Dünya Değişirken Türkiye’nin Yeri!
Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından dünyada siyasi ve iktisadi denge bir türlü oturmadı.
ABD’nin süper güç olarak kabul edildiği, sermayenin hegemon olduğu dünyada 2008 Küresel Finans Krizi büyük bir kırılmaya neden oldu.
Kriz sonrası artan korumacı politikalar giderek ayrılıkçı hareketlere dönüştü ve bugün gelinen noktada ırkçı söylem ve politikalara doğru ilerledi.
Hindistan’dan ABD’ye, İsrail’den Avrupa Birliği ülkelerine kadar dünyanın birçok yerinde ayrılıkçı siyasi hareketler iktidara taşındı veya yüksek bir oy oranıyla iktidarı zorladı.
“Batı” dünyası liberalizm ile birlikte dünyaya vadettiği “demokrasi, özgürlük, insan hakları” gibi söylemleri bir kenara bırakarak uygulamada İslam ve Müslüman düşmanlığı yapmaya ve yaymaya başladı.
Güç Dengesi Değişirken
Rusya’nın son yıllarda artan askeri gücü ABD’nin tek başına kurduğu küresel hegemonik gücü zayıflatmaya başladı. Gürcistan’a askeri müdahalesinin ardından ABD ve AB’nin yaptırımlarına rağmen Ukrayna ve Suriye’de askeri varlık göstermesi, Rusya’nın yeni dönemde önemli bir güç olarak yer alacağını gösterdi.
Diğer taraftan Çin’in artan ekonomik gücü ABD’nin küresel hegemonyasına karşı bir güç dengesi oluşturmaya başladı.
Tabi ABD’nin dünyanın birçok yerindeki askeri üssü ve askeri harcamaları ABD’nin ekonomisine de ciddi maliyet oluşturduğu için ABD’nin geri çekilme isteği de etkili oldu.
AB’nin korunması ABD tarafından sağlanırken Trump’ın ifadesiyle ABD’ye bir fayda sağlamadığı gibi ciddi bir maliyet getiriyordu.
Türkiye’nin yeri
15 Temmuz sonrası Türkiye daha proaktif politikalar izlemeye başladı.
Türkiye’nin girişimleri neticesinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ABD'nin Kudüs kararını geri almasını öngören bir tasarıyı oylatması ve ardından yıllardır destekleyip büyüttüğü terör örgütü PKK’ya Suriye’de ağır darbe vurması, ABD’nin küresel hegemonik gücüne karşı en büyük başkaldırılardan olduğu söylenebilir.
Müslümanlara karşı bu kadar ayrımcılığın ve saldırının olduğu bir dünyada, adil olmayan küresel sisteme Birleşmiş Milletler genel kurulunda yüksek sesle itiraz edilmesi yeni dönemde Türkiye’nin yerinin ilk işaretlerini veriyor aslında.
ABD’ye rağmen, Fırat Kalkanı Harekâtı ile DEAŞ balonunu söndüren Türkiye, Zentin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla PKK/PYD balonunu söndürdü.
Yeni oluşturulacak çok kutuplu dünyada Türkiye’nin de masada yeri olacaktır. Ancak Türkiye’nin gücünü sınırlı tutmak için güçlü bir saldırı olduğunu da görüyoruz.
Türkiye ekonomisi yeni düzene hazır mı?
Türkiye ekonomisi 2001 krizi sonrasında alınan önlemleri uygulamadaki kararlılığı ve hayata geçirdiği reformlar sayesinde güçlü bir ilerleme kaydetti. İlerleyen yıllarda “Hedef 2023” vizyonunun açıklanmasının ardından 2013 Mayıs itibariyle gerek içeriden gerekse dışarıdan başlatılan sistematik saldırılar sebebiyle bu hedefine ulaşmada bazı aksaklıklar yaşasa da çalışmalarını sürdürmeye devam etti.
Savunma sanayinde başlatılan yerlileşme oranını diğer alanlara yayma konusunda çalışmalar sürdürülüyor.
Bir yandan ekonomik yapıdaki dönüşümleri sürdürürken diğer yandan cari açığın en önemli kalemlerinden olan enerji ithalatını düşürecek iç ve dış politikalar birlikte yürütülüyor. Tek Kuşak Tek Yol projesinin önemli bir noktasında bulunan Türkiye enerji geçiş hattının da merkezinde bulunuyor.
Diğer taraftan Türkiye, Doğu Akdeniz bölgesindeki gazdan hakkı olan payı aldığı takdirde ekonomik güvenlik konusundaki en büyük engeli aşmış olacaktır.
Ancak hangi durumda olursak olalım Türkiye’nin gücünü artıracak en önemli unsur nitelikli insan kaynağıdır.
Gerek fen bilimlerinde gerekse sosyal bilimlerde yetiştirilecek nitelikli gençler Türkiye’nin yeni düzendeki en güçlü silahı olacaktır. Bu konu da sadece devletin çözebileceği bir konu olmayıp kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları iş birliği gerektirmektedir.
Çok Kutuplu Dünyanın Merkezi
İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir” sözünün geçerli olduğunu bugün dahi görebiliyoruz.
Petrol ve doğalgaz zengini bölgenin hemen yanı başında bulunan Türkiye değişen ticaret yollarının da merkezinde bulunuyor.
Hem sahada hem masada diplomasi yürüten Türkiye, AB ülkelerinin yer alamadığı masalarda yer almayı başardı. Suriye’deki kazanımların Doğu Akdeniz başta olmak üzere diğer bölgelerde de karşılığını görecektir.
Çok kutuplu dünya düzeninde küresel güçlerin yerini bölgesel güçlerin oluşturacağı düşünülmektedir. Türkiye buna hazırlanıyor. Bizim de destek olmamız gerekiyor.