Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.78
Gram Altın
2963.78
BIST 100
9847.93
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Ocak 2019

Dünyada bir ilki daha gerçekleştirdik

Geçtiğimiz haftalarda çok verimli birkaç ziyarette bulundum.

Hakkari Dağlıca'da Türkiye için aslında psikolojik bir travma olan yediden yetmişe herkesi derinden etkileyen o topraklara ayak bastığımda farklı duygulara kapıldım.

Kendimi doksanlı yılların sonu 2000’li yılların da başında yaşanan olayların içinde hissettim.

Onlarca şehit, yüzlerce yaralı verdiğimiz bu toprak da vatanın bir parçasıydı.

Vatan işte! Bundan gayrısı yok!

Savunulacak, yaşanacak, asla kimseye verilmeyecek... Buraya milliyetçi duygularınızı kabartacak daha onlarca şey yazarım yazmasına da böyle olmamış maalesef!

Zamanın şartlarında bir karakol kurulmuş.

Ama karakolun üstünde onlarca dağdan teröristler Mehmetçiğe kurşun yağdırmış, bomba yağdırmış.

Dedim ya! Zamanın şartlarında o karakolu oraya kurmak terör örgütüne meydan okumak anlamına geliyordu.

Şimdi ise durum değişti: Memleketin her karış toprağı artık gerçek sahibi olan bizlerin.

Bu bilinçle hareket ediliyor ama bu kez de ortaya çözülmesi gereken sorunlar çıkıyor.

Örneğin; hepimizin gurur duyduğu dağın başında kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde üs bölgeleri kuruyoruz.

Bunun bir maliyeti var tabii ki. Hamdolsun ki ekonomimiz güçlü. Bu maliyeti karşılıyoruz.

Hatta bu maliyeti üstlenmek istemeyenler de var. Ne hikmetse ‘bu kadar para harcamaya ne gerek var?’ diyen aynı kişiler teröre en çok lanet okuyanlar…

Ama bu maliyetin belli bir süreçten sonra bir geri dönüşü de olmalı.

Sadece askeri, güvenlik anlamında değil. Ekonomik, siyasi, hatta kültürel geri dönüşleri de olmalı.

Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan her vatandaşın bu bilinçle hareket etmesi lazım.

Hayır hayır! Ben sadece Güneydoğu'da yaşayan ve teröristlerle karşı karşıya kalma ihtimali batıdaki bir insana göre çok daha fazla olan kardeşlerimizden bahsetmiyorum.

Bizzat batıda yaşayanlar terörle mücadeleye hangi katkıyı veriyor acaba?


Düşünmeden edemiyorum...

Batı demişken haydi Hakkari'den İzmir Foça'ya uzanalım.

Foça'da dünyadaki en zor komando eğitiminin verildiği Jandarma komando komutanlığı ile Yeni Foça’daki teröristle mücadele okuluna gittim.

Dünyada bir ilki gerçekleştirdiğimizi öğrendim.

Buradaki okulda sivillere zarar vermeme eğitimi veriliyor bunu biliyor musunuz?

Evet yanlış duymadınız!

Sivillere zarar vermeme eğitimi...

Bu işlerle çok alakası olmayanlara fazla bir şey vermeyebilir ama dünya üzerindeki bütün güvenlik uzmanları bilir ki sivil hassasiyeti güvenlik söz konusu olduğunda geri plana itilir.

Bunun en yakın örneğini; ABD’nin “Rakka’da DEAŞ operasyonu yapıyorum” derken şehirleri nasıl yerle bir ettiğini hatırlayarak görebiliriz.

Keza aklınıza gelebilecek bütün ülkeler “en medeni dediğiniz ülkeler” güvenlik söz konusu olduğunda sivilleri geri plana atar.

Trende teröristlerin rehin aldığı sivilleri teröristler ile beraber imha edeni mi istersiniz, yoksa terörist var diye Afganistan'da çoluk çocuk demeden insan katledeni mi?

İşte Türkiye bunun önüne geçecek büyük bir çalışmayı hayata geçirdi. Verilen eğitimlerde sivil ile teröristin nasıl ayrılabileceği, sivil vatandaşı teröristten nasıl kurtarabileceklerini öğreniyorlar.

İnanılır gibi değil!

Önemli olan kendi canını kurtarmak ve operasyonu hızlı bir şekilde noktalamaktır değil mi?

Hayır! Burada tam tersi!

Önemli olan sivillere zarar vermeden kendi canını da riske atmadan operasyon gerçekleştirmek.

Bu eğitimle birlikte Türkiye, dünyada yeni bir literatürün de kapısını aralamış bulunuyor.

Güvenlik stratejileri konuşulurken bundan sonra “sivil güvenliği” şeklinde bir başlık açılacak.

Bundan önce açılmıyor muydu?

Hadi açılıyordu diyelim de bazıları daha fazla üzülmesin.