Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Aralık 2023

​Dubai'de iklim zirvesi ve gıda deklarasyonu

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, yaşadığımız enflasyon krizinin iklim değişikliğiyle bağlantılı olabileceğini düşünüyor. Ne güzel bir çıkış yolu değil mi?!

Geçenlerde Birleşik Arap Emirlikleri'nin Dubai kentinde, BM iklim zirvesi COP28 düzenlendi. Aralarında Kral Charles'ın da bulunduğu liderler COP28'e iklim değişikliğiyle mücadele için neredeyse zamanın daraldığını ifade ettiler.

Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva,Gezegen, yerine getirilmemiş iklim anlaşmalarından bıktı. Hükümetler sorumluluklarından kaçamazlar. Hepimiz sınırlarımızın ötesinde birlikte hareket etmek zorundayız” dedi.

Sosyalist dediğin böyle olmalı!

Kenya Devlet Başkanı ise “Afrika'yı yeşil bir güç merkezine dönüştürmek sadece kıta için gerekli değil aynı zamanda küresel sanayileşme ve karbondan arındırma için de hayati önem taşıyor” dedi. Bugüne kadar sömürdüğünüz yetmedi bu sefer “kökten halledin” der gibi bir şey bu.

Neyse bu devlet başkanları böyledir, çoğu WEF’in programına uymakla mükelleftir.

Gıda, küresel sıcaklıkları artıran ısınma gazlarının üçte birine katkıda bulunuyor diyerek zirvenin daha ikinci gününde 130'dan fazla ülke gıdayla ilgili bir deklarasyona imza attı.

Bu ülkeler, 5,7 milyar insanı ve küresel gıda üretimi ve tüketiminden kaynaklanan tüm emisyonların yüzde 75'ini temsil ettiklerine inanıyor!

Dolayısıyla Dubai’de gıda ve iklimle ilgili genellikle insanların daha az et ve süt ürünleri yemesi gerekip gerekmediğine dair tartışmalar yapmışlar.

Tabii bununla ilgili araştırmalar da yapılmıyor değil. BBC’nin haberine bakalım. Güya Oxford Üniversitesi'nin çalışması göre; et yiyen biri her gün 10,24 kg sera gazı üretiyormuş.

Öyle ki İngiltere’de et yiyenlerin diyetlerinden bir kısmını kesmesi demek, 8 milyon arabanın yoldan çekilmesi kadar etkiliymiş! Nasıl çalışma ama? İşte buna inan 130 devlet lideri var ülkede.

Neticede bu ülkeler, yeşil enerjiye olan bağımlılığı artırmayı amaçlayan bir gıda taahhüdünde bulundular. Hepsinin imzası var.

Ve ayrıca 155 hükümet ve tarafından imzalanan “Küresel Metan Taahhüdü” de var.

Türkmenistan ve Kazakistan başta olmak üzere 150'den fazla ülkenin metan emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 30 oranında azaltmayı amaçlayan bir anlaşmaya da imza attılar.

Hatta Rusya’da Sberbank’ın CEO’su “İklim risklerini değerlendirme konusunda yoğun bir şekilde çalıştıklarını ifade ederek, 2023 dönemi için iklim değişikliğinin Rusya'da yol açacağı zararın ortalama 580 milyar ruble” olduğunu iddia etti.

Bu nedenle Sberbank "karbon düzenlemesini" senkronize edecek bir "BRICS İklim Konseyi"nin oluşturulmasında da etkin rol oynamak istiyor.

Rusya’ya bakar mısınız? WEF’in büyük sıfırlama politikasından taviz vermeyeceğini söylemeye çalışıyor.

Sırası gelmişken söyleyeyim bu malum bankanın yani Sberbank'ın Yönetim Kurulu Başkanı Herman Gref, 8 Şubat 1964'te, İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyetlere sürgün edilen Alman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

1990 yılında hukuk diplomasını tamamladıktan sonra St. Petersburg hükümetinde çalışmaya başladı ve on yılın sonunda aralarında devlet havayolu Aeroflot ve enerji devi Gazprom'un da bulunduğu çok sayıda yüksek profilli şirketin yönetim kurullarında yer aldı.

Gref daha sonra Vladimir Putin'in ardından Moskova'ya gitti ve burada 2000 yılında Ekonomik Kalkınma ve Ticaret Bakanı olarak atandı. Aynı Alman Gref, Dünya Ekonomik Forumu Yönetim Kurulu'na da seçildi. Şimdilik bu kadar kafi.

Demem o ki tıpkı Kovid gibi iklim değişikliği de kitlesel sosyal kontrol ve küresel yönetişimin yolunu açmak için bir bahane olarak kullanılıyor.

Ve tıpkı Kovid gibi, her iki taraftaki neredeyse her dünya hükümetinin onu desteklediğini biliyoruz. Gezegeni daha iyi bir hale getirmek için gezegendeki her şeyi yok etmek istiyorlar. Başta insanlığı. Yani hepimizi.