Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
35.97
Gram Altın
2999.63
BIST 100
9465.61
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 May 2020

Dünya Nereye Doğru Gidiyor? /Amerika (2)

Dünya siyasetinin ve ilişkilerinin derin kökleri tarihsel gelişmeler de yatar. Zira tarih bugün yaşadığımız dünya açısından kilit referans noktalarını oluşturur. O halde önce 1492’deki keşiften buyana ABD tarihinin kritik noktalarını hatırlattıktan sonra bugünkü ABD’ye bakalım.

Avrupalı sömürgeciler Amerika kıtasını istila ettikten sonra yerli halk, yuvalarına çomak sokulan arılar gibi dağıtıldı. Acı öykülerle dolu yok edilen kıta halkıyla birlikte Aztek, Maya ve İnka uygarlıkları da yok edildi. İşte bugünkü ABD’nin temelleri bu acılar üzerine kuruldu.

1775-1778’de İngilizlere karşı verilen Bağımsızlık Savaşının ardından 1861-1865’te iç savaşla birbirlerini katlettiler. 1898’de İspanya ile başlayan savaş, İspanya’nın kıtadaki kolonilerini yitirmesine, ABD’nin yeni bir dünya gücü olmanın ilk işaretlerini vermişti.

Avrupalıların kendi aralarındaki güç mücadelesi I. Dünya Savaşının zeminini hazırlamıştı. Tarafsız siyaset izleyeceğini söyleyen Başkan Wilson, Fransızlara silah satıyordu. Buna kızan Almanlar ABD’nin üç ticari gemisini batırınca ABD İtilaf devletlerinin yanında fiilen savaşa dâhil olmuştu.

II. Dünya Savaşında Japonların Pearl Harbour’da bulunan ABD’nin deniz üssüne saldırmasına Hiroşima ve Nagazaki kentlerine Atom Bombasıyla cevap vermişti. İki kutuplu dünyanın temelleri iki şehri yok eden vahşetin üstüne kurulmuştu. Soğuk savaş boyunca Latin Amerika’dan, Afrika’ya, Ortadoğu’dan Asya’ya adı hep darbelerle anılan ABD’nin gerekçesi kominizim tehlikesiydi.

Sovyetlerin çökmesiyle kominizim tehlikesi bitmişti ama ABD’nin darbelerle olan ilişkisi bitmemişti. Yeni gerekçe, Latin Amerika ve Batı Afrika’da ‘’ırkçı terör’’ örgütleri, Ortadoğu’da ‘’radikal’’ İslamcılardı.

Her defasında korku üreterek farklı ülkelerde yaptırdığı darbelere, işlediği cinayetlere, sömürdüğü kaynaklara gerekçe üretti. Ancak son zamanlarda bizzat kendisi büyük bir korku ve belirsizlik yaşamaktadır. Belirsizliğin temelinde iç ve dış faktörler, korkunun temelinde Çin’in önlenemeyen yükselişi bulunmaktadır.

İç sorun; gelir paylaşımındaki adaletsizlik, fakirle zenginin arasındaki uçurumu derinleştiriyor. Hukuk ve sağlık hizmetlerinde paranın belirleyici olması, siyahların ayrımcılığa tabi tutulması, toplumsal çatışma riskini oluşturuyor. Dış sorun; kendi kıtasında Kanada, Avrupa’da İngiltere, Ortadoğu’da İsrail’in dışında, dünyanın geri kalan bütün ülkeleriyle kavgalıdır.

Korkunun temelinde ise, sahip olduğu dünya gücünü kaybetme endişesinde yatmaktadır. Zira Dört unsur ABD’yi dünyanın süper gücü yapmıştır. Bir, askeri alanda rakipsiz bir güç olması, iki, dünyanın en büyük ekonomik gücünü kontrol etmesi, üç, teknolojik atılımların kaynağı olması, dört, Amerika kültürünün dünya gençliğinin cazibe merkezi olmasıdır. Ancak veriler Çin’in yakın bir gelecekte bütün bu alanlarda ilk sıraya yükseleceğini gösteriyor.

Çin’in ucuz işgücünün sonuçları küreselcilerle ulusalcıları karşı karşıya getirmiş durumda. Ancak ABD’de esas belirleyici olan, sermaye, silah, siyaset üçgenini oluşturan ‘’Deep State’’ dedikleri derin yapıdır. ABD’li bir siyaset uzmanına söz konusu üçgen hakkındaki fikrini sorunca: ‘’piramidin tepesinde sermayenin kontrolünde bulunan bilim, teknoloji ve sanat bulunur. Yanal çizginin biri dünya kaynaklarını, diğeri dünyadaki bütün çatışmaları, taban ayrıt çizgisi siyasetleri tasarlar’’ Dedi.

Toparlayacak olursak ‘’Dünya nereye doğru gidiyor?’’ Sorumuzun cevabı ABD halkıyla birlikte tüm dünyanın kaynakları ve kanı üzerinde piramit kurmuş söz konusu üçgenle hesaplaşmasına bağlıdır. Bu hesaplaşma olmazsa Çin’in ucuz işgücü üzerinde yürütülen tartışma hem Amerikan halkına hem dünyaya pahalıya mal olacaktır.

Önümüzdeki hafta ilgiyle okuyacağınızı umduğumuz Amerikalı uzmanın yorumuna da yer vereceğimiz Avrupa’yı ele alacağız. Bizi takip etmeye devam edin.

Not: Eleştiri, öneri ve katkı yapmak isteyen dostlarımız için: [email protected] adresinden ulaşabilirler.