Durdurun bu vahşeti!
Ankara-Keçiören’deki bir çocukcağızın okul yolunda
saldıran başıboş köpekler tarafından parçalanması konuyu gündemin ilk
sıralarına çıkarttı.
Uzun süredir üzerinde durduğumuz bir vahşet…
Çok acı çok; yavrucağın acılı Babası gözyaşları ile “Tunahan’ım paramparça gitti, çocuğumun
çoğu yerinde et kalmamış, yemişlerdi çocuğumu!” diyor.
Parçalanan yavrusunun hayvanlara harçlığından yemek
alan bir çocuk olduğunu söylüyor, Dertli Baba.
Çocukcağız bir hayvansever, bütün aile fertleri de
öyle.
Hepimiz böyleyiz; insan olanın masum hayvancıkları
sevmemesi, onlara şefkat nazarıyla bakmaması mümkün mü?
Mesele, “Lobi”
meselesi, hâlâ anlamadınız mı?
Bilirsiniz, Siyonistler, vahşetlerine karşı çıkan
herkesi “antisemitist” damgasıyla
baskı altına almaya çalışırlar…
“Başıboş köpek lobisi” de “güvenli sokaklar” talebini
dile getiren herkesi “hayvan düşmanı” olarak damgalıyor.
“Lobi” diyorum…
Zira, bu meseleye aslını feslini bilmeden dalanlar
olduğu gibi, milyarlarca dolarlık küresel “evcil
hayvan pazarı”ndan istifade edenler de var…
Fonlananlar da var!..
Kim neyi niçin yapıyorsa yapıyor…
Burada, mesele, sokakların güvenli hale getirilmesi
meselesidir…
Çözüm üretmek, başka Tunahan’cıklar parçalanmadan bu meseleyi halletmek, iktidarın
görevidir.
Yeter artık!..
Bu çağda yaşadıklarımıza bak;
Okul yollarındaki çocuklarımız, yaşlılarımız
parçalanıyor, başıboş köpeklerin saldırılarından kaçmak isterken araç altında
kalan nice insanımız var.
Yanımızdaki bebek saldırıya uğrayacak diye yüreğimiz
ağzımızda.
Torun
gezdirmeye çıkarken, aklımızın bir kenarında saldırı endişesi!..
Sayın Cumhurbaşkanı, “Sokaklarımızı çocuklarımız, insanımız için güvenli hale getirmek
vazifemiz” diyerek ilgililere talimat verdiğini açıklamıştı ama…
Yaşananlar ortada.
Hatırlayacaksınız;
Sokak köpekleri sorununun çözümü için “Avrupa
yöntemlerinin” incelemeye alınacağı ve oradan faydalanılarak bir kanuni
düzenleme hazırlanacağı söylenmişti.
Bizdeki “sokak
köpekleri lobisi”nin en fazla atıf yaptığı 5199 Sayılı Kanun da Avrupa’dan
aslında; “Evcil hayvanların korunmasına
dair Avrupa Sözleşmesi” ile örtüşüyor.
Avrupa’dan farkımız, oralardaki sokaklar “köpek saldırıları” bakımından oldukça
güvenli…
Buralardaki sokaklar değil.
Oralarda sokak güvenliği nasıl sağlanmış, bunu bakıp
yol haritamızı belirleyeceğiz!..
Bu arada…
Allah Korusun, yeni Tunahanlar!..
Allah korusun!..
Ve herkes çok ama çok dikkatli olsun!
SADECE
BAŞKANLAR DEĞİL!
Keçiören’deki acı olayın ardından Belediye Başkanı
Turgut Altınok tarafından yapılan açıklamayı gördünüz mü?
Sayın Başkan,
“ORTAK
sorumluluk” vurgusu yapıyor…
O açıklamadan birkaç satır:
“5199 sayılı yasa gereğince sokak hayvanlarının
toplanması, kısırlaştırılması, aşılanması, küpelenmesi yapıldıktan sonra en geç
10 gün içinde alınan bölgeye yeniden bırakılması gerekmektedir.
