Dün dünde mi kalacak?
Dün 24 Kasım Öğretmenler Günü’ydü. Öğretmenlerin kendilerini belki de en özel hissettikleri gün. “İyi ki öğretmenimsin” sözünü öğrencisinden duyması, bugüne dek çektiği tüm zorlu süreçleri unutacağı bir gün. Her gün ezilen, hakaretlere maruz kalan, şiddet gören öğretmenler, bir günlüğüne de olsa ‘özel olduklarını’ hissetmeleri en doğal hakları. Ama en doğal olanı, en gerçekçi olanı öğretmenlere özel olduklarını bir yıl boyunca diri tutmak. Birçok zorluklara göğüs gererek ülkemizin dört bir tarafında görev yapan her bir öğretmenimiz çok özel, çok kıymetli.
Öğretmenlere özel olduklarını sadece bir güne indirgemek, öğretmenlere yapılan bir hakaret değil mi? Tüm gün öğretmenlerin olsun, her gün her saat her daim baş tacı edilsin. Bir öğretmenin tırnağına zarar gelse tüm öğretmenler kenetlenip kıyameti koparsın. Birlik olunmayan yerde mücadele edilmez, hak mahrumiyeti yaşanır. Hakkı yenen öğretmen, motivasyonla görev yapması zordur. İşler aksak ilerler. Öğretmenleri motive etmek, eğitim paydaşı olan herkesin görev ve sorumluluğundadır. Bir yönetici öğretmeni motive edemiyor, öğretmene mobbing uyguluyorsa orada artık mesleki etik ilkelerinden söz edilemez. Bir veli bir öğretmene gözdağı veriyorsa o öğretmenin mesleki güvenliğinden söz edilemez. Elbette öğretmenler kutsal değil ama öğretmenlik mesleği kutsanmalı veya korunmalı. Öğretmenleri koruyamadığımız içindir öğretmenler zarar görüyor.
Bir yönetici ile bir öğretmenin karşı karşıya gelmesi normal değil, anormal bir durum olması gerekir iken, süreç içerisinde öğretmenlerin ve yöneticilerin, yaşadıkları sonucu artık kanıksama oluşmuş; herhangi bir okulda bir öğretmen ile bir yöneticinin karşı kaşıya gelmesi normal olarak görülmeye başlanıyor. Öğretmenler ile yöneticiler kol kola girmesi, yan yana durması gerekirken bir bakıyorsunuz en ufak bir sorunda karşı karşıya duruyor, birbirlerini ötekileştirmiş şekilde kelimeler kullanıyor, cümleler kuruyor. Yöneticilerin de asli görevi öğretmenliktir. Hatta bir yönetici diğer öğretmenlerden çok daha öğretici olmalı; çok daha fazla öğretmenlik yapmalı. Velilere öğretmeli, öğrencilere öğretmeli, kendi meslektaşı olan öğretmen arkadaşlarına öğretmeli. Bilgi dolu, sevgi dolu olmalı; rol model olmalı ki sevilmeli, öğrettikleri muhatabı tarafından kabul edilmeli, alınmalı.
Her günü öğretmenler günü olarak kutlamak için yapılması gereken tek şey; sevgi dilini tesis etmektir. Birlik ve beraberlik görüntüsü veremeyen eğitimciler topluma karşı öğretecekleri çok şey olmaz; toplumdan da çok ilgi ve sevgi görmez.
Dün öğretmenler günüydü, evet, peki dün kutlandı ve bitti mi? Yarın artık öğretmenlere şiddet kaldığı yerden devam mı edecek yoksa dün onlara özel hissettirdiğimiz gibi bütün bir yıl özel olduklarını, değerli olduklarını hissettirme gayreti ve çabası içinde olmaya devam mı edeceğiz?
Peki yarını ve geleceği öğretmenler günü olarak kutlamak için toplumdan mı adım atmasını beklemeli yoksa demin bahsettiğim şekilde öğretmenler mi birlik ve beraberlik ruhunu inşa ederek bugün gibi tüm günleri anlamlı kılmalı, kılabilmeli? Kendi değerini oluşturamayan bir meslek için toplumdan değer oluşturulması beklenmesi mümkün mü? Daha açık ifade ile; kendi içerisinde çekişmeli, sürtüşmeli, sorunlu bir yumağa dönüşen iletişim diline karşı toplumdan güzel bir ilgi ve sevgi dili beklemek doğru olur mu? Bugün birçok okulda ne yazık ki idareciler ile öğretmenler arasında çok ciddi sorunlar var. İdareciler kendi öğretmen olduklarını unutup öğretmenlere karşı farklı yaklaşımlar sergilemeleri nedeni ile okullarda birlik ve beraberlik ruhu sağlanamıyor. Birlik ve beraberlik ruhunu yakalayan okullar istisna elbette… Bir arkadaştan duyduğum ve oldukça hoşuma giden bir söz var, tam da meramımı anlatan; “Zafer ordunun, hezimet kumandanındır” diye. Gerçekten de öyle değil mi? Bir okulda güzel bir çalışma var ise, tüm ekibindir. Ama kaos, gürültü, sorun var ise orayı iyi yönetemeyen ve ortaya çıkan sorunları gidermekte aciz kalan kumandanındır; yöneticinindir, okul müdürünündür.
Dünkü birlik ruhunun bir yıl boyunca devam etmesi dileği ve temennisi ile...