Dünyada tarımı bitirme planları
Hollandalı ve Alman çiftçilerin ardından Fransız çiftçiler de ayaklandı. Dünyada küreselci yıkım politikalarına karşı toplu protesto gösterileri devam ediyor.
Geçenlerde Fransa'nın dört bir yanındaki çiftçiler hükümet
politikalarına karşı gösteriler düzenledi. A7 ve A9 otoyolları üzerinden Lyon
ile İspanya sınırı arasındaki bağlantı engellendi.
Fransa'ya giremeyen tırlar nedeniyle büyük trafik
sıkışıklığı oluştu.
Belçikalı çiftçiler
ise hükümetin yıkım politikasını protesto etmek amacıyla günlerdir ana yolları
ve otoyolları kapatıyor. Brüksel çevre yolu da Pazartesi günü kapatıldı.
“Çiftçiler yoksa
yiyecek yok, gelecek de yok” diyorlar. Ve haklılar. Zira AB’nin yeşil
politikaları yüzünden geleneksel tarım bitirilmek isteniyor.
Çiftçileri destekleyen birçok kesimden insan var. Örneğin Hukuk felsefecisi Raisa Blommestijn,
“Hollandalı ve Alman çiftçilerin ardından Fransız çiftçiler de artık küreselci
yıkım politikalarına karşı kitlesel protestolar yapıyor. Bunu görmek harika, tam desteğimizi hak ediyorlar” diyor.
Peki, Avrupalı çiftçiler ne istiyor? Çiftçiliğin maliyetinin yüksek olmasından rahatsızlar. Fransa, AB'nin
en büyük tarım ürünleri üreticisi ancak hükümet tarım desteğini geciktiriyor ve
ödeme konusunda da isteksiz davranıyor.
Milyonlarca yıldır tüm doğal döngülerin temeli olan
karbondioksit neredeyse tüm ülkeler tarafından şeytanlaştırıldı ve bir numaralı
düşman haline getirildi.
Oysa karbondioksit yalnızca havanın %0,03'ünden daha azında
bulunan bir eser gazdır.
Ve atmosferdeki
karbondioksit olmadan bitki yaşamı mümkün olmaz. Yeşil alanların kapsamı ve
yeryüzündeki yeşil alanların verimliliği, atmosferdeki karbondioksit içeriğine
paralel olarak artış gösterir.
Ve elbette sekiz
milyarlık dünya nüfusunun beslenmesine önemli katkı sağlar. Şimdi durum bu iken karbonsuzlaştırma
politikaları doğrudan çiftçileri etkiliyor. Sadece çiftçiler değil tüm
dünyanın gıdası ciddi tehdit altında.
Avrupalı çiftçilere sadece Macaristan Başbakanı Viktor Orban ziyaret ederek onlara desteğini
bildirdi. Macaristan Tarım Bakanı István
Nagy ise ülkesinde yapay et yasağını düşünüyor.
Viktor Orban,
çiftçilerin çalışmalarına saygı duyulması gerektiğini söyleyerek, "Toplumun çoğunluğunun, çiftçiler olmadan
gıdanın ve geleceğin olmayacağını anlaması gerekiyor" dedi.
Almanya ise ekonomik, sosyal ve politik sorunları meşru bir
şekilde protesto eden insanlara karşı karalama kampanyası başlattı bile!
Size komik gelebilir
ama dertlerini dile getiren çiftçileri, Rus hükümeti ile ortak çalıştıklarını
söylüyorlar. Ve bu çiftçileri destekleyen benim gibi yazarları da komplocu
olmakla itham ediyorlar.
Oysa bu hükümetler tarımsal mazot ödeneğini neden
geciktirdiklerini net bir şekilde ifade etmeliler. Çiftçilere yapılan hibe
destekleri neden verilmemeye başlandı.
Ve tarımı, hemen her
ülkeden toprak satın alan ve yapay et sektörüne el atan Gates gibi zenginlerin
ve dev şirketlerin emrine vermek için mi bunu yapıyorlar acaba?
Geleneksel tohumu bozdular ve gıdayı sentetik bir hale
getirmeye çalışıyorlar.
Rockefeller Vakfı
boşuna, tüm gıda sisteminin "daha adil" hale getirilmesi için yeniden
yapılandırılması çağrısında bulunmuyor!
Bunların hepsi, doğal
olarak yetiştirilen gıdaları ortadan kaldırma planının bir parçasıdır. Bunların
yerini patentli gıdalarla değiştirebilsinler diye yapılıyor ve insanları yapay
ete ve böceklere mahkum etmenin alt yapısı hazırlanıyor.
Düşünün bugün sübvansiyonların en büyük alıcılarından biri
şeker endüstrisidir. Yani vücudumuza en çok zarar veren şekeri üreten
endüstriden bahsediyoruz.
Kalan %20'nin 2/3'ü
büyük tarım şirketlerine gidiyor. Bu da geleneksel çiftçiliğe yalnızca yaklaşık
%6'nın ulaştığı anlamına geliyor.
Dünya Ekonomik Forumu, yeni sosyalizmi kalıcı ve evrensel
bir hegemonik sistem haline getirecek adımlar atıyor ve tüm insanları bu yeni
düzene hazırlıyor. Olan biten budur.