Dünya’nın G-20’ye ihtiyacı var mi?
Japonya’nın Osaka kentinde yapılan G-20 zirvesi, dünyanın gündemine bu yapıyı tekrar oturtmuştur. Küresel Zenginler Kulübü olarak anılan G-7’nin genişlemiş biçimi olan günümüzdeki G-20 yapılanması değişik eleştirilere maruz kalmaktadır. G-20’nin bir kuruluş sözleşmesi bulunmamaktadır. Alınan kararların hiçbir bağlayıcılığı olmadığı gibi, verilen kararların uygulanması için de hiçbir yaptırım uygulanmamaktadır. Şimdiye kadar yapılan zirvelerde verilen kararlardan verimli sonuçlar alınmamış ve dünyanın büyük bölümü bu yapıdan dışlanmaktadır. Bütün bu eleştiriler, G-20 zirvelerinin, küresel düzeyde işe yaramayan ve dünyanın zengin devletlerinin birlikte fotoğraf vermelerine imkan sağlayan bir PR faaliyetinden başka bir şey olmadığı şeklinde bir algının gelişmesine neden olmuştur.
Osaka’da yapılan zirvede, Amerika Başkanı Trump, küresel sorunlar hakkında tek başına kendine özgü politikaları savunmaktadır. Başka bir ifade ile Trump, Osaka’da tek başına hareket etmektedir.Ticaret, iklim değişikliği, küresel ısınma ve terörizm konularında ortaya koyduğu yaklaşımlarla Trump, bütün üyelerden radikal bir şekilde kendini ayrıştırmaktadır. Amerika’nın G-20 üyelerinden radikal bir şekilde ayrışması, G-20’inin dünyada sahici anlamda hiçbir konuda önemli derecede rolünün ve işlevinin olmayacağı kanısını doğurmaktadır. G-20 yapısının içinde Amerika, hâla lider pozisyonunu korumaktadır. Çin, Almanya, Japonya ve İngiltere gibi ülkeler, G-20 içinde liderlik rolünü oynayacak etkin bir konumda değildirler. Amerika’nın desteğini almayan hiçbir karar ve yaklaşım, G-20 yapısına bir rol ve işlevsellik kazandırtmamaktadır.
Trump, Çin ve Hindistan’ı hedefine koymuş bulunmaktadır. Trump yönetimi, küresel ölçekte yürüttüğü ticaret savaşlarıyla, Çin ve Hindistan’ı etkisizleştirmeye ve Amerika’nın tekrar kazanmasını sağlayacak yeni bir küresel ticari ilişkiler yapısının oluşturulmasını istemektedir. Trump, Çin’in ticari hilelerine karşı gümrük vergilerini arttırma ve kota uygulama kartlarını uygulamaya koyacağını söylemektedir. Amerika-Çin-Hindistan geriliminin sonucu olan ticaret savaşları, G-20 yapısını kendi içinde çatışan ve meşruiyetini sağlayamayan bir yapı haline getirmektedir. G-20’nin 18 ülkesi, zirvelerde kendilerini Amerika ve Çin arasında sıkışmış durumda hissetmektedirler.
Japon Başbakanı Shinzo Abe’nin, grup üyelerini Paris İklim Antlaşması konusunda daha güçlü mutabakata varmaları konusunda göstermiş olduğu çabalar hiçbir sonuç vermemiştir. Paris iklim antlaşmasının en büyük karşı çıkanı, Trump yönetimidir. Ev sahibi konumundaki Japonya Başbakanı Abe, bu seneki zirvede küresel iklim değişikliğinin en önemli konu olarak ele alınması ve Paris İklim Antlaşmasına küresel desteğin arttırılması için yoğun çaba harcamıştır. Abe’nin çabalarının hiç bir işe yaramaması, G-20 yapısının işe yaramazlığını ortaya koyan önemli bir göstergedir. Amerika ve Çin örneklerinde olduğu gibi G-20 üyeleri, hayati nitelikteki küresel sorunların çözümüne katkı yapmaktan ziyade, kendi çıkarlarını korumanın telaşındadırlar.
G-20, küresel konularda paçalanan, politika üretemeyen, fotoğraf vermekten başka bir işe yarayamayan ve varlığını gerçekçi bir meşruiyet zeminine oturtamayan bir grup olarak dünya gündemini işgal etmektedir. G-20 zirveleri, dünyada sorunların çözüleceğie dair umutların doğmasına neden olmamaktadır.
Putin yönetimindeki Rusya, Amerika ve Avrupa’ya karşı hasım pozisyonunu güçlendirmeye çalışmaktadır. Putin, liberalizmin verimsiz, boş ve modası geçmiş olduğunu söyleyerek Amerika ve Avrupa’ya ekonomik, siyasal, ideolojik ve askeri açılardan meydan okumaktadır. Rusya’nın desteğini alan Çin, Amerika’yla giriştiği ticaret savaşını sürdürmeye ve taviz vermemeye kararlı bir tutum sergilemektedir. Amerika-Çin-Hindistan arasındaki ticaret savaşları, küresel ekonominin istikrarını bozmakta ve onu daha da kırılgan hale getrmektedir. Osaka zirvesi, G-20 üyesi ülkeler arasında işbirliğinin zor olduğu bir tablo ortaya çıkarmıştır. Kendi üyeleri arasında işbirliğinin yollarını açan bir platform olmaktan uzak olan G-20, çatışmayı derinleştirmek ve kendi varoluş gerekçesini ortadan kaldırmak gibi bir amaca hizmet eden ters bir yöne girmiş bulunmaktadır.
Önümüzdeki günlerde dünyada derinleşen ekonomik ve siyasal krizler yaşanacaktır. Amerika-Çin arasında gerçekleşen ticaret savaşları sonucu, küresel ticaretin dayandığı ilkeler, ilişkiler ve yapılar, zayıflamakta ve istikrarsızlık ortaya çıkmaktadır. Küresel ticaret hacminin küçüldüğü ve küresel iklim değişikliğinin artarak devam ettiği günümüzde G-20, somut, verimli, etkili ve işlevsel politikaları uygulama yeteneğine sahip değildir.G-20 Zirveleri, bir önceki toplantının sonuç metnini tekrarlayan, anlaşmazlık noktalarını arttıran, kargaşayı besleyen görüşmelerin yapıldığı kötü bir PR faaliyeti haline gelmiş durumdadır.