Dünya düzeni değişmeli !
“Batı, tarihin her döneminde olduğu gibi bu gün de,
vahşetin, ikiyüzlülüğün, katliamın, insan düşmanlığının, güce boyun eğmenin,
soykırımın yanında durmaktadır.
Gücünü sömürü ve kandan alan, teknolojisini kan dökerek
ilerleten, refah seviyesini mazlum milletlerin kaynaklarını çalarak elde eden
bir güç, doğal olarak vahşete tutkundur! Nihayetinde bugün emperyalist sömürü
çarkını devam ettirmek için dünyayı savaş alanına çevirmekten çekinmemesi
geçmişinden gelen ve şuuraltından devamlı kendisini dürtükleyen kan ve vahşet
tutkusudur.” Demiştim önceki yazımda.
Dünyada gerçek değişim rüzgarları esmeye başladı. İnsanlar
Siyonist İsrail vahşetinin yanında bu vahşete destek veren batı ülkelerinin ikiyüzlü
tavrını ve bu tavrın arkasında yatan inanç ve sistemi sorgulamaya başladılar.
Dünya değişiyor, değişmeli, değişmesi için ne gerekiyorsa
yapmalıyız.
Değişim ateşi yüz yıldır yanıyordu ama buna engel olmak
isteyen emperyalist güçler her seferinde ateşi söndürmeye çalıştı. Söndüremese
de uzun bir süre alev almasını engelleyebildiler.
İsrail sorunu, dünyada bu ateşi tekrar yakmaya vesile oldu
ve artık ateş büyük bir yangına dönmek üzere…
Dünyada, insanlığın var olan egemen zalim sistemi
sorgulamaya iten şey Filistin’in mazlum insanlarının soykırıma direniş ruhudur.
Maşeri vicdan bu direnişe merhamet ve hayranlıkla bakarken
işgalcinin safında duran, katliamı destekleyen iktidarlarını ve savundukları
sistemi sorgulamaya sebep olmakta.
Dünyanın bir İsrail sorunu var. İsrail sorunu sadece
Müslüman Dünyanın sorunu değil. Bütün insanlığın sorunudur. Bunu anlamaya
başladı insanlar. Bu sorun kendi başına oluşmadığı için çözümü de sadece
İsrail’e haddini bildirmekle çözülecek gibi değil.
İnsanlığın başına bu sorunu İngilizler açtı. Amerika Batı
ile birlikte büyüttü. Şimdi Doğu’da veya Batı’da vicdan sahibi her insan bu
beladan nasıl kurtuluruz diye adeta feryat eder hale geldi.
Çünkü yaşananlar gösterdi ki; “Batının dünyaya referans olabilecek hiçbir
şeyi kalmamıştır. Bebeklerin fosfor bombalarıyla yakıldığı bir zamanda, insanı
delirtecek kadar acımasız bir vahşetin yaşandığı bir zamanda bu vahşeti
yapanların safında durabilen Avrupa’nın “medeni!” ülkeleri insanlığa hangi
noktadan referans olabilirler ki?”
Dünya artık eskisi gibi olmayacak. Olmamalı…
Uluslararası hukuk, insan hakları, düşünce özgürlüğü, ifade
özgürlüğü, protesto hakkı, demokrasi, demokratik yolla seçim, iktidar,
ülkelerin sınırları, savaş suçu, hastane, mabet çocuk sivil hasta yaşlıların
savaşta korunması, sansür, baskı, dayatma…
Batının dünyaya dayattığı ama aslında çıkarına uygun değilse
hiçbir zaman uygulamadığı bu klişelerin hiçbir anlamı yok artık.
Hukuk yok. Adalet yok. Zayıfı güçlüden korumak yok.
Soykırım, katliam, vahşete engel olmak yok. BM, Adalet Divanı,
DSÖ, Kızıl Haç, AB, NATO… Bütün bu
kurumların sadece Haçlı Hristiyan -Siyonist işgali korumak ve meşrulaştırmak
için kullanılan bir aparat olduğunu artık görmeye başladı insanlar...
Batı ülkelerinin dünyaya söyleyebileceği, referans
olabileceği hiçbir değer yok.
İsrail kendisiyle birlikte kendisini kuran, koruyan ve
kollayan Batı düzeninin de yıkılışına vesile olacak inşallah.
Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımızın, “dünya beşten büyüktür”
mottosuyla başlattığı değişim mücadelesine atıf yaparak; “Bizim durduğumuz yer,
takındığımız tavır, değerlerimiz, ilkelerimiz bellidir. (BM'deki oylama)
Dünyanın beşten büyük olduğunu kabullenenler bu 121 ülke oluyor. Ortaya
koydukları tavırla 'evet dünya beşten büyüktür' dediler." şeklindeki
açıklaması çok kıymetli.
Egemen küresel istem o beş ülkenin istediği şekilde işlemeye
devam ediyor olsa da değişim şuurunu oluşturması açısından kıymetli. Benzer bir
açıklama da Meclis Başkanı Numan kurtulmuş Beyden geldi.
“Türkiye'nin öncülüğünde yeni
bir dünya sisteminin kurulabilmesi için gayret sarf edeceğiz.”
Olması gereken tavır
budur.
Dünyaya kan ve gözyaşından başka bir şey veremeyen egemen
dünya düzeni değişmek zorunda. Ve bu değişimin öncülüğünü sadece Türkiye
yapabilir.
Fakat dünyaya egemen olan kötü sistemi değiştirebilmek için
önce Türkiye’deki kötü sistemi değiştirmek gerekmez mi? Milleti özünden inancından kültüründen
tarihinden coğrafyasından ve birbirinden kopartan, olmadığı ve asla olamayacağı
şekilde yaşamaya zorlayan, idealsizlik idealini gaye edindiren köhne sistemi
değiştirmeden dünyanın kötü sistemini nasıl değiştirebiliriz?
En ufak bir tökezlemede Batı kuklası eski zihniyetin
ülkemizi karıştıracağı, küresel ölçekte müdahaleye zemin hazırlayıcı ve en
önemlisi yeni nesilleri hala “Batı yaşam tarzına uygun halde köksüz ve öksüz”
yetişmesini sağlayan bu sistem ile dünyanın egemen sömürü düzenini nasıl
değiştirebiliriz?
Dünyada değişim rüzgarları esiyor. Siyonist katil İsrail’in
Filistin’de yaptığı soykırım birçok ülkede iktidar değişikliğine ve insanlığın
vicdanında ciddi kırılmalara yol açacak gibi görünüyor. Bu noktada en öncelikli
meselemiz, birliğimizi sağlayacak, inancımızı tahkim edecek ve içimizdeki
Haçlı-Siyonist aparatları zihniyetleriyle birlikte temizleyecek bir zemin
oluşturmamız ülkemizin geleceği açısından hayati bir noktadadır.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dediği gibi; "Şartlar
Türkiye'yi tarihi misyonunu üstlenmeye zorluyor. Ve yeni dünya düzeni
kurulacaksa biz de 'buradan başlasın' diyoruz"
Allah asil ve yiğit Filistin halkının yardımcısı olsun.
Direnişi zaferle taçlandırsın.