Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Ekim 2023

​Dua ve Şahsiyet; Çoban Kazandı

Dua aynı zamanda kişiliğin dışa vurumudur. Kişinin ufku da dünyası da varlığa dair tasavvuru da duası kadardır. İstekler, arzular ne ise kişilik ona göredir. Kişilik bir nevi ahlakın giydirilmiş halidir; ne kadar ahlak o kadar kişilik…

Bu yüzden ettiğimiz dualara dikkat etmemiz gerek ve olmak istediğimiz şahsiyet ile dualarımız uyumlu olmalıdır. Faraza iyi bir mü’min-insan olmayı arzu ederken dualarımız da niyetimiz de çabamız da mü’min-insana uygun olmalıdır.

Gelin buna örnek teşkil edecek bir hadiseyi beraber dinleyelim:

Hadimi Efendi’den vaktinin iyi âlimlerindendi. Bir tepede oldukça saygın bir medresesi, talebeleri vardı. Talebe yetiştirmedeki hassasiyeti dörtbir yana yayılmıştı. İlim tahsil etmek isteyen taliplerin öğrencisi olmak istedikleri bir âlimdi Hadimî Hazretleri.

Ancak Hadimî boş kaldığında hatta ders aralarında, yürürken, yemek yerken bir cümleyi tekrarlıyordu: Ah ah! Çoban kazandı çoban, hem de ne kazanmak!..

Bu söz talebelerinin o kadar dikkatini celp etmişti ki artık meraklarını gidermek için sabırsızlanıyorlardı. Gittikçe merakları artan talebeler aralarında bir elçi seçerek Hadimî Hazretlerine bu sözün hikâyesini sormaya gönderirler:

Kim bu çoban?

Ne yapmış, ne kazanmış?

Artık bu soruların cevabını öğrenmek ister talebeleri.

Elçi gider, huzura kabul edilir ve arkadaşlarının içini kemiren soruları üstadına sormaya başlar:

Nedir üstadım? Kimdir bu çoban, ne kazanmıştır, nasıl kazanmıştır?..

Oldukça derinlere dalar Hadimî. Hüzünlenir, ağarmış sakallarını tutar öylece bekler bir müddet. Sonra diğer talebelerinin de merakını bizzat gidermek ister ve çağırır talebelerini, derin derin ah çekerek yaşadığı hadiseyi anlatmaya başlar:

Eğitimimi yeni yeni tamamlamış, memleketimin yolunu tutmuştum. Yola revan olduktan bir müddet sonra iki kişi ile yollarımız kesişmişti. Biri çoban, diğeri tüccardı ve üçümüz yol arkadaşı olduk. İkindi öğle vaktiydi, çok yorulmuştuk. Hem gıdalanmak hem de namaz için uygun bir yer bulduk. Önce yanımızdaki erzakımızla karnımızı doyurduk, sonra da abdest alıp cemaatle ikindi namazını kıldık. Namazdan sonra tesbihatta bulunduk. Sıra duaya gelince yol arkadaşlarım olan tacir ve çobana dedim ki:

Kardeşlerim, inananların duasının kabul edileceği bazı özel anlar, zamanlar olur. Büyüklerimiz buyurmuşlar ki yolculukta yapılan dualar da bu minvalde kabule şayan dualardır. Şimdi sırayla avuçlarımızı açalım ve Rabbulalemin’e niyazda bulunalım, dedim. Ola ki bu yolculuk hatırına dualarımız kabul edile…

İki arkadaşım da teklifimi kabul ettiler ve ilk duayı benim yapmamı istediler. Onları kırmadım, kıbleye döndüm, açtım ellerimi için için Rabbime yalvardım:

Allah'ım!

Halim Sana ayandır. Senin rızan için çok zamandır ilim tahsil ettim ve arzum odur ki öğrendiklerimi diğer insanlara da anlatayım, onlara faydalı olayım.

Rabbim! Duam odur ki bana havadar, yüksekçe bir yerde münasip bir medrese nasib et ki orada ilim tahsili için taliplerim olsun. Onlara öğrendiklerimi öğreteyim ki onlar da başkalarına öğretme imkânı bulsunlar, dedim.

İki arkadaşla beraber duama “âmin” dedik.

Benden sonra tüccar olan kardeşimiz ellerini semaya kaldırıp dua etti:

Ey her şeyden münezzeh olan Allah'ım!

Biliyorsun ki, ben şehir şehir dolaşırım, uzun yolculuklar yaparım. Helal kazanç için çabalarım lakin ticaretimde istediğim gibi kazanamıyorum. Niyazım odur ki helalinden ama bana daha çok kazandıracak ticaret imkânları lütfet ki mal ve servetim bol olsun, dedi.

Duasını böyle bitirince üçümüz beraber duasına “âmin” dedik.

Dua sırası çoban olan yol arkadaşımıza gelmişti. Çoban kardeşimiz açtı ellerini semaya, boynunu büktü, bir müddet öylece kala kaldı.

Biz çobanın Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan ne isteyeceğini merakla beklerken o yutkundu, mahcup bir hale büründü, sessiz kaldı bir süre, sonra kısık bir sesle Rabbine yalvarmaya başladı:

Allah'ım!

Ben, her daim ve her durumda Senden razıyım, Senin bana verdiklerine rızam tamdır. Sen de benden razı ol, başka da bir şey istemem, dedi boynunu bükerek, mahcup bir şekilde…

Onun bu içten duasına da beraberce “âmin” dedik.

Bunu anlattıktan sonra Hadimî Hazretleri bir kez daha iç çekerek:

Çoban kazandı çoban, hem de ne kazanmak!...

İşte görüyorsunuz;

Yüksekçe yerde medresem, sizin gibi güzel talebelerim de var. Allah benim o duamı kabul etti. Duydum ki, o tüccar kardeşimiz de epeyce mala mülke sahip olmuş… Yani Rabbulalemin o gün yaptığımız dualarımızı eksiksiz şekilde kabul eylemiş…

Amma ve lakin aramızda asıl kazanan çoban oldu… Zira çoban, Rabbinin verdiğine de vermediğine de razıydı. Allah’ın cc rızasından başka bir şey istemedi.

Şimdi siz söyleyin:

Çoban kazanmadı mı?..

Evet, böyle anlatır Hadimî. Bir yandan çoban, bir yandan âlim bir şahsiyet ama duaları…

Duanız, sizin kulluğunuzdur, dikkat edelim.