Dolar (USD)
34.50
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2964.57
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Dünyanın İran problemi

Dünya, İslam dünyasına hep sorunlu gözlerle bakmaktadır. Dünya ve İslam dünyası arasındaki ilişkilerin problemli olarak gitmesinin çok önemli nedenleri vardır. İran, Müslüman toplumların dünyayla ilişkilerinin anormalleşmesine neden olan en önemli faktörlerin başında gelmektedir. İran, hem insanlık dünyası hem İslam dünyası için bir problemdir. İran, dünyanın her tarafında mezhepçi temelde yayılmacı bir politika izlediği gibi, Müslüman dünyada da Şii hakimiyetini sağlamak için bir güç siyaseti izlemektedir. İran'ın İslam ve dünyayla ilişkileri stratejik bir derinliğe ve yayılmacılığa sahip bulunmaktadır.

İran, kendisine İslam Cumhuriyeti demektedir. İslam devrimi romantizmi, uzun yıllar boyunca İslam toplumlarında etkili oldu. İslam Cumhuriyeti ve İslam devrimi söylemleri, bugün hiçbir anlam ifade etmemektedir. İran'ın bir Şii ulus devleti olduğu, bugün net bir gerçek olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Suriye, Irak ve Yemen'de izlenen politikalar İran'ın Şii bir nasyonalist devlet olduğunu artık tartışılmaz bir şekilde ortaya koymaktadır. İslam devrimi, içi boş bir yalandan, yanılgıdan ve propagandadan başka bir şey değildir.

İran, bir Şii ulus devleti olduğu gerçeğini sürekli olarak gizlemektedir. Bütün dünya İran'a bir İslami cumhuriyet yerine Şii nasyonalizmine dayalı bir rejim olarak bakmalıdır. Şii nasyonalist devleti olan İran, her gün onlarca Kürdü idam etmektedir. İdamlar, İran'ın nasyonalist yüzünü dünyaya gösteren korkunç kıyımlardır.

İran, hukuk devleti kavramına çok yabancı bir devlettir. Hukukun olmadığı İran'da mollaların vesayetindeki, değişik güçler ve çeteler, ülkeyi idare etmektedir. Molla vesayeti, İran halklarını içinden çıkılmaz bir cenderenin içine sokmuş, özgürlük, barış ve demokrasi talebine şiddet ve baskıyla cevap veren bir totaliter rejim ortaya çıkarmıştır. İran'da esas güç, dini lider ve devrim muhafızlarının elinde toplanmaktadır.

İran, İsrail ve Amerika düşmanlığı temelinde antiemperyalist ve antisiyonist bir görüntü vererek Müslüman toplumların sempatisini kazanmaya çalışmaktadır. İran'ın Ortadoğu'daki doğal müttefiki İsrail'dir. İslam dünyasının bağrına saplanan bir hançer olan İsrail'i, İran, Sünni Arap dünyaya karşı dengeleyici unsur olarak görmektedir. İran, İsrail tehdidi olgusunu, Ortadoğu'ya yayılma ve yerleşmek için büyük bir fırsat olarak görmekte, İsrail-Arap çatışmasından yararlanmaktadır. İran, Araplarla çatışan bir İsrail istemektedir.

İran, İslam'ı en çok kullanan, araçsallaştıran ve istismar eden bir Şii ulus devletidir. Şii İran ulus devleti için, Müslümanların kardeş olduğu ilkesinin hiçbir anlamı yoktur. Şii İran devletinin dayandığı mezhepçi nasyonalist ideolojiye göre, Şiiler birbirinin kardeşi ve dostlarıdırlar. İsrail, dünya Yahudileri için ne ifade ediyorsa, İran'da Şiiler için aynı değeri ifade etmektedir. İran için Müslüman ümmet yoktur, sadece Şii ümmet vardır.

Suriye ve Irak'ta büyük çatışmalar gerçekleşmektedir. Irak ve Suriye'de, İran direkt olarak savaşın içindedir ve çatışmanın tarafıdır. Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'ye yenilmez asker, büyük cesur komutan imajı vermek için medyada oluşturulan imaj, aslında İran'ın vermek istediği imaj ve mesajdır. Başka bir ifade ile Kasım Süleymani, İran'ı temsil etmektedir. Kasım Süleyman'nin resimlerine baktığımızda İran'ın bölgedeki emperyalist politikasının bütün unsurlarını görmek mümkündür.

İran'ın Ortadoğu'da ve dünyada kontrolü ele geçirme ve nüfuz alanı oluşturma hamleleri ve politikalarıyla bir ülkenin tek başına mücadele etmesi, artık mümkün görünmemektedir. Bölge ülkeleri, kendi varlıklarını korumak için İran'a karşı koalisyon oluşturma ve ortak ordu inşa etme ihtiyacını hissetmeye başlamışlardır.

İran, Lübnan ve Hizbullah modelini Ortadoğu'nun her tarafına yaygınlaştırarak her yerde İran adına savaşacak güç merkezleri kurmaya çalışmaktadır. Hizbullah modeli sayesinde İran, Müslüman ülkelerde etkin, vurucu, işlevsel ve çok yönlü bir güç oluşturmayı istemektedir. İran'ın Ortadoğu'yu yeniden istila etmek için çok ciddi bir şekilde hazırlandığını söyleyebiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran'ın Ortadoğu ve dünya için büyük bir tehlike olduğunu net olarak dünyaya şu şekilde deklare etmiştir: "Yemen'de yaşanan gelişmeler tahammül sınırlarını zorlamaya başlamıştır. İran bölgeyi kendine domine etmenin gayreti içerisindedir. Buna müsaade edilebilir mi? İran'ın bu bakışının değişmesi lazım. Yemen'den kuvveti gücü neyi varsa çekmesi lazım, Suriye'den, Irak'tan çekmesi lazım. Bu ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı duyması gerekiru2026 Irak'ta bir taraftan DEAŞ'la bir taraftan İran'ın gönderdiği Devrim Muhafızlarıyla uğraşılıyor. Gönderdikleri elemanlar çektirdikleri fotoğraflarla kendilerini ayrıca lanse ediyorlar. Filanca ildeki operasyonu kim yapmış. Çok daha tehlikelisi, önce DEAŞ bir yerden çıkıyor, ondan sonra oraya Şia yerleşiyor. Böyle bir şey olamaz." Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran'ın İslam ve insanlık dünyası için açık tehdit olduğunu kapsamlı ve özlü bir şekilde ifade etmiştir. Mevcut durumda soru şudur: İran, İslam dünyasının içinde mi olacak? Yoksa İslam dünyası, İran'ın içinde mi olacak? Bu soruya verilecek cevap, İslam'ın ve insanlığın geleceği açısından hayati bir öneme sahiptir.