Başıboş sokak hayvanları sorunu, sadece
belediyelere ait bir konu olmayıp çok boyutlu takip gerektiren bir mesele
olması sebebiyle birçok kurum ve kuruluşun eş zamanlı ve koordineli çalışmasını
gerektirmektedir. Sorun büyüktür…”
Sayın Altınok,
açıklamasında doğrudan isim, makam belirtmiyor ama, “sorumluluğun sadece
belediyelere yıkılmasına” karşı çıkarak, ilgili
herkesi göreve davet etmiş oluyor!
Yani, dedik ya…
Sorumlular kimlerse
kimler…
Bizi ilgilendiren bu
meselenin bir an evvel çözüme kavuşturulması…
Aksi takdirde, -Allah
korusun- daha birçok yavrumuz başıboş köpekler tarafından parçalanacak!
BELEDİYE
BAŞKANI İLE DERTLEŞME
Geçtiğimiz günlerde, Meclis Kulisi’nden geçerken bir
şehrimizin Belediye Başkanı’na rastladım.
Ak Partili Başkan’ın şehrini vermiyorum, zira, kendisi
bu bahiste isminin geçmemesini özellikle rica etti.
Sokak köpekleri meselesi, bu şehrimizde de büyük
mesele.
“Neler yaptıklarını” sordum, bu büyük sıkıntıyı çözüme
kavuşturmak için…
Hem sokakların güvenliğini sağlamak hem de sokak
köpeklerini mağdur etmemek gibi iki görevi bir arada yerine getirmek mecburiyetinde
olduklarını söyledi ve şöyle devam etti Başkan:
“Bu
konuda biz belediye başkanları da çok zor durumdayız, fatura olduğu gibi bize
çıkartılıyor. Sokaktaki vatandaş, bizim yolumuzu kesiyor ve haklı olarak hesap
soruyor. Elbette hesap veririz, hesap vermek görevimiz ama kanun elimizi
ayağımızı bağlıyor. 5199 Sayılı Kanun, bize hayvanlar saldırıyorsa, al, götür, rehabilite et, kısırlaştır ve en geç
10 gün sonra aldığın yere bırak diyor. Bunu yapmadığımız, hayvanları alıp,
güzel güzel baktığımız takdirde, suçlu duruma düşüyoruz! Hayvanlarının
bakımlarını sağlama noktasında bir sıkıntı yok, belediyemiz bu işin altından,
hemşehrilerimizin desteği ile kalkar ama bakımevlerinde daimi bakım yapmamız
kanunen mümkün değil!.. Bu kanunu kimler getirdiyse, onlarla konuşmak lâzım! Bu
mesele, sadece belediye başkanlarının çözebileceği bir mesele değil. Ama
vatandaşla her gün karşı karşıya olan biziz. Bu kanun varken, ne yapmamız
gerektiği açık açık söylense de onu yapsak!”
Bir de “lobi” meselesi var.
Esas mesele!
Belediye Başkanı, sorum üzerine “Köpek lobisinin çok
etkin olduğunu, ortalığı ayağa kaldırmak için bahane aradığını” da söyledi.
Yönetimler, bir feminizm
lobisinden çok çekiniyor, bir de “hayvanseverlik” numarasıyla baskı
uygulayan başıboş köpekler lobisinden!
Bu lobinin önde gelenlerinden bazılarının “Türkiye’de başıboş köpek sorunu yok,
başıboş insan sorunu var!” diyecek kadar ileri gittiklerini gördük…
Başıboş köpekleri sinirlendirecek hal ve hareketlerden
uzak durulmalıymış…
Başıboş köpekler yaklaşırken, saygılı davranmak,
onlara hoş sözler söylemek, bunu yaparken gözlerinin içine bakmamak
gerekiyormuş!
Sokaklar köpeklerinmiş!..
x
Kafayı
yiyecez, iyi mi!