Dolar (USD)
35.34
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
3008.77
BIST 100
9972.03
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 May 2024

​Düşünceye konulan ipotek

Düşünce, insanın varlığının anlamını kavrama becerisidir. İnsanın kendine ait olanı kendisinin yönetme ve biçimlendirme sürecidir. Düşünme süreci her zaman sancılıdır. Sancılı olan da kıymetlidir. İnsan yaşamının anlamlı ve her canın kıymetli olmasının en önemli göstergesi belki de hayatın daha ilk aşamasında annenin yaşadığı doğum sancısıdır. Bu sancı ile başlayan bir hayat her zaman değerli ve önemlidir. Bu yüzden her can ve canlı kıymetli ve özeldir.

İnsanın yaşamında da emek sarf ederek elde edilen şeylerin önemli olduğu fikri de buradan gelse gerek. Çaba gösterilerek, acı çekilerek ve bedel ödenerek elde edilenler her zaman daha değerlidir. Bu durumu çok basit bir örnek olan harçlık meselesi ile açıklamak yerinde olacaktır. Bir çocuğun babasından aldığı harçlığı harcaması kendisi için temel anlamda aklına gelen ilk ihtiyacını karşılama dürtüsü olduğu için sonrasını planlayarak harcama işinin hesabıyla zihnini yormaz. Ancak aynı birey harcayacağı parayı kendi emek ederek kazanmış olsa idi o parayı harcamak onun için o kadar da kolay olmayacaktı.

Hayatta karşılaştığımız her olaya ve üzerinde tahayyül ettiğimiz her olguya karşı zihin dünyamızı zorlayarak çözümlemeler yapmak da bulduğumuz çözümleri anlamlı kılar. O vakit bulduğumuz çözümleri uygulama konusunda gönül rahatlığıyla hareket edebiliriz. Başkaları tarafından dayatılan ve hazır bulduğumuz şablon çözümlere ise hep şüpheyle bakar ve bunların ancak günü kurtarmamıza yardımcı olacağını bilmeliyiz. Hazır çözümler yarınlar için kullanılabilir şablon vazifesi göremezler. Ancak bugün de ve bugün için geçerli olan çözümlemelerdir.

Bugün bu temeli oluşturmak ve toplumsal dinamikleri yerinden oynatmak için başına “hazır” kavramı getirilen ürün ve nesnelerle fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik dezenformasyonlara maruz kalmaktayız. Hazır yiyecekler bunun en sarih örneğidir. Annelerimizin emek ederek hazırladığı yemekler yerine hazır gıdaları tercih ederek büyüyen bir neslin öncelikle emeğin kıymetini yitirmeye başlaması da kaçınılmazdır. Burada hazır gıdaların fizyolojik zararlarından ziyade düşünsel, psikolojik ve sosyolojik açıdan neden olduğu sorunlara odaklanmak yerinde olacaktır.

Bugün sistemsel olarak kurgulanan ve karşı karşıya kaldığımız hazırcılık fikrinin bize verdiği fiziksel zarar bireysel bir sorun olarak kalmakta iken düşünce ve fikir dünyamızı temelden etkilemiştir. Fiziksel sorunlar en kötü ihtimalle ilaçlarla tedavi edilebilirken düşünsel sorunların tedavi uzun soluklu ve pek sancılıdır. Hele bir de sistemin en büyük kurgusu ve en güçlü silahı olan teknoloji ve bunun hayatımızı kolaylaştırma adına önümüze koyduğu bir bakıma dayattığı yapay zekâ, karşımızda en büyük sorun olarak durmaktayken işimiz daha da zor bir hale gelmektedir.

Düşünceye ipotek koyan hazırcılık fikri çözüm yerine geçici tatminlerle yetinme yolunu işaret eder. Teknolojinin yanında modern yaşamın ikramı olarak sunulan hazırcılık, hayatımızı kolaylaştırdığını iddia ederek düşünceden yoksun emeksiz ve sabırsız bir şekilde her şeye ulaşabilme dürtüsünü insana aşılarken mesafesiz bir toplum üretmeye başlar. Bu toplumda da anlık çözüm ve hızlı sonuçlar tercih edilerek meselenin irdelenmesi yerine üstünkörü geçilmesine neden olur. Hayatın anlamı ise hazırı tercih etmekle değil düşünmekle anlaşılır.

Hazır gıda misali hazır cevap ve çözümler; derinlikten yoksun, anlamdan soyutlanmış olduğu için üzerinde tefekkür etmekten insanı beri kılar. Bir şeyin sadece göründüğü gibi olduğunu kabullenmeyi gerektirir.

Bugün maalesef hayatımızın planlama, idare ve idame etme sürecini kendi dışımızda var olan bir kurgunun kontrolüne bıraktık. Bir takım kodlarla günümüzü şekillendirirken yarının hesabını yapmak yerine mevcut anlar üzerinden sadece yürüdüğümüz yolda ilk adımı atacağımız çizgiye odaklandık. Hayatın yaşam sürecini sevk ve idare etmek yerine yalnızca idame ediliyor olması gerekliliği fikrine indirgedik. Başına hazır kavramı getirilen kurgunun yaşamaya endeksli ve konforlu konutlarında komutlarla hareket eden nesneleri haline geldik.

Bugün temel sorunumuz düşünme yetimizi yapay zekâya devretmiş olmamızdır. Düşünmenin sancısını unutan insan üretim ve gelişimden lezzet alamaz hale gelmiştir.

Acıyı ve sancıyı en büyük sorun olarak görmeye başladık. Böylelikle emeğin ve yaşamanın insan hayatı için var olan anlamını yitirdik. Bununla birlikte düşüncenin sancısını hissetmemek adına kendimizi sistemin hazırbulunuşluk ırmağına bırakıverdik.

Emeksiz yemek, hazırcılığın başat aktörüdür. Bugün düşüncenin sancısıyla geleceğin inşasının temellerini atmak için sabır ve sebat ile gayret etmekten geri durmamak gerekir. Düşünceye konulan ipotek ancak böyle kaldırılmış olur. Vesselam!