DÜŞÜNME, İFADE VE ÖZGÜRLÜK
Her birey, insan olmasından dolayı
onur, özgürlük ve özgünlük sahibidir. Özgür ve onurlu bireyler olarak her
insanın, düşünceleriyle ve davranışlarıyla insanlık tecrübesine felsefe, sanat, bilim, edebiyat, medya, eğitim, müzik başta olmak üzere bütün
alanlarda katkı yapma hakkı vardır. Düşünce ve ifade özgürlüğü, bireyin bütün insanlardan
bağımsız olarak kendisine özgü düşünceler,
ifadeler ve yorumlar geliştirmesini ve ifade etmesini içermektedir.
Düşünme ve ifade etme özgürlüğü, bireyin her açıdan diğer bireylerden farklı
olma hakkından ve özgürlüğünden kaynaklanmaktadır.
Düşünmenin ve ifadenin özgür olması için
kişinin, bütün korkulardan ve kaygılardan bağımsız olarak yeni fikirler
ürettiğinde kendini güvende hissetmesi gerekmektedir. Cezalandırılma, tehdit edilme, öldürülme,
işkence, dışlanma korkusu yaşayan kimseler,
düşünme ve ifade özgürlüklerini kullanamazlar. Korkunun, tehdidin ve
cezalandırılmanın egemen olduğu bir kültürde ve toplumda, düşünme ve ifade
özgürlüğünün olması mümkün değildir. Korkunun egemen olduğu kültürlerde,
fikirler ve düşünceler özgürce üretilmez,
tartışılmaz ve geçerliliklerini test etmek için pratiğe konulamazlar.
Korkunun egemen olduğu kültürlerin asli karakteri despotizm, şiddet, tehdit ve
vahşettir. Düşünme ve ifade özgürlüğü, bütün özgürlüklerin kaynağıdır. Düşünme
ve ifade özgürlüğü sayesinde bireyler,
iletişim, örgütlenme, ekonomi,
sanat, eğitim ve diğer alanlardaki özgürlüklerini kullanabilirler.
Düşünme ve ifade özgürlüğünün varlığı sayesinde demokratik bir kültür
oluşabilir. Düşünme ve ifade özgürlüğünün yokluğu durumunda despotizm, baskı ve vahşet gelişmektedir. Medeniyet,
düşünme ve ifade özgürlüğünün eseridir. Düşünme ve ifade özgürlüğünü inkâr eden
kültürler ve toplumlar, vahşet üreten barbarlardır. Düşünmek, eleştirmek, sorgulamak, ifade
etmek, insanca davranmaktır. Eleştirtmemek, sorgulatmamak, susturmak, linç
etmek, cezalandırmak, tehdit etmek barbarlıktır ve vahşettir. Başkalarının
kalıblarına ve kabullerine göre yaşamayı bireylere dayatan yaklaşımlar, düşünme
ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmak için her türlü akıl dışı, ahlak dışı ve
hukuk dışı yola başvururlar.
Kurumların, kişilerin, kaynakların,
kalıbların tartışılmaz, mutlak doğru,
eksiksiz ve mükemmel olarak dayatıldığı kültürlerde ve toplumlarda düşünme ve
ifade özgürlüğü yoktur. Eleştirilmeyecek, sorgulanmayacak ve tartışılmayacak
hiçbir kişi, kurum, kaynak ve kalıb yoktur. Bazı kişileri, kurumları,
kaynakları düşünme ve ifade özgürlüğünün dışında tutarak onları dokunulmaz ve
tartışılmaz hale getirmek, aslında düşünme ve ifade özgürlüğünün yok edilmesi
anlamına gelmektedir. Düşünme ve ifade özgürlüğü, insanın vazgeçilmez ve
kısıtlanmaz hakkıdır. İnsanlık kültürüne ait hiçbir kurgu, kabul ve tecrübe, düşünme ve ifade
özgürlüğünün üstünde, dışında ve ötesinde değildir. İnsana dair her şey,
eleştiriye tabidir. Bazı insanları, kabulleri ve pratikleri, tartışılmaz ve eleştirilmez kabul etmek, en
korkunç akılsızlık ve ahmaklıktır. Akıl, her şeyin sorgulanmasını gerektirmektedir.
Düşünme ve ifade özgürlüğü, söylenemeyeni söylemek, dokunulmayana dokunmak,
düşünülmeyeni düşünmek ve ifade edilemeyeni ifade etmek demektir. İnsanlık tarihinin
bütün aşamalarında gelmiş geçmiş bütün kişiler, kurumlar, kaynaklar ve
uygulamalar, her açıdan eleştirilebilirler ve sorgulanabilirler. Bireyin,
hiçkimsenin kabullerini kayıtsız şartsız kabul etme zorunluluğu yoktur. Düşünme
ve ifade özgürlüğü, toplumda baskın olan
kabullere aykırı yeni fikirlerin var edilmesini içermektedir. Çoğunluğun
benimsediği fikirlere ve kabullere aykırı fikirlere ve yorumlara izin vermemek,
aslında totaliteryanizmdir.
Fikirler, inançlar, kabuller,
kurumlar, kişiler, kaynaklar, kutsal ve
tartışılmaz değildirler. Bütün kaynaklar, kişiler, kabuller, okunmak, düşünmek, sorgulamak ve
eleştirilmek için vardır. Sorgulanamaz ve eleştirilemez olarak kabul edilen her
şeyin, insanla, hayatla ve doğayla hiçbir ilişkisi, ilgisi ve iletişimi yoktur.
Düşünme, sorgulama, eleştirme, tartışma ve yorumlama sayesinde kişiler,
kurumlar, kaynaklar ve kalıblar, insanla ve hayatla ilişkili, ilgili ve
iletişimsel bir nitelik kazanmaktadırlar. İnsanı ve hayatı değiştirecek tek
şey, akıl, eleştiri, düşünme ve ifade etmedir. Korunması gereken, düşünme ve
ifade özgürlüğüdür. Hiçbir düşünce, kabul ve ideoloji, özel olarak korunmamalıdır.
Kendisini eleştiriye ve düşünmeye kapatan
bütün inançlar, kurumlar, kaynaklar, kalıblar ve kişiler, kendilerinin yeniden
şekillendirilmelerini ve içeriklerinin yenilenmesini reddetmektedirler.
Eleştirinin olmadığı yerde, yenilik, değişim ve dinamizm yoktur. Modern dünyada eleştirel akılla her şeyin sorgulanmasını
her bireyin hakkı olarak gören düşünme ve ifade özgürlüğü şeklinde büyük bir
kazanıma sahip bulunuyoruz. Düşünme ve ifade özgürlüğü, hiçbir şey uğruna feda edilemez. Düşünme ve
ifade özgürlüğü sözkonusu olduğunda, her şey teferruattır. Düşünme ve ifade
özgürlüğünün yokluğu, aklın, adaletin ve ahlakın yokluğu anlamına gelmektedir.