Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Kasım 2016

Dünyanın Trump Krizi

Amerika, başkanını nihayet seçti. Bundan sonra Başkan Trump sözüne bütün dünyanın kulakları iyice alışacak. Son dakikaya kadar Hillary Clinton'un bir şekilde kazanacağını hesap edenler korkunç şekilde yanıldı. Son anda dünyaya hükmeden üst aklın devreye gireceğini öne sürerek Trump'un engelleneceğini ve Clinton'un kazandırılacağını komplocu bir mantıkla savunanlar feci bir şekilde yanıldılar. Dünyada herkes Trump'ı alaya alıyordu. Trump'un söyledikleri her yerde eğlence ve alay konusu ediliyordu. Dünyanın alaya aldığı Trump'ı, Amerikalıların büyük bölümü fazlasıyla ciddiye alıyordu. Trump'u başkan yapan temel dinamik, Amerikalıların Trump'ın söylediklerini ciddiye almasıdır.

Amerika toplumunun açıklarından, başarısızlıklarından ve ihtiyaçlarından dolayı dünyanın şu anda bir Trump problemi bulunmaktadır. Trump'ın çılgın, ayırımcı ve ırkçı söylemleri üzerinden onun patolojik kişilik analizini yapmak, artık verimli bir çaba değildir. Amerika'nın ve dünyanın Trump olgusunu daha sağlıklı ve soğukkanlı bir şekilde anlaması ve kabus gibi gözüken bu soğuk gerçeklikle başa çıkmayı öğrenmesi gerekmektedir. Amerika ve dünya, Trump olgusuyla başa çıkmaya hazırlıklı değildir. Trump'un seçimi kazanmasından sonra yaşanan küresel şok, küresel hazırlıksızlığın bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Amerika başkanlık seçimleri, Trump'ın ırkçı, İslamofobik ve cinsiyetçi konuşmaları üzerinden dünya kamuoyuna yansıdı. Ancak seçim sonuçlarını belirleyen ana dinamiğin ırkçılık olmadığını söyleyebiliriz. Amerikalı seçmenin değişim talebi, seçim sonucunu belirlemiştir. Hillary Clinton statükonun ve Obama'nın iki dönemdir inşa ettiği düzenin temsilcisi olarak görülmekteydi. Statükoya tepki olarak Amerikalı seçmenlerin yarısından fazlasının Trump'a yöneldiği görülmektedir. Demokratların, toplumun değişim talebini anlamakta ve karşılamakta yetersiz kalması Trump tablosunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Demokrat Parti'nin aday adaylarından Bernie Sanders'in değişim vurgusunun isabetli olduğu şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Clinton yerine Sanders'in aday olması halinde Trump'ın seçimi kazanmayacağına dair spekülasyonlar, şimdi yoğun bir şekilde yapılmaktadır.

Bugün dünya tehlikeli bir popülizmin hegemonyasına girme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Amerika örneğinde olduğu gibi dünya halkları, küreselleşmenin kendilerine işsizlik ve yoksulluk getirdiğini düşünmeye başlamışlardır. Trump gibi popülist liderler, ortaya somut, yapıcı ve üretken bir program koymak yerine, kitlelerin derin memnuniyetsizliklerini kışkırtıcı bir popülist söylemle istismar etmektedirler. Çin mallarına sınırlamaların konması, Müslümanlara vize verilmemesi ve Meksika'ya yatırım yapılmaması gibi söylemler, popüler öfkeyi tatmin edebilmektedir. Dünya halklarının küreselleşme ve serbest piyasa düzenine olan öfkesinin popülizm afetine ve istilasına dönüşmeden normalleştirilmesi gerekmektedir. Adil bölüşüm ve paylaşımı esas alan, insanların yaşam standartlarında gerilemenin olmamasını sağlayan sahici tedbirlerin alınması lazımdır. Ekonomik kayıplar ve krizler, popülizmi kolaylıkla beslerken demokrasinin de kolaylıkla erozyona uğramasına neden olmaktadır. Wall Street'i basan anti-kapitalist öfke, seçimlerde Trumpizme destek olarak karşımıza çıkmıştır. Amerikalı seçmenin yaşadığı ekonomik krizler ve darboğazların yarattığı öfke, Trump'un başkan olması gibi sarsıcı bir sonuç doğurmuştur.

Seçim sonuçları, Amerika'nın bir türlü birleşik ve bütün bir toplum haline gelmediğini ortaya koymuştur. Seçim kampanyaları ırk, din ve kültür tartışmaları üzerinden yapılmıştır. Cumhuriyetçiler, yıllardır ırk, din ve kültür farklılıklarını kaşıyarak siyasal ve sosyal tabanlarını güçlendirmeye çalışmaktadırlar. Obama'nın seçilmesiyle, Amerika'da ırk sorununun aşılmasında büyük bir mesafenin kat edildiği düşünülmüştü. Ancak seçim sonuçları, Amerika'nın her zamankinden daha fazla ırk, din ve kültür tartışmaları üzerinden dağılmış ve parçalanmış olduğunu göstermektedir. Trump, beyaz Amerika kimliği üzerinden oyunu oynadı. Beyaz Amerikalının ırkçı, cinsiyetçi, İslamofobik ve saldırgan bütün yönleri Trump'ın kişiliğinde tezahür etmiştir. Irkçılık ve ayırımcılığın beslediği korku ve bölünmüşlük kültürü, Amerika'yı ve dünyayı küresel bir belirsizliğin, endişenin ve çıkmazın içine sokmuştur. Trump'ın seçilmesiyle ırkçılık, cinsiyetçilik ve İslamofobinin küresel siyasetin merkezine taşınmış olması şeklinde çok olumsuz bir sonuçla karşı karşıya bulunmaktayız.

Amerika, Trump tarzı bir kişiliği ilk defa başkan olarak tecrübe etmemektedir. Ronald Reagan'da Trump gibi popülist söylemlerle işbaşına gelmişti. Trump'da Regan gibi popülist olduğu kadar, pragmatik bir kişiliğe de sahip bulunmaktadır. Trump'un başkan olması, hiçbir şekilde Nazilerin 1933 yılında seçimle işbaşına gelmeleriyle karşılaştırılamaz. Amerika'da Weimar Cumhuriyetiyle karşılaştırılamaz. Amerika yönetim sisteminin denge-kontrol mekanizmaları süreç içinde Trump'ı ehlileştirecek kapasitededir.

İnsanlığın ekonomik, siyasal ve sosyal birçok sorunu bulunmaktadır. Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesi savaş ve şiddetle yıkılmaktadır. Ağır bir insanlık durumunun yaşandığı bir dünyada ırkçı, cinsiyetçi ve İslamofobik söylemlerle bir kişinin Amerikan başkanlığını kazanması kaygı verici bir küresel gelişmedir. Trumpismle beraber dünyada insanlığın sorunlarına sahici çözüm ve politikalar bulmak yerine, farklı olanları günah keçisi haline getirmenin etkili bir sonuca gitme yolu olarak görülmesi eğilimi, çok ciddi bir küresel tehlike olarak önümüzde durmaktadır.