Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2972.05
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Ekim 2021

Dünya, âhiretin tarlasıdır!..

Dünya, insan için bir sınav yeri ve misafirhanedir. Âhiretin tarlası ve ona hazırlık yeridir. Âhiret ise, kulluk yolculuğumuzun son durağıdır. Bizim asıl yurdumuz ve ebedî meskenimizdir. Âhiret, dünyada iken ektiklerimizi biçeceğimiz, büyük veya küçük, iyi ya da kötü bütün yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz yerdir.

Dinimizde âhirete inanmanın yeri büyüktür. Âhiret inancı, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde genellikle Allah’a iman ile birlikte geçmektedir. Kuran-ı kerimde âhiret hayatına çok önem verilmekte, hemen hemen bütün surelerde çeşitli deyim ve kelimelerle âhiret inancı vurgulanmaktadır. Ayrıca muhtelif örnekler verilerek âhiret inancı insanların beynine ve kalbine kazınmaya çalışılmaktadır.

Namaz kılarken her gün defalarca; “Allah, ceza ve mükâfat gününün sahibidir,” (Fâtiha 4) deriz. Bu âyet-i kerime, yaptığımız her işin bir karşılığının ve bedelinin olduğunu; hareketlerimizin ve davranışlarımızın hesabını vereceğimiz âhirete hazırlanmamız gerektiğini bize hatırlatır.

İnsanlar bu dünyada çok farklı yaşarlar; iyi, doğru, güzel, faydalı ve âdil karakterli olanların yanında; kötü, yanlış, çirkin, zararlı ve zâlim karakterli insanlar da çoktur. Şayet âhiret hayatı olmasaydı; iyilikler mükâfatsız, kötülükler de cezasız kalırdı. Bu ise, Allahü Teâlânın mutlak adâletine aykırıdır.

Âhiret hayatı hakkında âyet-i kerimelerde buyurulduk ki:

“Habibim, onlar Sana indirilen Kitaba da, Senden önce indirilenlere de inanırlar; âhirete de onlar kesinlikle inanırlar.” (Bakara 4)

“Allah’a ve âhiret gününe inanıp sâlih amel işleyen kimselerin, Rableri katında büyük sevapları vardır. Onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.” (Bakara 62)

“Biz, Allah’tan geldik ve Allah’a döneceğiz.” (Bekara 185)

“Allah ölümü ve hayatı, hanginizin daha güzel davranışlarda bulunacağını imtihan etmek için yarattı.” (Mülk 2)

“İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor.” (Kıyame 36)

“Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini; inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!” (Casiye 21)

Asr-ı saadette bir adam telaşlı bir şekilde Mescid-i Nebevî’ye girdi ve gür sesiyle Peygamberimize; “ey Allah’ın Resûlü, kıyamet ne zaman kopacak,” diye sordu. Ashab-ı kiram, ona susmasını işaret ettiyse de o, aynı soruyu üç defa tekrarladı. Efendimiz aleyhisselam, önce namazı kıldırdı, sonra da; “kıyametin ne zaman kopacağını soran kişi nerede,” diye sordu. Adam; “benim, yâ Resûlallah,” diye cevap verdi. Peygamberimiz; “peki sen kıyamet için ne hazırladın,” buyurdu. Soruyu soran kişi; “benim çok fazla amelim yok. Fakat ben, Allah ve Resulü’nü gerçekten çok seviyorum,” deyince,Efendimiz aleyhisselam şöyle buyurdu; “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sen de sevdiğinle beraber olacaksın!” Böylelikle Efendimiz aleyhisselam, âhiret için hazırlık yapmamızı bize hatırlattı.

Metafizik olan yani duyularla algılanamayan, deney ve gözlem alanının dışında kalan âhirete inanan kimse, imanın diğer rükünlerine yani Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve kadere kolayca inanır. Çünkü âhiretle ilgili tek bilgi kaynağı dindir. Bunun içindir ki, âhiretin varlığına gerçekten inanmanın, iman esasları arasında çok önemli bir yeri vardır.

Herkesin dünyada yaptıklarının karşılığını tastamam bulacağı âhiret, inanan ve inanmayan kişinin arasındaki büyük farkın ortaya konulacağı yerdir. Dolayısıyla âhiret; inanan için müjde, inanmayan için korku ve dehşet kaynağıdır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Haşr 18)

Bunun için deriz ki; bütün dinlerin bildirdiği âhirete inanmak en doğru ve en ihtiyatlı yol olup insana çok şeyler kazandırır. -Maazallah- inkâr ise, çok yanlış ve çok tehlikeli bir yol olup insanı mahfeder. Bunun için; zavallı münkirlere diyoruz ki: “Şayet -farz-ı muhal- sizin dediğiniz olursa; bize hiçbir şey olmaz, fakat bizim dediğimiz olursa -ki yüzde yüz olacak- o zaman sizin ve sizin gibilerin vay haline!..”