Dünya ABD'nin savaş tuzaklarını bozacak mı?
Sovyetler Birliği çöktükten sonra ABD’li liberaller, üç nedenden dolayı devletler, artık sorunlarını barışçıl yöntemlerle çözeceklerini iddia etmişlerdi. Birincisi, uluslararası örgütlerin olması, ikincisi, ekonomik çıkarların devletlerarası bağımlılık ilişkisini artıracağını söylemeleri ve üçüncüsü, demokrasiye artan ilginin olması. Özetle bu iddialarını şöyle temellendiriyorlardı: ‘‘İşler yolundayken neden kavga edelim?’’
Ancak dünya
bu iddiaların aksine giderek daha çatışmacı bir geleceğe doğru gidiyor. Çünkü
her üç alanı işlevsiz hâle getiren bizzat ABD’dir. Örneğin uluslararası bir
örgüt olan BM kararlarını hiçe sayan İsrail’i destekleyen ABD’dir. Arap
halklarının demokrasi taleplerini sabote eden ve darbecileri destekleyen yine ABD’dir.
***
Uluslararası siyasetin ana itici güçleri olan
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa, Çin ve Rusya arasında büyük bir mücadele
yaşanıyor. Bütün bu gelişmeler dünyanın çok kutuplu bir sisteme doğru gittiğini
gösteriyor.
Yukarda da
belirttiğim gibi ABD, hâlen dünyanın bir numaralı gücüdür. Çin askeri ve
ekonomik olarak dünyanın ikinci gücüdür. Rusya, dünyadaki en büyük nükleer
silah stokunu elinde tuttuğu için askeri olarak büyük bir güçtür. Avrupa ise,
ekonomik olarak büyük güçtür.
ABD,
Avrupa’da Rusya’yı, Hint-Pasifik’te Çin’i, Ortadoğu’da İran’ı endişe kaynağı
olarak gösteriyor. ABD Başkanı Biden, İran’ın nükleer programı ile ilgili
olarak ‘’askeri güç kullanımının masada olduğunu belirtti.’’ (Voice of
America) Öyle anlaşılıyor ki, ABD üç cepheli bir çatışma planlıyor.
ABD, genelde
rakiplerinin gücünü ve savaşma kararlığından emin olmak için onları test eder. Test
edilen devlet, çıkarlarını savunmaya kararlıysa ve ABD’ye bedel ödetecek bir
gücü varsa kendisi savaşa girmez. Ancak ABD bu defa vekaletler üzerinden savaşı
sürdürür.
Örneğin ABD,
Rusya’nın kendisine ödeteceği bedeli göze alamayınca, Ukrayna’yı kışkırtarak
öne sürdü. Sonra yüz üstü bırakarak uzaktan izliyor. Rusya’yı yıpratmak için
arada bir Ukrayna’ya silah vererek öldürün birbirinizi diyor.
Aynı
mantıkla Türkiye’yi yıpratmak için PKK terör örgütüne yıllardır silah veriyor. Bu
terör örgütünün uyuşturucu dışında herhangi bir gelir kaynağı yok. ABD’nin desteği
olmadan PKK terör örgütü yıllarca bu çatışmayı sürdürebilir miydi?
Şimdi ABD,
aynı oyunu Tayvan için tezgâhlıyor. Tayvan, Ukrayna’ya bakarak ders çıkartıp
çıkartmadığını göreceğiz. ABD gittikçe güç kaybederken, Çin güçleniyor. Amerikalı
bazı yazarlar, bu güç geçişleri savaşa neden olacağını aksi hâlde Pekin ve
Moskova’nın, Washington’un küresel liderliğini ele geçireceğini yazıyorlar.
Nükleer
silahların varlığı hâlâ caydırıcı olsa da askeri teknoloji değişiyor. Örneğin
yapay zekâ, hipersonik füzeler, insansız hava araçları savaşın niteliğini
değiştirdi. Güvenlik uzmanları, askeri alanda dünya yeni bir teknoloji devrimi
yaşadığını belirtiyorlar.
Bu
değişimlerin bir sonucu olarak devletlerarasındaki güç dengeleri değişiyor. ABD
Başkanı Joe Biden devam eden güç mücadelesini “demokrasi ve otokrasi
arasındaki savaş” olarak tanımladı. Hâlbuki birçok ülkedeki otokratik rejimleri
destekleyen bizzat ABD’dir.
Toparlayacak
olursak: Ya dünya ABD’nin savaş tuzaklarını bozacak ya da ABD savaşla tüm
dünyayı tuzağa düşürecektir. Her zaman vurguladığımız gibi mesel ciddi ve
derindir.