Durmak yok yola devam!
Geçtiğimiz günlerde Uludere-Roboski konulu bir röportaj talebi aldım. Konuşmak istemediğimi nazikçe ifade ettim. Uludere üzerinden birilerinin uluslararası bir operasyon yürüttüğünü ve 34 cana yanmaktan ziyade 34 canı araçsallaştırmaya çalıştıklarını hissediyoruz.
Roboski katliamıyla ilgili, sorumluların ortaya çıkarılmasını, yüreği yanan analarla empati kurulmasını ve katledilen insanlarımızın ailelerinden özür dilenmesi gerektiğini vurgulayan birçok yazı yazdım. Ama birilerinin, ellerine geçirdikleri bu sağlam "koz" üzerinden yürüttükleri medya kampanyası, doğrusu "inandırıcı" gelmiyor.
***
Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşmesini, sola, Kürt hareketine veya CHP'ye değil, Müslümanlara ve Başbakan Erdoğan'a borçlu olduğunu söyleyen vicdanlı aydınlardan Orhan Miroğlu şöyle diyordu yazısında: "Müslümanlar ve üç seçimdir oy verdikleri partiyi alın bir tarafa koyun, Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşmesinden geriye ne kalır Allah aşkına? Müslümanların vicdanını mola vermeden soluk soluğa sorgulayıp duruyorsunuz da, Kemalistlerin ve en büyük katliamlara, cinayetlere hedef olmuş Kürt halkını yönetenlerin vicdanına dönüp neden bir çift söz söylemiyorsunuz? Kürt halkını Ergenekon ve JİTEM davalarından itinayla uzak tutanların, korucu ailelerine karşı gerçekleşen sayısız katliamlar için şimdiye kadar bir özür dahi dilemeyenlerin, Roboski'de adalet aramaları mümkün mü?"
***
Fakat Roboski katliamı dahil "Açılım"ın hemen ardından yaşanan Habur meselesi, Şike davası ve Oslo görüşmeleri gibi olaylarda da bir takım odakların kol kola operasyonlarına şahit olduk.
Kamu vicdanını yaralayan bazı "hukuksal" gelişmeler, en çok da hükümetin Kürt sorunu gibi yakıcı konularda vites düşürmesine neden oldu.
Kürt sorununun, "asayiş" meselesi değil "insani" mesele olduğunu öngörerek atılan her adımda Hükümete pürüzler çıkarıldı.
Akabinde de, o güne dek hükümeti en sert dille eleştirenlerin ve güvenlikçi politikaların "tek çözüm" olduğunu ileri sürenlerin, yaşananları taban tabana zıt oldukları gruplarla birlikte seyrederek ortak "keyif" aldıklarını izledik.
***
"Kürtleri ret, inkar ve asimile etme" politikalarına "dur" diyen AK Parti iktidarına geç de olsa olumlu yanıt veren "Yeni CHP"nin tavrı dikkate değer. CHP 2009'da başlayan açılım sürecine destek verseydi çok daha iyi olacaktı ama "Derin CHP" ile "Yeni CHP" arasındaki çatlamanın mihengi olacak bu gelişmenin toplumsal destek görmesi çok önemli.
Gerçi bu toplumsal desteğin var olduğunu biliyoruz ancak elimizde taze veri yok henüz. 12 Eylül 2010 Referandumu'nda "Hayırcı" bloka rağmen hem Güneydoğu'da hem de milliyetçi duyarlılığın yüksek olduğu iç bölgelerde yüksek oranda çıkan "Evet" oyları bir veridir.
Her kesimden evladını kaybetmiş anaların ve ailelerin "Yeter artık/Edi bese!" noktasında olması da sorunun bitmesi için toplumsal bir desteğin olduğunun önemli bir göstergesidir!
***
Siyaset gene, birkaç yıl önceki olumlu, insani ve merhamet merkezli mecrasına doğru oturmaktadır.
Hem milletin ve devletin bekası için hem de "bölünme" kaygısını giderecek yöntem, "Astığım astık, kestiğim kestikçi" güvenlikçi soğuk devlet duruşu değil, merhametli, insanı önceleyen, demokratik adımlardır.
Tam da buradan yola çıkarak, durmak yok yola devamu2026