Dünya diken üstünde
“Savaşa hayır”
diyen bir Trump, savaşa susamış bir
kabine kurdu. İsrail yanlısı kumarhane patronu Miriam Adelson, Trump'ın bu yılki kampanyasına 100 milyon dolar akıttı.
Bu parayla istediğiniz gibi bir kabine kurabilir istediğiniz
kişiyi de satın alabilirsiniz.
Adaylarına bakıyorsunuz hemen hepsi İsrail destekçisi.
Örneğin P. Hegseth, Yahudi
devletinin çıkarlarının Amerika Birleşik Devletleri'nin çıkarlarıyla ayrılmaz
olduğuna inanan sıkı bir İsrail hayranı
“Amerika'yı seviyorsanız
İsrail'i de sevmelisiniz” diyor.
Bir başka aday Mike
Waltz ise, Afganistan'dan çekilmeye
karşı olan, Ukrayna'ya yeterli destek verilmediğine inanan ve aynı zamanda
İran'a iyi bir tokat atılması gerektiğini düşünen biri.
Kabine aşağı yukarı böyle düşünen insanlarla dolu.
Rusya Devlet Başkanı Putin’e bakalım, 19 Kasım'da ülkesinin balistik füze saldırılarına uğraması halinde buna
nükleer silahla yanıt verilmesine olanak tanıyan doktrini onayladı.
Putin, “Tüm dünyayı
küresel bir çatışmaya doğru itenin Rusya değil, ABD olduğunu bir kez daha
vurgulamak isterim” dedi.
Putin haklı. Net söylüyorum, dünyadaki tüm kötülüklerin
anası Amerika’dır.
Bakınız Ukrayna, ABD’nin ürettiği ATACMS füzelerini Rusya’ya
ateşledikten bir gün sonra İngiltere ve Fransa’nın ortak ürettiği Storm Shadow
seyir füzelerini de Rusya topraklarına gönderdi.
Anlayacağınız dünya diken üstünde.
Diğer taraftan İsrail dur durak bilmiyor ve Trump kabinesi
de buna destek vermeye devam edecek.
Bizim yazarlarımız
ise Apo’yu İmralı’dan kurtarıp meclise sokmak derdinde! Bir taraftan Apo’nun
vekil olmasını isteyenlerle diğer taraftan buna şiddetle karşı çıkanlar
arasında tuhaf tartışmalar yaşanıyor.
Hal böyle olunca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın
Ahmet Türk ziyareti yerden yere vurulurken Bahçeli’nin Apo’nun serbest
kalmasını talep eden çağrısına kimse itiraz edemiyor.
İçeride kısır tartışmalar yaşanırken dünyada dengeler hızla
değişiyor ve işin ucu nereye varacak henüz kestirilemiyor.
Oysa bu işler bundan
yıllar önce hesaplanmalıydı. Bir gün ateşin gelip bize de saracağı iyi hesap
edilmeliydi. Hakkını yemeyelim Erdoğan tam da bu konuda riskli ama bir o kadar
da mühim adımlar attı.
Benim gibi Türk olan ve ülkedeki farklı kesimlerle birlikte özgürce
yaşama ideali güdenlerin büyük desteğini de aldı.
O günlerde PKK’nın silah bırakmasını istemeyen ve Kürt
alerjisi olanlar yüzünden süreç akamete uğradı. Ve terör örgütü, her zaman olduğu gibi devletin sunduğu hiçbir imkânı
ve fırsatı değerlendirmedi. Emin olun bugün de aynısını yapacaktır.
Size bir hakikati söyleyeyim, yıllardır bu ülkede iki farklı
kesime yönelik büyük ayrıştırma planları devreye sokulmuştur.
Bunlar dindarlar ve
Kürtler…
Geçmiş darbe
dönemlerine bakınız, hep bu iki kitle hedef alınarak, bahane gösterilerek
ülkemize çökmüşlerdir. Birine gerici diğerine de bölücü denilmiştir. CHP
zihniyetinin asimilasyoncu politikaları da cabası!
O günlerde Kürtçe’nin önündeki engelleri kaldıran, Kürtçe eğitime
izin veren, Kürtçe TV ve radyo yayını
yapılmasını sağlayan bir AK Parti vardı ve bir de buna itiraz eden bir CHP
vardı. Hatta MHP, Kürtçe kanalın ülkeyi bölebileceğini düşünüyordu.
Bugün farklı düşünüyor ancak bu birlikteliğin temeli o günlerde
atılmalıydı.
Bu süreçte küresel sistem, dindarları ve Kürtleri
ayrıştırırken bir taraftan da dindarları Kemalizm’e Kürtleri de terörün hegemonyasına
doğru itti.
Hal böyle olunca ülkedeki tüm farklılıklar arasında ciddi
bir kenetlenme yaşanamadı. Oysa bunun ne
denli büyük silah olduğu bir türlü idrak edilemedi. Şimdi de acele
ediyoruz. Ateş dibimize kadar gelmişken! Ve dünya savaşanın tam ortasındayken!