Dolar (USD)
35.14
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2964.86
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Dünya Sistemi (2)

Geçen yazımızda dünya sistemine dair iki noktayı özellikle vurgulamıştık. Bunlardan ilki, neo-liberalizmin dünyadaki hakimiyeti. Aslında ikincisini daha örtük biçimde ve gençler üzerinden vermiştik. Bu da giderek “sistem” kelimesinin zihinlerdeki tedavülden kalkması.

Post/modern bakış açısının hakikati parçalanmasının doğal bir sonucu olarak tikellikler bağımsız entiteler olarak ortada arz-ı endam etmeye başladılar. Dolayısıyla bu tikelliklerin bağlı olduğu bütünsellik gözden kaybedildiği gibi, bu tikelliklerin bütün içindeki anlamı ve fonksiyonları da sis tabakasının içinde kayboldular. Dolayısıyla bugün dünya sistemine dair değerlendirmelerin sadece belirli enstantaneler ve görüntüler üzerine; üstelik de esas sorundan uzak bir şekilde yapılması dikkat çekmektedir.

Dünya sistemi bugün “küresel” ve “post/modern” bir tarzda işlemektedir. Küresel olması, onun dünya ölçeğini daha kapsayıcı ve hızlı dolaşım niteliğine vurgu yapmaktadır. “Post/modern” olması ise, modernitenin insan ve evren üzerindeki iddialarının daha esnek biçimde işlediğine atıfta bulunmaktadır ki, “modernitenin kendi üzerine düşünmesi” şeklinde tabir edilen bir sürecin işlediğine atıfta bulunmaktadır.

Modernitedenpostmoderniteye geçişle birlikte dinden toplumsallık ve siyasete kadar eski problem ve zorlukların sona erdiğine (ereceğine) yönelik propaganda çok iyi işlemektedir açıkçası. Çünkü postmodernliğin insana daha çok özgürlük sağladığı, esneklikler getirdiği bazı belirtilere göndergeler yapılarak ifade edilmektedir. Fakat gerçekte bu esneklik ve özgürlüklerin, “kuru bir isimlendirme” olduğu henüz fark edilemiyor. Bu sebeple postmodernliğin insan(lık) için risklerini anlatmak oldukça zor bir mesele haline gelmektedir.

Fakat her halükarda “ekonomik” boyut bu süreçlerin ortaya çıkışı ve kurumsallaşmasını temin eden asıl (f)aktördür. FredrichJameson “Postmodernizm: Geç kapitalizmin Küresel Mantığı” isimli eseri bu analizleri yapmaktadır. Dolayısıyla dünya sisteminin yeni biçim alışlarının dünya finans sistemi ve güçler dengesi ile ilintisine dikkat edilmelidir. Buna göre Marksist anlamda olmasa da, ekonominin bir alt yapı diğer boyutların da buna göre şekillenen üst yapı olduğunu söylemek mümkündür.

Bugün dünya sistemine dair algılarda en önemli problem, sistemin bir bütünsellik içinde görülememesidir. Dünya sistemi zaten dualist bakış açısının genişlemesiyle alt parçalarının her birini “bütün” olarak sunmakta ya da bütünlüğü gözden kaçırarak parçaları tartışma ve görüş alanına sürmektedir. Söz gelimi; dünya sistemi ne yönde ilerlemektedir? Bütünsel bir manzara olarak ortada nasıl bir resim vardır ve burada asıl aktörler kimlerdir? Nasıl bir dünya yaratılmak istenmektedir? Nasıl bir insan hedeflenmektedir? Dünyanın geleceğine dair geliştirilen projeksiyonlar nelerdir?

“Dünya sistemi” ne dair soru ve tartışmalar yeni nesilde sona ermiş görünmektedir. Dünya ölçeğinde tüm ideolojilerin son yirmi otuz yıla gelinceye kadar tartışılması “sistem” kavramı ile birlikte olmuştur. Ancak özellikle yeni nesilde tartışmaların gündelik yaşama ve tikelliklere doğru döndüğü görülmektedir. Bu da daha “konforlu bir yaşam” hedefli olarak işlemektedir.

Burada iki nitelik ortaya çıkmış görünmektedir. Birincisi, tikellikler bütünden bağımsız olarak asıl sorun şeklinde vazedilmektedir. Dolayısıyla aslında “tekasür” çerçevesinde bir oyalanma ortada arz-ı endam etmektedir. İkincisi de, buna bağlı olarak insanlar hem kendisinin hem de bu tikelliklerin bütünün içinde ne anlam ifade ettiğini atlamaktadırlar. Böylece asıl sorun edilmesi gerekenler üzerinde durmamakta; bilmeden tartışır gibi yapmaktadırlar.