Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Eylül 2014

Dünyanın en temiz hak talebine halel getirmeyin!

Bir Türk olarak, Kürt çocuklarının anadilinde eğitim yapma hakkını sonuna kadar savunuyor hatta Kürtlerin bundan daha fazlasını hak ettiğini düşünüyorum. Örneğin kendi müfredatlarını belirleme ve kendi okullarını kendi bildikleri yoldan açmaları gibi. Bu yüzden bir önceki yazımda açılan Kürtçe okulları, anadilinde eğitim hakkına dikkat çekmek bakımından önemli bulmuş ve desteklemiştim. Sünni bir Müslüman olarak da mevcut zorunlu din derslerini sorunlu görüyor ve din eğitiminin ailenin inançları ve talepleri doğrultusunda verilmesi gerektiğini düşünüyorum. AİHM'in zorunlu din dersleri konusundaki kararını da bir dayatma olarak değil üzerinde durulması gereken demokratik bir öneri olarak algılıyorum. Bu konulardaki düşüncelerimi ve çözüm önerilerimi merak edenler geçmiş yazılarıma bakabilirler. Ben bugün başka bir şey söyleyeceğim.

Anadilinde eğitim hakkı kuşkusuz dünyanın en temiz, en insani, en ahlaki talebi. Ne var ki bu temiz talep, son günlerde Güneydoğu'da okul yakma biçiminde tezahür ederek gölgelenmeye çalışıyor. Ve bu durum ne yazık ki amacından uzaklaşarak, provokatif bir hal almaya başladı. Bir muhabirin bıçaklandığı, okulların yakıldığı korkunç bir hak arama eylemine dönüşen bu olayları tasvip etmemiz mümkün değil. Evet, anadilinde eğitim bir haktır ancak bu hakkı talep etmenin yolu, yöntemi, usul ve erkanı bu değildir. Kimse kusura bakmasın bu kadar insani bir hakkı lekelemeye kimsenin hakkı yoktur.

Sorunun asıl kaynağına inemiyorlar;

Aleviler de Kürt siyasetçileri de hak taleplerinde meseleye çok yanlış bir yerden bakıyorlar. Oysa her defasında onlara, sorunlarının asıl kaynağına inmelerini ve bu doğrultuda bir tavır geliştirmelerini söylüyorum. Sorunun ana kaynağı ise; Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun yol açtığı merkeziyetçi, tekçi ve devlet tekelinde faaliyet gösteren Kemalist eğitim sisteminidir. Ne yazık ki Aleviler kafayı camilere ve İmam Hatip öğrencilerine takmaktan diğerleri de okul yakmaktan sorunun asıl kaynağına inemiyorlar. Oysa bu kanun ülkedeki farklı kesimlerin müfredatlarını kendileri belirlemeleri kaydıyla okul açmasının önündeki en büyük engellerden biridir. Ancak ne Alevilerden ne de Kürt siyasetçilerden eğitim sisteminin temel sorunlarına dönük ciddi bir eleştiri duyamıyoruz.

Bakınız geçenlerde başlattığımız İnkılap Tarihi derslerinin kaldırılması kampanyasına ne Kürt siyasi hareketinden ne de Alevilerden bir destek geldi. Kaldı ki bu kitapta Kürtler sadece bir yerde o da; zararlı cemiyetler bahsinde geçiyor. Bundan iki yıl kadar evvel BDP hukuk bürosuna arayıp onlara Tevhid-i Tedrisat yasasının öneminden bahsettim. Bu yasayı gündemleştirmeleri gerektiğini bunun en başta Kürtlere ve diğer farklı kesimlerin menfaatine olacağını ifade ettim. BDP Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan bunu meclise taşıyacağını söyleyince kanunla ilgili kendilerine bir dosya ulaştırdım. Sayın Tan bir basın açıklamasıyla Tevhid-i Tedrisat için bir kanun teklifi verdi. Ben de bununla ilgili olarak dönemim Taraf Gazetesi'nde bir teşekkür yazısı yazdım. Ne var ki Sayın Altan Tan katıldığı canlı yayın programlarında meseleyi mandolin çalmaktan öteye geçiremeyince bu mühim mesele de kapanmış oldu ve bir daha üzerine gidilemedi.

Artık eski usul demokratik hak talep etme yöntemlerinin terk edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Daha derinlikli, daha yaratıcı ve sorunların asıl kaynağına inen en önemlisi de herkes için özgürlük talep eden daha geniş perspektifli yol ve yöntemler aranmalı ve bu doğrultuda bir tavır geliştirilmelidir. Kürtler haklarını elde edene kadar Kürdüm diyen bir Türk olarak meselenin asıl kaynağına inilmesi gerektiğini buradan bir kez daha ifade ediyorum. Bunu Aleviler için de öneriyorum. Bakınız Türkiye her geçen gün daha çok gelişiyor ve tüm dirençlere rağmen demokratikleşme alanında ciddi adımlar atılıyor. Ve inanın sağlam, samimi ve tutarlı bir muhalif duruşla hepimizi mağdur eden Kemalist eğitim sisteminin zararlarını dikkat çekebilir ve çok kültürlü yeni bir eğitim modelinin tesis edilmesini sağlayabiliriz. Yeter ki niyetimiz üzüm yemek olsun.

Evet, Kürtler de Aleviler de kendi müfredatlarını belirlemeleri kaydıyla yasal zeminde okullarını açma haklarını elde etmelidirler. Bakınız 86 yıl sonra ilk Süryani Okulu İstanbul Yeşilköy'de açılacak. Ortaöğretimde artık başörtüsü serbest. Gün geçtikçe tabuları yıkarak demokratikleşme yolunda ciddi adımlar atmaya başladık. Yapılan bir düzenlemeyleözel okullarda Kürtçe eğitime imkan tanınmıştı. Sadece Kürtçe dilinde değil Çerkezce, Boşnakça ve Arapça dillerinde eğitim verecek özel okulların da önü açıldı. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'na tabi olacak bu okulların açılabilmesi için yapılması gereken gayet basit. Sadece izin alınacak. Peki, bu kafi mi? Elbette değil. Ancak bu tür düzenlemeler hükümetin bu yolda samimi olduğunun birer göstergesi değil midir? Kürtlerin ve Kürtçenin yok sayıldığı,"Türkçe bilmeyen birinin bu ülkeye faydası olmayacağından idamına karar verildi" diyerek yağız delikanlıların gece yarısı infaz edildiği, Alevilerin Dersim dağlarında katledildiği bir ülkeydi burası. Hepimiz tek parti döneminin zulmünden payımıza düşeni aldık. Bu ülkenin Alevisini Kürdünü, dindarını, Ermenisini ezen, yok sayan, dışlayan, katleden zihniyet aynı zihniyetti. Neden bu zihniyetin tasfiye olmasına katkı sunmayalım ki? Hep birlikteu2026

twitter.com/sivildemokrat

[email protected]