Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.99
Gram Altın
2324.89
BIST 100
9138.71
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Nisan 2020

Dualar Gavurun Bir Arabasını Bile Deviremedi

İslam toprakları zaman zaman düşman ayakları altında ezilmişlerdir. Ancak her ne kadar düşman işgaline muhatap olunmuş olsa da şerefli bir duruş ve mücadele gösterilmiştir. Fakat son yüzyılda durum oldukça farklı bir hale bürünmüştür.

Özellikle son İslam Devleti Osmanlının yıkılışından sonra İslam temel ahlaki değerlerinden uzaklaşmış ve İslamsızlaşıtırılmış bir İslam anlayışıyla karşı karşıya kalınmıştır.

Müslümanlar ölmek ya da yaşamak arasında tercihlerini maalesef yaşamdan yana kullanmışlardır. Diriliş için ayağa kalkmaktansa dualarla dirilmeyi beklemişlerdir.

Hep bir kurtarıcıyı beklemiş ve batılı emperyalist demokratik çığırtkanlardan medet beklemek durumunda olmuşlardır.

Kıymetli bir dostum İçinde bulunduğumuz bu durumu Bulgaristan da yaşanan Türk mezalimini haber yapmak üzere sınıra haber için gittiğinde yaşadığı şu hatıratla çok güzel ortaya koyuyordu;

“89 yılında Bulgaristan’dan muhaceret olunca İslam Mecmuası beni ve bir arkadaşımızı, haber yapmak üzere, Kapıkule’ye gönderdi. Orada şahit olduğum ‘hayret ifadeleri’ yıllardır aklımdan çıkmaz. Doksan yaşında, başörtülü nur yüzlü bir nenecik sürekli olarak şu sözleri tekrarlıyordu: Dualar gavurun bir arabasını bile deviremedi...

Bana çok acıtıcı gelmişti. Şimdi de aynı hâlet-i rûhiye içindeyim; Camiden kovulduk, Kâbe’den çıkarıldık, Efendimizin hücresi yüzümüze kapandı, Mescid-i Aksâ yasaktan öte oldu... Geceleri gözyaşı dökenlerde mi uykuda...

Rabbim bizleri sıkıştığımız şu mağaradan bir an önce çıkarsın, rahmetini göndersin üzerimize.”

Bu hatırat vesilesiyle benimde içim sızladı. Ve birden Bağdat’ta bulunan zalim bir vali ile dul bir kadının hikayesi geldi aklıma.

“Bağdat kadısı ya da valisi, Bağdat’ta ki bir teftiş esnasında, hemen konağının yanı başında, yıkık ve harabe bir gecekonduyu görür. Mahiyetine ‘Benim şu heybetli konağımın güzelliğini bozan bu virane nedir?’ diye sorar.

‘Kocası filan muharebede şehit olan, filancanın dul hanımı ve çocuklarının evidir’ cevabı karşısında derhal yıkılmasını emreder ve anında yıktırır.

O sırada evde olmayan kadın eve döndüğünde korkunç manzarayla karşılaşır. Bu esnada şiddetli bir yağmur da başlamıştır.

Hacer anamızın timsali, yana yakıla çocuklarını ararken, bir ağacın kovuğunda sırılsıklam olmuş olarak bulur. Onlardan neler olduğunu öğrenince elini kaldırır ve; ‘Ey Rabbim, kocam senin yolunda şehit oldu. Biz bu uğurda yokluğa düştük. O başımızda yoktu, ama sen neden müsaade ettin?’ Diye naz makamında ilticada bulunur.

Bunun üzerine yağmur şiddetini artırır ve güzelliği ile meşhur o heybetli konak yerle bir olur. Çünkü Allah her an ve daim mazlûmun yanındadır.”

Maalesef koca bir İslam alemi uykuya dalmış ve Bağdatlı o dul kadının ortaya koyduğu ihlaslı duayı yapamaz olmuşuz.

Yaşanan olaylardan ders almaktan öte başımıza gelen musibetlerin sebebi olarak kendimizi görmek yerine başkalarını görür olmuşuz. Kendimizi düzeltmek yerine başkalarının noksanlıkları ile meşgul olmuşuz.

Başımıza yağan bombalara, namusları kirletilen bacılarımıza kör olmuşuz. Hal böyle olunca da yapılan dualar Allah’a ulaşmaz olmuş ve şükürsüzlüğümüzün neticesi olarak bizlere sunduğu nimetlerini alıvermiş elimizden.

Evet, Ey Müslümanlar ne zaman silkelenecek? Ve ne zaman günahlarımızdan sıyrılıp Cenabı Hakka iltica edeceğiz?

Bağdat’lı dul kadının yakarışını ne zaman yakalayacağız.

Daha ne kadar Müslümanların namuslarının ayaklar altında ezilmesine seyirci kalacağız.

Diriliş için ne eksiğimiz var?

Haydi hep beraber silkelenme zamanı geldi. Ya Allah, Bismillah!

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan