(Hikmet kitabından ders almak istersen ağaçlar sayfasında‚ Kudret kaleminin ne yazdığına bak.)

Sermayesi olmayan millet, kıymeti bilinmeyen nimet, ağacı olmayan toprak zillette mahkumdur. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethettikten sonra şehrin her tarafına ağaçlar diktirmiş, hatta kendisi de bizzat bu faaliyete katılmıştı. Ağaca zarar verenleri şiddetle cezalandıran Fatih Sultan Mehmet, elbisesi ağaca takılan kimsenin o ağacı kesmemesi ve elbise bedelinin ödenmesi için vakfiye bile kurdurmuştu.

Okul, cami, çeşme yaptıracak maddi güce sahip olamayabiliriz ama Kainatın Efendisi’nin ifade buyurduğu üzere sadaka-i cariye olması hasebiyle bir ağaç dikebilir ve bizden sonraki nesillere hediye edebiliriz. Biz gittikten sonra şu fani dünyadan, diktiğimiz fidanın dallarına dualar takip bizlere hediye olarak gönderenler olacaktır elbet. Velev ki köyümüzün kuşları bile olsa.