Dünden Bugüne Sağlıkta Çok Şey Değişti
1980’li yıllardan bu yana hayatı hastanelerde geçmiş bir ailenin ferdiyim. Çapa Tıp Fakültesi’nin dili olsa da annemin ve kardeşimin oralarda çektiklerini bir anlatsa… Hastaneler o dönemde birer hapishaneden farksızdı. Bir odada 8-10 hasta yatmakta, hasta yakınları hastalarının yanında bırakın geceleri birkaç saat istirahat edecekleri bir yatak bulmayı, uyuklayacak bir sandalye dahi bulamazlardı. Annem bir memur eşi olduğu halde hastasının yanında kalmaktan ötürü hastane yönetiminin dandik bir makbuz karşılığı mecbur tuttuğu gecelik haracı ödemek zorunda bırakılırdı. Mesela yeri gelir annem ve kardeşim 3 ay boyunca hastanede kalmak zorunda olurlar, bu dönemde ömürlerinden ömür giderdi. 3 ay boyunca geceleri bir sandalyenin tepesinde uyukladığınızı düşünsenize… Çekilir çile değil.
Servis katlarında bırakın her odada bir tuvaleti, her katta
bir tuvalet bulunursa şükredilirdi. Tuvaletler ortaktı, hastası, refakatçisi,
doktoru, hemşiresi bu pislik ve mikrop yuvası tuvaletleri kullanmak zorunda
kalırdı. Her tarafı pislik götürür, hastaneler şifa dağıtmaktan ziyade birer
hastalık kaynağı haline gelirdi.
Hastaların ödedikleri refakatçi ve otopark paraları ise işin
cabası. Önünüze gelen yemeğe ağız sürülmez, refakatçiye bir sandalye ya da bir
tabure çok görülür ama iş haraç kesmeye gelince hastalar ve yakınları
ziyadesiyle soyulurdu. Annem derdi ki “oğlum dışarıdan yemek almadığım günlerde
geceler boyu aç yattığımı bilirim.”
Yemekleri yenmeyen, pislikten tuvaletlerine girilemeyen,
masonik doktorların Anadolu’dan gelmiş hastalara memolar-hasolar muamelesi
yaptığı, astronomik bıçak paraları istedikleri günlerden bugünlere ülkemizde
çok şey değişti. Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Türkiye gerçekten de
sağlıkta büyük bir devrim yaşadı. Bunun mimarı ise en başta Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’dır. Tabii ki fedâkâr sağlık bürokrasisi ve yeni nesil sağlık
çalışanları da bu büyük dönüşümün omuzlayıcısı oldular. Allah hepsinden razı
olsun.
Birkaç hafta evvel sevgili babam Siyâmi Ersek Hastanesinde
bir açık kalp ameliyatı geçirdi. Bendeniz de mahdumu olarak yaklaşık 16 gün
kadar hastanede yanında kaldım. Hastalar ikişer kişilik odalarda kalıyorlar.
Odalarda klima var. Her odada tuvalet ve duş bulunmakta. Günde 3 öğün yemek
geliyor. Hastanın yemeği ayrı, refakatçinin yemeği ayrı. Hemşireler günde 10
kez hastanın yanına gidip geliyorlar. İlaç, iğne, serum, tansiyon, ateş, nabız…
Fedakarlıkları parayla pulla ödenmez. Doktorlar günde 2 kez vizit atıyorlar,
ayrıca ara sıra da hastanın durumuna bakmak için uğruyorlar. Her yer pırıl
pırıl. Odalarda düzenli temizlik yapılıyor. Hatta kat hemşiresi ara sıra
teftişe de geliyor, odalarda tertip ve düzene riayet edilip edilmediği de
denetleniyor. Bakıyorum da 80’li-90’lı yıllardan bu yana ne büyük değişim
geçirdi hastaneler…
Allah’a şükürler olsun ki babamın ameliyatı başarılı geçti. Başta
Hastane Başhekimi Prof. Dr. Sayın Cevdet Uğur Koçoğulları olmak üzere
kendisinin fedâkâr ekibine, hastanede kaldığımız süre boyunca bizlerden
hizmetini, sevgisini, şefkatini esirgemeyen doktor, hemşire ve hastabakıcılara
teşekkürü borç biliriz. Allah onları başımızdan eksik etmesin.
Siyami Ersek Hastanesi, değil ülkemizin, Avrupa’nın sayılı
kalp damar hastanelerinden bir tanesi. Hem teşhis ve tedavide, hem de hastane
yöneticiliği alanında örnek kurumlarımızdan bir tanesi. Başhekim Prof. Dr.
Cevdet Uğur Koçoğulları ise hastane için gerçekten büyük bir şans. Cevdet Hoca
hem iyi bir hekim, hem babacan bir yönetici. Hastalarına ve personeline
gösterdiği ihtimam ve şefkat herkesin dilinde. Hastanede kaldığımız süre
boyunca personeli de kendisi hakkında çok güzel şehadetlerde bulundular.
Kurumlar doğru yönetimle başarılı olurlar. Kurumların başarısı lider vasıflı ve
işini severek yapan yöneticilere bağlıdır. Siyami Ersek Hastanesi de bu şanslı
kurumlardan bir tanesi. Allah bütün sağlık çalışanlarımızdan razı olsun. Böyle
giderse değil Avrupa’nın, bütün dünyanın sağlık konusunda kıskanacağı bir ülke
haline geleceğiz. Allah nazardan saklasın. İnşallah ülkemizde her şey çok daha
güzel olur.