Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2430.27
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Şubat 2022

Dünün hakikati, günün maskesi

Dayatmaların insan ruhunu işgal ettiği bir çağa erdik. Mahalle baskısı adı altında her günümüzü bir kutlama etkinliğine ayırdık. Bir günden ötekine bir kutlama aldatmacası maskesi altındaki dayatmalarla karşı karşıyayız. Kapitalizmin içimizdeki müsriflik duygusunu sürekli kaşımasıyla kendimizi alışveriş merkezlerinde buluyoruz. Başına herhangi bir kelime uydurdukları sözüm ona bilmem ne günümüzü kutluyorlar. Kutlayan onlar ancak parasını biz ödüyoruz. Alın teriyle kazandığımız iki kuruşumuzu, materyalizmin dişlileri arasında dünyalık heveslerin eğlencesinde dayatılan günler uğruna harcıyoruz. Günün sonunda ise elimizde kutlama yapmış ve sevdiklerimizi hatırlamış olmanın tesellisi kalıyor.

Aslında hepimiz bireysel olarak yalnızlığın koynuna gizlenip kendimizi içinde bulunduğumuz dünyadan ne kadar çok soyutlamak istiyoruz. Ancak bir başına kalmışlığa hasret bir yaşam sürüyoruz. Evde, sokakta, iş yerinde velhasıl hayat adına bulunduğumuz her yerde sosyallik bir virüs misali gelip yakamıza yapışıyor. Bilmem kaç artı bir evlerimizde gecenin bir yarısında kendimize ait yalnız kalabildiğimiz tek yer olan balkonlarımız dışında başka bir yerde kendimiz olamıyoruz. Bu işgal hareketi o kadar kapsamlı ki kendimiz olmaya veya kendimiz kalmaya vaktimiz dahi olmuyor.

Hepimiz hayat çilesinin gönüllü mahkûmları olduk. Kapitalizm, teknoloji denen en güçlü silahıyla bizi tehdit ediyor ve ruhumuzun her gün bir parçası esir düşüyor. Tuhaf olan ise bu esarete hepimiz dünden gönüllüyüz. Zaman geçtikçe içinde bulunduğumuz durumdan memnun olmaya başlıyoruz. Yılın her gününü bir kutlama etkinliğiyle süslüyor ve gerçeklerin üstünü bir çarşaf gibi örttüğümüzü fark etmiyoruz. Her gün hem de her gün esaretimize kutlama etkinlikleri düzenliyoruz. Bu konuda o kadar ileriye gittik ki matemlerimiz, cenaze törenlerimiz dahi kutlama havasına büründü.

Öyle bir çağ düşünün ki cenaze merasimleri aç karnımızı doyurma etkinliğine dönüşmüş. Sorsan taziye dileklerimizi iletmeye gitmişiz. Ancak ortaya çıkan görüntü içler acısı. Cenaze merasimlerinde matem tonunda yüzlerin yerini gündelik telaşlarının muhasebesini yapan ve ölenle ölünmüyor modunda yaşamaya devam ölüler mezarlığındayız da kimse bunun farkında değil kıvamındayız. Taziyelerin bir başka güzel tarafı olarak ise uzun zamandır sudan sebeplerle görüşemediğimiz sözüm ona dostlarımızla hasbihal etme törenleri olarak görülüyor olmasıdır. Tuhaf. Hem de fazlasıyla tuhaf. Cenaze merasimlerinde hasret gidermek.

Neresinden tutarsan tut, elimizde kalan bir çaresizlik içerisinde günleri günlere devirip gidiyoruz. Sosyal bir varlık oluşumuzun arkasına sığınarak da her günümüzü bir etkinlik maskesi arkasında kutlama törenleri tonunda yaşıyoruz. Yılın ilk gününü yılbaşı olarak kutlamaya başlayarak her güne bir anlam yüklüyoruz. Hatta bazı günleri ise hafta boyunca yaşayarak günlerimize gün, eğlencelerimize neşe katıyoruz. Kavramları da kendimize siper ediniyoruz. Ancak kavramlar arkasındaki gerçekleri ise görmek istemiyoruz.

İçi boşaltılmış mutluluk anıtları yükseltiyoruz ruhumuzda. Birilerinin yapmış olması bizim de yapmamız gerektiğini bize telkin ediyormuşçasına insan seline kapılıp gidiyoruz. Biri de çıkıp durun kalabalıklar deyince kalbimizdeki taşlarla onu recim etmekten geri durmuyoruz. Körler memleketinde görmek hastalık sayılır mukabilinden hakikati maskelerle gizleyip insan seline kapılıp yaşıyoruz.

Toprağından koparılmış hiçbir ağaç özgür değildir. Kapitalizmin dayatma gün eğlencelerinde günlerimizi tüketmek yerine kültürümüzün özündeki hakikatlere sahip çıkalım. Sevgi, aile, anne, baba, dostluk gibi olgu ve duygular yılın bir gününe hapsedilemeyecek kadar kutsal ve özeldir. Bu duygular ömrümüzün her gününde bizim için önemli ve değerlidir. Dünlerin hakikatlerini günlerin maskesiyle kapatmayalım. Hakikatlerimizi bilmem ne günü maskesiyle kapatınca daha çağdaş olmuyoruz. Hakikatin özü sevdiklerimizin kıymetini her an bilmekte ve onları her gün sevmekte gizlidir.

Vesselam.