Dualar
Mütefekkirimiz Cemil Meriç'in kızı muhterem Prof. Dr. Ümit Meriç'in kaleme aldığı eserler, kültür dünyamıza zenginlik katmaya devam ediyor. Daha önce babası hakkındaki Babam Cemil Meriç eserini yeni ve zengin muhtevasıyla okuyucularına sunan Ümit Meriç, şimdi de yine daha önce neşredilmiş olan Dualar ve u00c2minler isimli kitabını okurlarına yeniden takdim ediyor. Ümit Meriç deyince benim aklıma "dualar" ve "rüyalar" geliyor. Bir de sınırsız coşkusunu ve heyecanını hatırlarım. Eserden rastgele bir sayfa açıyorum. Namaz bahsi: "Namaz, lisan-ı hal ile şükürden başka nedir ki? Ayakta durabiliyorum, şükür. Eğilebiliyorum, şükür. Secdeye kapanabiliyorum, şükür. Kalkabiliyorum, şükür. Şükür, şükür, şükür. Bizi şükründe daim et. u00c2min." Yine kitaptan bir tefeül, yine hikmet bahsi ve tefekkür deryası: "Açlığın lezzeti tokluğun lezzetinden çok daha fazla. Ahiretin lezzeti dünyanın lezzetinden çok daha fazla da onun için..."
Merhamet, Kemal Sayar'ın yeni eseri. Kapakta havaya uçurulan bir güvercin resmi ve alt başlık: "Kalbe Dönüş İçin Son Çağrı". Gerek denemeleri, gerekse konuşmalarıyla sevilen bir hekim olan Sayar, bu eserinde bizim "merhamet medeniyetimiz"e dikkat çekiyor. Babası "Nuri Sayar'ın aziz ruhuna" kitabı ithaf eden yazar, kalbe, aşka, insana ve hayata dair duyguları taşıyan metinleri bir araya getirmiş. Arka kapağın bir bölümünde, dünyanın merhamet eksikliğinden can çekiştiği vurgulanırken "Oysa merhamet, içimizde bir yerlerde sönmeye yüz tutmuş insanlık kandilini yeniden tutuşturan bir duygu..." deniliyor. Devam edelim: "Kemal Sayar, merhamet ve rikkatin hüküm sürdüğü, sevginin varlığı ışıklandırdığı bir dünyanın mümkün olduğunu söylüyor. Kalbin üzerindeki kiri pası söküp atmakla, kalbe dönüp onun şarkılarını söylemekle; aşkın, merhametin, affediciliğin tekrar kazanılacağını gösteriyor. İşte o yüzden bu kitap iyimserlik üzerine. Kalbe dönüş için son çağrı..."
Mustafa Ulusoy da Dünyanın Üç Yüzü'nde insanoğlunun dünyadaki hayatını ve yaşadığı serencamı dile getiriyor. İnsanın iç labirentlerinde gezinen yazar, hepimizin toplumda gördüğü, çoğu zaman tanık olduğu, hatta yaşadığı iç kırıklıklarını, hüzünleri, sevinçleri, umutları ve hasretleri anlatıyor. Yaşanmışlıklarla zenginleştirilen, vak'alarla gözler önüne serilen ve bütün acılara rağmen insanı yine de umut vadilerinde gezdiren naif metinler, kalbe dokunuyor ve insana huzur veriyor. Tabii bunları okurken yazarın beslendiği sağlam kaynaklara ve ışıltılı sahillere de zaman zaman güvenle iniyoruz.
Abdülbaki Gölpınarlı, klasik edebiyatımıza vakıf iyi bir araştırmacıydı. Onun Melami Edebiyatı Metinleri'nden oluşan Kaygusuz Vizeli Alaeddin kitabı, 1933 yılından sonra ikinci kez okurun karşısına çıkıyor. Gölpınarlı, bu ilginç şairimizi kaynaklardaki metinlerden yola çıkarak ele almış ve günümüze kazandırmıştır. Eski edebiyatımızı iyi tanıyabilmek için değerli, özel bir çalışma. Az bilinen ozanımızın bir dörtlüğü şöyle: "Yaradılmışa oldum yar / Kalmadı arada ağyar / Kaygusuz'um ne kaygum var / Ben bende buldum u00eemanı".
Haldun Hürel, ömrünü İstanbul'a adamış bir kültür adamı. Efsane müzik dünyamızdaki "Hürel Kardeşler" grubunun bir ferdi. Ama artık daha ziyade kültür tarihçisi olarak çalışmalarını sürdürüyor. İstanbul Radyosu'nda "İstanbul Masalları" programını geçen yıl birlikte yaptık. Keyifli bir programdı ve Haldun bey o programa yüreğini koyuyordu. Müzikle, şiirlerle, menkıbelerle ve elbette İstanbul'un tarihu00ee eserleriyle donanmış saatlerdi. Haldun Bey "Bir İstanbul Kültürü Kitabı" serisini devam ettiriyor. Yeni çıkan Tuhaf ve Kısa Öykülerde İstanbul, bu serinin sekizinci kitabı. Eser bir bakıma İstanbul'un kuytularda kalmış hikayelerini, saklı menkıbelerini, gizli bilgilerini kısa metinler halinde toplayıp okura sunuyor. Bilhassa İstanbul sevdalılarının ellerinden düşürmeyecekleri iyi bir kitap. Kültürüyle, edebiyatıyla, tarihiyle, eserleriyle, efsaneleriyle İstanbul... Geçmişe iyi bir yolculuğa çıkmak isteyenler için tavsiye edilebilecek kıymetli bir eser. Bu beş eser de Kapı Yayınları'ndan çıktı.