DÜŞTÜK
Düştük… Düşmek acı verir…
Tabii ki düşmek var, düşmek var… Herkes düşebilir, düşmez kalkmaz
bir Allah…
Zenginken yoksul düşebiliriz…
Sağlıklı iken elden ayaktan düşebiliriz… Amansız hastalıklarla
yatağa düşmemiz her an mümkün… Hz. Eyüp (as) misali…
Özgürlüğün tadını çıkarmadan esir de düşebilir, dört duvar arasına
hapse de düşebiliriz…
Ne olduğunu anlamadan saçlarımıza ak düştüğünü görüveririz…
Gençliğin baharında belirsizlikler içinde bunalıma düşenleri
görürüz… Boşluğa düşenlerin başıboş gezindiklerini gözlemliyoruz…
Düşenlerin acısına duyarsız kalmak ne kadar acı verici bir durum
değil mi?
Artık damdan düşenlerin halinden düşenler bile anlamıyor ya da
ilgilenmiyor…
Belki de düşüşlerin en kötüsü gaflete düşmek… Atalete ve rehavete
düşmek… Hevanın peşine düşmek…
Düşünmez miyiz? Peşine düştüğümüz dünya bizi ne hale düşürdü?
Çok aldatıcının tuzağına düştük... Nasıl bir tuzağa düştük ki bir
türlü belimizi doğrultamıyoruz…
Kalplerimize vehen, vesvese, evham ve üretilmiş korkular düştü… Çünkü
huşu ve haşyetten yoksun kalplerin düşeceği hal budur…
Dahası insanın kalitesi düştü… Seviye düştü… Nitelik bozuldu…
Aramızda fitne ve fesat düştü… Nifak ve şikak düştü…
Ya Rabbi ne vefasız bir zamana düştük…
Namerde muhtaç düştük… Kaliteli insanlar ayağa düştü…
Ahlak, namus, ar, haya, edep dibe vurdu… Ne günlere kaldık Allah’ım!
Paranın değeri düşünce paralanıyoruz… İnsani değerler sıfırlanınca
nasıl seyirci kalabiliyoruz anlamıyorum…
Hızla aşınan İslami ve insani değerlerimiz karşısında biz neyin
derdine düştük? Kimin peşine düştük?
Düştüğümüz bu acınası durumdan nasıl kurtulabiliriz? Bu acziyeti
nasıl aşabiliriz?
Evet, şu aziz ümmet bu aciz hale niçin düştü?
Bir, kontrolsüz bir şekilde günahlara düştüğümüz için...
İki, birbirimize düştüğümüz için…
Üç, dünyevileştiğimiz için, yani ölçüsüz bir şekilde dünyanın
peşine düştüğümüz için…
Dört, kalplerimize dünyalık korkular düştüğü için.
Evet, gönlümüze ah-u zar düştü… Hanelerimize feryadı figan düştü…
Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen karamsarlığa düşmedik ve
düşmeyeceğiz… Çünkü yese düşmek en büyük felakettir… Mümine yakışmaz, çünkü
haramdır…
Hz. Yusuf kuyuya düştü fakat karamsarlığa düşmedi… Zindana düştü
umudunu asla yitirmedi…
Biz yüce kitabın öğretisinden öğreniyoruz ki;
Musa bebek gibi Nil’e düşmeden yollar Asiye ile kesişmiyor…
Hacerleyin
Sahraya düşmeden zemzemle ödüllendirilmiyorsunuz…
Firavuni sistemlerden saflarınızı ayırın, Kızıldeniz'e yolunuz
düşsün, Kızıldeniz'in size cadde, Firavun ve ordusuna mezar olduğunu
göreceksiniz…
Yeter ki kalbe imanın kor ateşi düşsün… Firavunun dar ağaçları,
terör yasaları bizleri durduramaz… İman eden sihirbazları görmüyor muyuz?
Yolumuz Sevr’e düşünce anlarız, Allah'ın bize ne kadar yakın
olduğunu…
“Üzülme kuşkusuz Allah bizimledir.”
Ateşi Nemrud’a düşmekten korkar mı İbrahim olan…
Hodri meydan! Hodri meydan!
Yeter ki, biz şehrin en uzak ucundan koşarak gelen delikanlı
olalım… Melekler bizi karşılayacaktır…
Görmüyor muyuz? Gazze’ye 100.000 ton bomba düştü… Fakat Gazze hâlâ
düşmedi ve düşmeyecek…
Allah’ım bahtına düştük…
Ümmet olarak düştüğümüz şu zor durumdan bizleri kurtar…