Dünya Gıda Günü ve FAO
Dünyanın birçok yerinde insanların günlük beslenmelerinde yeterli miktar ve nitelikte gıda bulamaması insanlığı açlık sorunu ile karşı karşıya bıraktığını Birleşmiş Milletler verilerinden öğreniyoruz. İnsanların sağlıklı ve nitelikli bir hayat sürdürebilmeleri için beslenme ihtiyacını karşılayacak yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya her zaman ulaşabilmesi ‘gıda güvenliği’ mevzuuna girmektedir.
Bu
nedenle bedenî ve diğer açılardan gelişim sağlamak için yeterli gıdaya
ulaşmamız ve gıdaların sağlık yönünden güvenli olmasının temel hakkımız
olduğunu hatırlamak lazım. Bugün dokuz kişiden birisinin açlıkla mücadele
ettiğini, sorunun temelinde yatan nedenleri az-çok tahmin etmekle birlikte bu
konuda yeterli bilgiye sahip olmadığımı, ancak gıda dağıtımında veya dağılımında
eşitsizliğin rolü olduğu aşikârdır.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü’nün (FAO) stratejik planlarında tarımsal üretimin %70’e
yakın artırılması gerektiğine dair bilgiyi 16 Ekim, Dünya Gıda Günü olarak
kabul edilen haftada ele alarak konuya dikkat çekmesi ile düşünülen, yapılan ve
yapılacak işlemleri de öğrenmiş oluyoruz.
1976
yılında Tarım Bakanlığı Personel Eğitim Merkezi’nde FAO farklı ülkelerden kursiyerlere eğitim vermekteydi. Memuriyetimin
ilk yıllarında tertiplenen bu çalışmalara katılan kursiyerlerin iaşesinde görev
almıştım. Böylece FAO örgütüyle
yakın çalışma imkânımız olmuştu. Türkiye’deki
programların yöneticisi Danimarkalı Larsen
isimli bir görevlisi vardı. Ayağında kot
pantolon ve sandaletiyle rahat tavırları, kravatı zorunlu takıp işe gelenler bu
durumu tuhaf karşılar, hatta burunlarından kıl aldırmayan müdürlerin
davranışlarına karşın FAO ekibinin çalışanlarla kurduğu diyalog ve hoş görüye “keşke bizimkiler de bunlar gibi olsa”
dediğimiz çok olmuştu. Rahat tavırlarının kendilerine güvenmelerinden
kaynaklandığını ileriki yıllarda yaşayarak anladığımı belirtmeliyim.
FAO
tarafından belirlenen bir tema çerçevesinde her yıl gerçekleştirilen Dünya Gıda Günü dolayısıyla gıda
üretiminin artırılması ile ülkeler arasında ekonomik ve teknik işbirliğinin,
kırsal kesimde yaşayan halka dokunan faaliyetlerin teşvik edilmesi için açlık
sorununa yönelik bilincin artırılması, açlık
başta olmak üzere yetersiz beslenme ve yoksullukla mücadelede uluslararası
dayanışmanın güçlendirmesi hedeflenmektedir. 1945 yılında Kanada'nın Quebec şehrinde,
yeni oluşturulan Birleşmiş Milletler ‘in (BM) ilk oturumunda, gıda ve tarım
örgütünü (FAO) kuruluşu gerçekleşmiştir ki, bu sene
150'den fazla ülke kuruluşunu kutlamaktadır.
Biliyoruz ki, Dünyadaki açlığı ve yoksulluğu ortadan
kaldırma misyonu ile FAO, bu yıl iklim değişikliğinin tarım üretimine etkisi,
günümüzde ve önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacağı öngörülen besin yetersizliğine
dikkat çekilmesi hedeflenen etkinlikler kapsamında, dünyadaki açlık
problemlerine işaret edilerek, adaletsiz gıda paylaşımı, ülkeler ve gıda
üretimi ve tüketimi ile dengeli beslenmenin önemini konuşacak.
Bildiğiniz gibi Türkiye’de de önemli sorunlar arasında
yerini alan gıda güvenliği meselesinde çiftlikten
sofraya kadar ürünün her süreçte kontrol ve denetiminin insan sağlığı
açısından büyük önem taşıdığını, her öğünde süt, et-yumurta, ekmek-tahıl,
sebze-meyve bulunmasına özen gösterilmesi gerektiğine işaret edilerek güvenli
gıda sunmanın son derece önemli olduğuna dair programlar yapılmaktadır.
Ayrıca, dünyada giderek azalan su kaynaklarına karşı
alınması gereken önlemler hakkında da bilgi paylaşımı dikkat çeken FAO’nun "Attığımız adımlar,
geleceğimizdir - Daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi çevre ve daha iyi
yaşam" teması ile covid pandemisi ortamında kutlamaya ara
vermediğini görüyoruz.
İnsanımızın daha sağlıklı şartlarda hayatlarını idame
ettirmesine yönelik Türkiye’de yaptıkları çalışmaları takdir ederek, yaptıkları
güzelliklerin devamı için FAO’ya
destek verilmesi gerekmektedir.