Dünya, ahiretin yaz mevsimidir
Yaza
hazırlık, yazı yabana çıkışa ferman buyruğudur bahar. Maaile savrulur toprağa
tohum niyetine yarınlar ve gelecek dirilir bağrından toprağın. Tohum tohum,
filiz filiz, fide fide, ağaç ağaç, meyve meyve...
Kırk gün
sürer bütün dirilişler, kırk gün… Erbaindir ömrünün özeti insanın. Her anıyla
yeniden dirilir hayatın mahzenlerinde. Her diriliş bir meydan okumadır dünyaya.
Alayına isyan ve biraz da alaylı bir gülümsemedir bütün yanılışlara, yanmışlara,
yanlışlara karşı gösterilen duruş.
Her ikindi
vaktinde toprağa umut diye ektiğini hasat etme vaktidir yaz. Heybende her ne
getirdiysen bahardan, ortaya dökersin yaz ayında.
***
Andolsun
zamana hüsrandadır insan. Zaman üzerine yemin edilen bir kavramdır kavram olmasına
da en çok da elinden akıp giden, kaybolup yok olan umutlarıdır insanın. İnsan
çaresizdir. Hüsran yapışıp kalmıştır ruhuna. Hüsrandayız, dünya hüsranda,
insanın göbek adı olur hüsran. Kulağa hoş hayata zor geliyor bu söz; hüsran... Bir
çıkış arar yazın sıcağında çölün ortasında susuz kalmış umutlarına insan.
Bir bahar
hayalinden geriye kalan kavrulmuş dünyada çatlamış dudaklarına bir damla su
serinliğinde dua iliştiriverince insan “Ancak”
kelimesi yetişiverir imdadına, öncekileri yok sayarcasına. “Ancak” diye başlar ve istisna tutulur insan. Çölün kavrulmuş
haline rahmet inercesine.
Ancak diye
başlar ve iman konur bütün
cümlelerin başına ve sonrası ise eylemdir, salih
ameldir. Yalnız en salih hali müstesna insanın. Bahar gibidir o, umuttur,
diriliştir ve bütün uyuyanları uyandırmaya yeter bir uyanık.
Sonra o çölü
rahmet denizine çeviren Peygamber’in en kutlu görevi olan tebliğ (tavsiye)
dudaklardan sonra kanayan yürekleri de serinletecektir. Bütün bunların üzerine
sabrı eklediğin zaman cennetten bir bahçe oluverir ömür.
***
Baharın
gözleri yüreğindekileri akıtarak temizler yeryüzünü, yüzünü yıkıyor şimdi bir
bahar sabahı bütün topraklar. Bir günaydın neşesiyle cıvıl cıvıl ve en hafif
haline bürünmüş kuşlar, milatlar ötesinden kalma biraz nostaljik, bir o kadar
lirik bir türkü dillerinde, ne de güzel mırıldanıyorlar. Dünya sabahın
türküsünü dinliyor kuşlardan.
Bir yağmur
hazırlar toprağı yazın sıcaklığına. Bereketi Rahman’dan, arınmayı yağmurdan
bekler toprak. Çatlamış dudağına dokununca yağmur, aşkın en kutsal halini
kuşanarak kucaklar tohumu toprak. Sarıp sarmalar, kendinden bir cüz kabul eder
ve sonra âşık oluverir ona. Öyle bir aşk ki, sırılsıklam olur her yanı ve içine
alır yağmuru. Toprak ile yağmurun aşkı, bereketidir dünyanın.
Sıcaklık
samimiyettir ağustosun kurağında. Döne döne yanmaktır aşkın ateşinde, yanıp da
kül olmaktır. Kışa nispet edercesine, ruhunu ısıtır insanın yaz. Bazen de
korkarak da olsa cehennemi hatırlatır, bu dünyada yapılması gerekenlerin
önemini hatırlatırcasına.
Kursakta bir
damla gibi duran umuttur. Nimetin rızka dönüştüğü vakittir yaz. İnsanın ömrü
misali yazın ne biriktirdiysen sonrasında yiyeceğin de odur. Dünya, ahiretin
yaz mevsimidir. Sonbaharda, kışta sefa sürmek isteyen yazın cefa çekmek
zorundadır.
Arkası
hüzünlü bir eylül olsa da yaz mevsimi Kur’an mevsimidir. Camiler cıvıl cıvıl,
körpe zihinler Kur’an ile doludur. Elif, Ba sıcaklığı ısıtır minik kalpleri.
İlk emeklemeye başlayan bebek misali harfler kelimeye, kelimeler ayetlere,
ayetler surelere doğru yol alırken seyri bir ömre bedel letafet yayılır
dünyaya. En hayırlılarımızı görmek istersek yaz ayına camilerimizi gidip görmek
kâfidir. Öyle buyurmuyor mu Âlemlere rahmet Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV): "Aranızda en hayırlınız Kur´an´ı öğrenen ve öğretendir."
Özlediğimiz yaz mevsimleri çocukluğumuzun en güzel hayalleri olarak hayatımızın tozlu raflarında yerini almış gibi görünse de aynı güzellikleri kendi çocuklarımıza yaşatmak kendi elimizde. Yaz mevsimine tatil yakışır yakışmasına da, çocuklarımızın zihin ve gönül dünyasında en güzel hatıra olarak kalmasını istiyorsak evimize en yakın camiye götürüp Kur’an Kurslarına onları kaydedelim.