15 Temmuz 2016’daki
FETÖ destekli hain darbe girişiminin üzerinden 6 yıl geçti. Türkiye’nin
yaşadığı bu büyük travmanın atlatılması kolay olmadı ve elbette ağır sonuçları
oldu. Yargı, emniyet, bürokrasi ve medyanın içerisine sızan alçak bir örgütün
uzantılarını tespit edip temizlemek ve mevcut düzenin hızlı bir şekilde
değişmesini sağlamak kolay bir iş değil. Yaşanan sürecin toplumu ve haliyle
siyaseti dizayn etmesi ise beklenen bir sonuç. Peki 6 yıllık süreçte neler
oldu, toplumda ve siyasette neler değişti?
15 Temmuz’dan önce FETÖ’nün tüm medya ve finans kurumlarının
önünde yatıp kalkan muhalefet, 15 Temmuz’dan sonra siyasetini adı konulmamış
bir ortaklık noktasına getirmeyi başardı. Önce “kontrollü darbe” zehrini kusan,
ardından sivil yönetimin ve yargının elini güçlendiren hamlelere “20 Temmuz
Darbesi” diyen ana muhalefet partisi lideri, 6 yıl boyunca örgüte “biz buradayız”
mesajı vermekten hiç vazgeçmedi. Diğer muhalefet partilerinin de benzer
söylemler ve eylemlerde bulunması ile siyasetin ortak paydası olması gereken
FETÖ ile mücadele, sadece iktidar bloğunun üzerine kaldı. Bu denli kritik ve
ağır bir sorumluluğu iktidar partisi 17/25 Aralık’tan beri zaten taşıyor. Bu
süreçte eksikliklerin ve hataların olduğu da yadsınamaz bir gerçek. Fakat asıl
acı olan husus iktidar bloğunun bugün sadece FETÖ ile mücadele etmemesi.
Türkiye siyasetinin diğer paydaşları, bir miktar oy karşılığında FETÖ’nün pasif
ve kaçak mensuplarının kulaklarına hoş gelen söylemler yapmaktan çekinmiyorlar.
Dolayısıyla Türkiye’de bir terör örgütünü alenen destekleyen meşru bir siyaset
yapısı var. Bu yapı, özellikle yargı kurumları üzerinde kurduğu baskı ile de bu
mücadeleye fazlasıyla zarar veriyor. Örneğin, 2018 yılında çıkarılan ve tüm
kamu kuruluşlarında çalışan personeller için güvenlik soruşturması şartı
getiren Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, aynı yıl Engin Özkoç, Engin Altay ve
Özgür Özel’in başını çektiği 114 CHP’li milletvekili tarafından iptal için
AYM’ye götürmüş ve yasa AYM tarafından iptal edilmişti. Bu konu, bazı CHP’li
Belediyelerde çalışan ve terör iltisakı tespit edilen personeller özelinde
fazlaca tartışılmıştı.
252 şehidimiz ve binlerce gazimizin vatanı savunduğu
destansı bir mücadele sonrasında legal siyaset perdesinin arkasına geçip yine
örgütün isteğiyle, FETÖ adını ağzına almadan yapılan açıklamalar eminim
sizlerin de vicdanını yaralıyordur. 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi sonrasında da;
örgütün verdiği replikleri tekrar eden, yalan ve iftira üzerine kurulu bir
siyaset anlayışı güden muhalefetin daha ne kadar ileri gidebileceğini kimse
kestiremiyor. Verdikleri imaj kulağa ütopik gelmesine rağmen imkansız değil:
Olası iktidarlarında işlerine geri dönen KHK’lılar, Türkiye’ye geri dönen örgüt
elebaşları ve serbest bırakılan darbeci teröristler ile birlikte yönetecekleri
bir ülke. FETÖ ile mücadele noktasında haklı olarak hepimizin eksik bulduğu ve
zaman zaman öfkelendiğimiz hususlardan dolayı iktidarı suçlarken, en başından
beri mücadelenin önünde duran bu duvarı da unutmamak gerektiğini düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi: “Türkiye, böyle bir muhalefeti hak
etmiyor.”