Dünyanın anlayamadığı Ukraynalı Socrates: Hryhorii Skovoroda
“Bir ev yapacaksan, bedenine ve ruhuna uygun inşa et”
Ukrayna’yı vahşi bir şekilde işgal eden Rusya; felsefenin,
sanatın, müziğin ve kültürün çok yoğun olduğu bir coğrafyayı yıkmaktadır.
Ukrayna, tarih boyunca önemli filozoflara yurt olmuş bir yerdir. Ukrayna tarihinde
büyük filozof Hryhorii Skovoroda’nın çok önemli bir yeri vardır. 3 Aralık
1722’de Çernuhi’de doğan Skovoroda, 9 Kasım 1794 tarihinde Harkiv’de vefat
etmiştir. Şair, eğitimci ve besteci nitelikleri olan Skovoroda, Ukrayna’nın
Socrates’i olarak anılmaktadır. Skovoroda, “Narsisis veya Kendini Bil!” isimli
eserinde Socrates etkisi açık bir şekilde görülmektedir. Kiev Magilanski
Akademisi’nde eğitimini tamamlayan Skovoroda, Ukrayna ve Rus düşüncesini
derinliğine etkilemiştir. Gezgin bir derviş gibi dolaşarak yaşamını sürdüren
Skovoroda, felsefi problemlere Socratesçi ve Platoncu felsefe ışığında açıklamalar
getirmeye çalışmıştır.
Skovoroda, Ukrayna’da halk ozanı veya halkın filozofu olarak
bilinmektedir. Skovoroda, dini müzikle ilgili birçok beste yapmış ve bunlar
halkın tekrar ettiği ilahilere dönüşmüştür. Skovoroda’nın besteleri, Skovorodskie
İlahileri olarak bilinmektedir. O, flüt, torban ve kobza gibi müzik
ensterümanlarını ustaca çalan ünlü bir müzisyendir. Dünyadan elini eteğini
çekmiş bir zahid gibi yaşayan Skovoroda, mezarına şunun yazılmasını istemiştir:
“Dünya beni avlamak istedi, ama avlayamadı (The World tried to capture me, but
didn’t succeed).”
Sokovoroda, zamanının büyük bir eğitimcisidir. Pereyaslav
Kolej’inde yeni bir anlayışla eğitim metotları uygulayan Sokovoroda, bunun kilisenin
geleneksel öğretim metotlarıyla uyuşmadığını söyleyen kilise görevlilerine
şöyle demiştir: “Papazın asası ile flüt aynı şey değildir!” Kişinin kalbine
yoğunlaşan bir eğitim anlayışını öngören Skovoroda, kişinin doğal
yeteneklerinin ortaya çıkarılmasını ve kişinin doğal bir şekilde kendini
geliştirmesinin imkanlarının yaratılmasını eğitimin görevi olduğunu düşünmektedir.
Skovoroda, insan kalbine çok önem vermekte ve kalbin eğitimi sayesinde insanın kendisinin
tanımasının mümkün olduğu kanatindedir. O şöyle demektedir: “İçi kurumuş boş
bir ceviz de kalpsiz bir insan da değersizdir.”
Öğrenciyi bir bilgi hammalı olarak görüp ona her şeyi
yükleyen eğitim anlayışına karşı çıkan Skovoroda, kişinin aktif katılımını esas
alan duyarlı ve düşünceli bir eğitim pratiğinden yanaydı. Ona göre eğitimin
dayandığı felsefe, Socrates’in “Kendini Bil!” anlayışı olmalıdır. Socrates gibi
Skovoroda’da sokakta, pazarda, parkta ve bahçede herkesle görüşmeye çalışmış ve
insanları kendilerini bilmeleri için eğitmeye çalışmıştır. Skovoroda, eğitimi her
yere taşıyan büyük bir toplum eğitimcisidir.
Kraliçe 2. Katerina, birgün Skovoroda’yı sarayına getirtir.
Skovoroda, Kraliçe Katerina’nın huzurunda eğilmez. Skovoroda’nın eğilmemesine
kızan Katerina, hiddetle “Sen neden huzurumda eğilmedin” diyerek ona çıkışır. Skovoroda,
Kraliçe Katerina’ya şu derin cevabı verir: “Beni görmek isteyen sendin. Ben
önünde ikibüklüm eğilsem beni nasıl göreceksin?”
Skovoroda, bir filozof ve teolog olarak döneminin kilise
skolastisizmine ve Ortodaks Kilisesi’nin maneviyat adına tahakküm etmesine
karşı çıkıyordu. O, maneviyatın, Tanrı’nın ve ahlakın dışarıda değil içeride
yaşanması gerektiğini söylüyordu: “Krallığımız içimizdedir… Tanrı’yı bilmek
için kendimizi bilmemiz lazımdır... İnsanların Tanrı’yı kendileri gibi dünyada
görebilmeleri için O’nu kendileri gibi tanımaları gerekmektedir... Yaşamın kutsallığı,
insanlara yapılan yardımlarda yatar.” İnsanın kendini tanımasının gerekliliğini
narsis kavramıyla ifade eden Skovoroda şöyle demektedir: “Kendini bilip
anlamamak kendini kaybedip mahvetmekle aynı manaya gelir. Evinde bir mücevher
saklı da senin haberin yoksa o mücevherin hiç olmaması veya olması arasında bir
fark var mıdır? Bu o mücevherin olmaması demek. İşte kendini arayıp bulmak, bir
insanı bulmak demektir. Sen kendini anlamazsan başkalarını nasıl anlayabilirsin?”
Skovoroda, hakikat arayışında olmak felsefenin tek
görevidir. Hakikati aramanın tek şekli yoktur. Hakikat arayışının birçok
biçimde olabileceğini düşünen Skovoroda’nın felsefesinde çoğulcu bir ruh
hakimdir. Farklı fikirlere, yaşam tarzlarına ve teolojilere büyük bir
hoşgörüyle yaklaşan Skovoroda, insanlara farklılıklarından dolayı baskı
yapılmasını reddetmiştir. Düşündüğü gibi yaşamayı başaran Skovoroda, diğer
insanlarla olan ilişkilerinde hep duyarlı ve düşünceli davranmıştır.
Faşist ve emperyalist bir tarih okumasıyla Ukrayna’yı işgal
etmenin Rusya’nın hakkı olduğunu iddia eden Putin ve çevresi, Skovoroda’nın insanın
kendini bilmeyi esas alan felsefesine çok yabancıdırlar. Ukrayna’daki Rusya
vahşetinin sona ermesinin yolu Skovoroda felsefesinden geçmektedirler. Kendini
bilmemenin neden olduğu vahşetle Rusya, Ukrayna’yı yıkmaktadır. Socrates ve Skovoroda
felsefesi ışığında barış, özgürlük ve adalet için bütün insanlığı kendini
bilmeye davet ediyoruz.