Dünyayı değiştiren 15 saniye
Aylardır Mısır'a ait olan Tiran ve Sanafir adalarının Suudi Arabistan'a verilmesi konusu konuşuluyor. Adaların devri, darbeci katil Sisi'nin taraftarları arasında bile ciddi tartışmalara sebep oldu.
Batı dünyasında bu konuda hiçbir makale yasılmadığı ve içeriden de Sayın Cumhurbaşkanı bu konu ile ilgili fikir beyan etmeyince, televizyon aydınlarımız ve çok bilmiş Ankara'dan aşağıya inmemiş ve Batılı makaleleri çevirip kendi fikirleri diye tv ekranlarında, gazete köşelerinde pazarlayan Ortadoğu uzmanlarımızdan tek ses çıkmadı.
Ortadoğu'yu o kadar biliyorlar ki, "ekonomik hiçbir değeri olmayan" Sanafir ve Tiran adalarını harita üzerinde dahi gösteremiyorlar.
Hatta bu uzmanlarımız, Ortadoğu'ya o kadar hakimler ki, Lübnan'da bulunan Girit Türklerini "Türkmen"le karıştırabiliyorlar. Bu uzmanlarımızın "minik" hatalarını düzeltmeye çalıştığınızda, hemen size şarlar ve sosyal medyaya varana kadar tüm ilişkilerini keserler. Bu arkadaşların titrlerine baktığınızda Prof., Doç. gibi kallavi unvanlarının yanı sıra Hakemli Akademik dergilerin başındalar, afurlu tafurlu düşünce kuruluşlarında üyeler, o tv.nin bu bakanlığın danışmanılar. Sabahtan akşama kadar ulusal kanallarda gerdan kırarlar. Bunların verdiği akılla Türkiye Cumhuriyeti devleti ile yurttaşları rotalarını arıyorlar.
Bu uzman yurttaşların affına sığınarak enerji, Ak Deniz ile Ortadoğu'nun ve dolayısıyle tüm dünyanın üzerinde çok büyük etkisi olacak Tiran ve Sanafir adalarının Suud'a devredilmesi konusunu irdelemek istiyorum.
Bu iki ada Akabe Körfezi'ni Kızıl (Kırmızı) Deniz'e bağlıyor. Sina Yarımadası ile Tiran'ın arası 8 kilometredir (4,3 deniz mili).
Yani geçtiğimiz hafta Mısır diktatörü Sisi'nin Suudi Arabistan'a verdiği Tiran ile Sina Yarımadası'nın arasındaki denizyolunun adı, uluslararası literatürde "Mısır'ın iç yolu" olarak geçiyordu. Adaların Arabistan'a devredilmesi ile birlikte bu statü ortadan kalkmış oldu.
Hiçbir maddi değeri olmayan, üzerinde ot dahi bitmeyen, altında bir gram herhangi bir maden bulunmayan bu iki ada neden Suud'a verildi? Bu sorunun cevabını bulduğumuzda puzzle tamamlanacak.
Mısır'ın adaları Suud'a devretmesi ile birlikte Körfez'in girişi artık "uluslararası su yolu" oldu. Yani bütün ülkelerin gemileri Akabe Körfezi'ne elini kolunu sallayarak hiç kimseye hesap vermeden girebilir. Böylece, Mısır'ın körfez girişindeki tam hakimiyeti tamamen bitti. Körfeze giriş çıkışlar artık kontrolsüz olacak.
Körfezde, İsrail'in Eliat Limanı bulunuyor. Eliat'ın tam karşısında Ak Deniz'de de Aşdod Limanı bulunuyor. İsrail, Aşdod ile Eliat limanları arasına döşeyeceği demir yolu ile burayı Süveyş Kanalı'na alternatif bir yol haline getireceği kuşkusuzdur. Böylece Mısır'ın en önemli gelir kaynağı olan Süveyş'in alternatifi olacak. Bunun sonucunda da Mısır'ın ekonomisi kelimenin tam anlamı ile çökecek.
Eliat Limanı, uluslararası statüye kavuşup, bölgenin en büyük ticari limanlarından biri olacağı muhakkakadır.
Hepsinden önemlisi, İsrail ordusuna Kızıl Deniz'in kapıları ardına kadar açılacak. Artık İsrail savaş gemilerinin Somali, Yemen veya denize kıyısı olan herhangi bir İslam ülkesini bombaladığı haberlerini önümüzdeki yıllarda sıklıkla okuyacağız.
Bir diğer avantajı da enerji nakil hatlarına yeni bir alternatif yol açılır.
Rusya ve Körfez ülkelerinin Ak Deniz ile Türkiye üzerinden kurmayı planladıkları enerji hatları büyük bir darbe alacak. Enerji ihracatına bağlı olan Rus ekonomisi, Mısır ekonomisi kadar berbat bir hal alacak.
Katil Sisi'nin bu satışına başta Mısır ordusu ve yargısı ölümüne direndi. Ancak, diktatör Sisi'nin kurguladığı Mısır Meclisi, anlaşmayı onayladı ve yürürlüğe girdi.
Bütün dünyayı böylesine ilgilendiren bu satışın Batı medyası tarafından görünmemesi anlaşılır bir durum.
Suud, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi diktatörlüklerdeki medyanın da bunu görmesi imkansız. Bu olaylar yaşanırken, El Cezire'nin sahibi olan Katar ise ölüm kalim savaşını veriyordu. Suud ve ortağı olan diğer diktatörlüklerin "Katar ile diyalog için ilk şart, El Cezire'nin kapanmasıdır" maddesini anladık mı şimdi?
El Cezire, Ortadoğu'da oynanan oyunları deşifre edip Arap kamuoyunu uyandırıyordu. Ve diktatörlerin ilk hedefi bu yayın kuruluşu.
Katar Krizi, bir yandan ABD'nin kasasına Arap diktatörlerin milyarlarca Dolarlarını akıtırken, esas hedefinin ne olduğu sanırım bu yazıdan sonra daha net olarak anlaşılacak.
ABD-İsrail oyununa karşı Rusya'nın neden Suriye'nin hava sahasını Amerika öncülüğündeki bütün koalisyon uçaklarına kapattığını bir de bu açıdan okumak gerek diye düşünüyorum.
Diktatör Sisi, Meclis'ten geçirttiği satış yasasını 15 saniye içinde imzaladı.
Dünyanı değiştiren 15 saniye maalesef "hür" Batı medyası ve Ortadoğu uzmanı büyük Türk televizyon aydınları tarafından görülmedi.