Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.68
Gram Altın
2401.21
BIST 100
10336.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Kasım 2021

Dünya gerçekleri ve siyasetin gündemi

Şehit yakınının bacısına küfreden bir şahsın siyasetçiden sayıldığı, medyanın aylardır millet ittifakının adayını merak edip tartıştığı ancak küçücük çocuklara aşı yapılacak olmasını kimsenin dert etmediği bir ortamda daha neyi konuşacaksınız?

Seviyenin düştüğü, erdemin, ahlakın ve merhametin neredeyse tedavülden kalktığı, her şeyin mubah sayıldığı siyaset dünyasında ümit kalmış mıdır?

Bu ülkede yaşayan her kesimden insan, kendini özgür, onurlu ve kıymetli gördüğü, geçim sıkıntısı çekmediği bir ülkede yaşama ideali güdüyor. Buna yaraşır bir siyasetin üretilmesini arzu ediyor.

Halkın içinden çıkmış fakir ancak ruhu zengin, zihni duru, cesur, kaliteli insanların vekil olarak seçilmediği ülkemizde millet haliyle siyasetin bir zenginler kulübü olarak görülmesini ve servet biriktirme aracı yapılmasını istemiyor.

Hatırlatalım, AK Parti, yıllardır halkın talepleri doğrultusunda siyaset ürettiği için ardı ardına seçimler kazandı.

Geçenlerde “Kürtler, en rahat, en özgür en müreffeh yıllarını Erdoğan hükümetleri döneminde yaşamıştır” dediğim için bana katılmayanlar oldu. Olsun ancak bu gerçeği değiştirmez.

Kürtlere yapmadığını bırakmayan CHP ile Kürtleri temsil ettiğini iddia eden PKK uzantısı HDP, Kürtlere en temel insani haklarını iade eden AK Parti'yi yerden yere vuruyor.

CHP’nin 3. kurultayında Çal delegesi, Dr. Şakir Turgut Bey’in, Türkiye’de Türkçe bildiği halde Kürtçe, Lazca, Arapça, Rumca, Arnavutça gibi dilleri konuşanların cezalandırılmalarına yönelik bir kanun hazırlanmasını teklif ettiğini biliyorsunuzdur umarım.

Aynı kurultayda CHP Afyon delegesi İzzet Ulvi Bey de; “Türkçe dışında başka bir dilde konuşanların 150-200 lira para cezasına çarptırılacağı ilan edilir, ihlali tekrar edenlerin ise cezası iki katına çıkarılacaktır” diyerek konuyu kapatır.

Peki, Şark İstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya Özgeevren’in hatırasında yer verdiği şu hazin olaya ne demeli?

“…Bir gün mahkemeye karayağız bir Kürt genci getirdiler. Hâkimler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca, hâkimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler.”

Gerekçeleri; Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekete hayır gelmeyeceğinden idamına karar verildi. Hemen o gece götürüp astılar!

“Canım, bunlar eskide kaldı 2021 yılındayız” diyorsanız bu anlayışın hala zihinlerde yer ettiğini bilemeyecek kadar ülke gerçeklerinden kopuksunuz demektir.

Hatırlayınız TRT Şeş (Kürtçe TV) açılmasına ilk tepki; “Devletin parasını, devletin kaynaklarını, 70 milyonun parasını sadece bir kesim vatandaşlarımızın etnik talepleri doğrultusunda harcanması doğru değildir” diyerek CHP’den gelmemiş miydi?

Kim ne derse desin AK Parti, bu anlamda çok ciddi bir zihin kırılması yaşattı ülkeye. Bitlisli Şeyh Hüsameddin'in oğlu İdris-i Bitlisi’nin 25 Kürt Beyi adına Yavuz Sultan Selim’e yazdığı mektubu hatırlattı.

“Bilad-ı Ekrad’ın Osmanlı Devleti’ne iltihakı, İstanbul’un fethi zaferini tamamlayacak derecede ehemmiyetlidir” diyordu Kürtler. Ve bu kadim ittifakın hala devam edebileceği ümidini yerleştirdi. Bu az bir şey değildir.

Ben Erdoğan’ın yerinde olsam Kürt bölgelerine yaptığım ziyaretlerde “size şu kadar yol, köprü, havalimanı yaptım” demek yerine onlara sürekli olarak tarihi Kürt Türk ittifakını hatırlatır ve en temel insan haklarından bahsederdim.

Bu ülkede Alevilik ve Muharrem ayı telaffuz bile edilemezken, ilk defa 90 yıl aradan sonra, bu konuda da ciddi adımlar atıldı. Alevilik, müfredata dahil edildi. Hala atılması gereken adımlar var. İşte siyasetin asıl gündemi bu tür meseleler olmalıdır.

Demek istediğim biraz da şu; AK Parti, şöyle bir dönemde sürekli yaptığı hizmetleri anlatmak yerine herkesin özgürce yaşayabileceği kadim birlikteliklerin yeniden inşa edileceği bir Türkiye tablosu çizmelidir.

Bu ülkede İttihatçı zihniyetin kurduğu saltanat ne zaman sallanmaya başlasa onlar vesayetçi, cuntacı, yasakçı yıllarını geri ister. Bugün de hep bir ağızdan “şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler” şarkısını söylüyorlar.

Söylesinler, bizi asıl ilgilendiren ve önemli olan; Küreselci elitlerin ağına düştüğümüz, insanlığımızın tehdit edildiği, fıtratımıza yönelik operasyonlara maruz kaldığımız bu korkunç dönemde insanlığımıza, özgürlüğümüze sahip çıkabilecek cesarette siyasetçilerin varlığını hissedebilmemizdir.